Mübarek Ramazan ayıyla birlikte şeytanlar bağlanır ve etkisiz hale gelir. Bununla birlikte şer devam eder ve bunun hikmeti nedir? Evet! Şeytanlar bağlanır bağlanmasına ama bu bağlanan şeytanlar cinni şeytanlardır. Yeni tabirle bedensiz şeytanlardır. Bedenli şeytanlar veya diğer tabiriyle insi şeytanlar görevlerine devam ederler. Bu yüzden de Hazreti Ali, 17 Ramazan günü şehit edilmiştir. Hatta insi şeytanların Ramazan'da faaliyetleri kat be kat artmaktadır. Sözgelimi Meryem Cemile, Mevdudi ile mektuplaşmalarında Ramazanla ilgili bir hususu aktarırken komünist dünyada ve Sovyetler Birliği'nde bu mübarek ayın manevi havasını kırmak için sistemin komünizm ve ateizm propagandasına yüklendiğine ve hız verdiğine ve maddeci dünya görüşünü (maddiyyun anlayışı) pekiştirmeye çalıştığına temas eder. Demek ki insi şeytanlar bu ayda boş durmak bir yana mesailerini katlıyorlar. Bizde de 28 Şubat süreci içinde mutlaka dini günlerde ve Ramazan veya kurban günlerinde dindarları rencide edecek meseleler ortaya atılır ve bunlar basına aksederdi. Özellikle beyazlardan biri olarak anılan ve tarihe geçen hoca ile yağız edebiyatı yapan hoca meydanı boş bırakmaz ve neredeyse hoş Ramazan coşkusunu, iklimini silip süpürür ve milletin burnundan getirirlerdi. Bu Ramazan'da da böyle oldu. İçeride ve dışarıdaki Ramazan savarlar Ramazan havasını burnumuzdan getirmeye yetti. Bu bağlanmamış şeytanlardan birisi olan Suriyeli Beşşar son Stalinist ülke olarak anılan ülkesinde Ramazan ayını cemaat avı mevsimine dönüştürdü. Cuma günleri ve teravih namazlarından sonra özenle cemaat avlanıyor!

Bu Ramazan'da da yine bazı yerlerde fiziki bazı yerlerde ise manevi katliam yapılıyor. Ramazan'ın ruhuna kastediliyor ve katlediliyor. Suriye'de cami ve cemaat Ramazan süresince rejimin paramiliter güçleri olan şebbihanın av sahası haline geldi. Bizim bildiğimiz vur-kaç taktiğini milis güçler yürütür ve bu tarz, gerilla taktiği olarak bilinir. Lakin Suriye'deki rejim de halkına karşı gerilla taktiği olan vur-kaç taktiği uyguluyor. Bir farkla ki gerillanın bu kadar ağır silahları olmaz. Tanklarıyla ve toplarıyla ölüm karaltısı gibi şehirlere inen rejimin kanlı katilleri vur-kaç taktikleriyle birlikte cemaati ve halkı yaylım ateşinden geçiriyorlar. Doğruyorlar. Sonra da tepkileri etkisiz hale getirmek için şehir dışına çıkıyorlar ve tepki havası dağıldığında yeniden şehre müstebah bir av sahası gibi dalıyorlar ve süzülüyorlar. Cinayetlerine devam ediyorlar. Haricilerin Hazret-i Ali'yi katletmeleri gibi Beşşar da Ramazan'da halkını katlediyor. Onun Türkiye'deki adaşı Yaşar Nuri Öztürk ise elbette dindarlara fiziki bir zarar vermiyor. Lakin tartışılmaz hususları tartışmaya açarak kimyalarını bozuyor ve Ramazan'da zehirli hava solumalarına neden oluyor. Manevi olarak teravih namazına kıyarak etrafa negatif hava ve enerji yaymakta ve bu da Ramazan ayının huzur iklimini zedelemektedir. Manevi alanda da açık indirme yöntemi kullanarak teravihleri de kaldırdı. Bu yıl açık indirme usulüyle teravih kaldırılırsa gelecek yıl bakalım sıra neye ve hangi ibadete gelecek? Belki de sıra oruca ve Kur'an'a gelebilir. Zaten Türkiye'nin Yaşar'ı daha önce de namazlarda tenkisata -azaltmaya- gitmişti. Bu Ramazan'da da teravihi kaldırdı. Turizme sınırlama getirmeyen Beşşar'ın adaşı Yaşar geçen yıllarda da yine yabancı para gidiyor diye hacca sınırlama getirilmesini ve böylece milli servetin muhafaza edilmesini salık vermiştir.

Yaşar ile Beşşar birbirinin tıpkısı. Beşşar tosun gibi Hasun hocasından bıkacak olursa ve kurtulmak isterse Türkiye'de alternatifi var. Ne güne duruyor Yaşar hocayı baş müftü atayabilir. Nasıl olsa İmamı A'zam Bin Baykal'dan da icazetli. Yaşar ile Beşşar ikilisi muhalifleri karşısında iyi anlaşırlar lakin egoları uyum gösterir mi, bilinmez! Zira Yaşar Hoca eski yağızıyla anlaşamamış ve yolları ayrılmıştır. Ramazan savarlık üzerinden kolay anlaşacaklarını sanıyorum ama 'kimin egosu daha büyük?' yarışmasında çatallaşır ve çekişirlerse o da bahtlarına...