Namaz Yerine Ramazan Yogası mı?
“Allah’ın Dini”ni tahrif etmenin türlü çeşitli yolları var.
Müslümanlara “namaz” yerine “yoga” yaptırarak oruç tutturmak da bunlardan biri işte!
Oruç tutan Müslümanlar, elbette ki susayıp acıkıyorlar, bu doğal?
Hele hele, şu havası çok sıcak ve gündüzü hayli uzun yaz günlerinde, açlık ve susuzluk dayanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Bu nasıl ortadan kaldırılabilir?
Vahiy eksenli düşünmeyen insanlar, hemen çözüm üretmeye başlıyorlar.
Kur’an ayı Ramazan’da, Kur’an dışı bir formül icad ediyorlar:
“Yoga yaparak açlık ve susuzluğunuzu giderebilirsiniz!”
“Aaaa ne kadar ilginç ve ne süper bir buluş!” diye de çoğu Müslümanların beğenisini kazanıyor bu formül!
Nasıl bir şeymiş diye bakıyorsunuz bu “Ramazan yogası”na.
Gördüğünüz manzara şu:
Biraz sessizlik, biraz hareketsizlik...
Ardından yoğunlaşan bir konsantrasyon...
Bir nevi trans hali...
Meditasyon da diyebilirsiniz..
Günlük stresi, kaygıyı azaltıp içsel bir huzur yakalama hâli yani..
Zihninizi, dünya meşgalesinden sıyırıp olumlu düşüncelere odaklıyorsunuz...
Gözlerinizi yumup başınızı öne doğru eğiyorsunuz...
Dizlerinizi dik tutup bel kırıyor, gerdan büküyorsunuz...
Yere doğru yavaşça yatıyor, belli bir ahenk bütünlüğü içinde doğrulup kalkıyorsunuz...
Bu hareketler bir kaç seans devam ediyor!...
Ve böylece iç huzuru yakalıyor, ne açlık hissediyorsunuz, ne susuzluk!
***
Allah Allah diyorsunuz, bu hareketler “Musallî” olan bir “Müslüman”a hiç de yabancı değil.
Bunların hepsi “Namaz”da fiilen gerçekleşen hareketler.
Üstelik eksiği var, fazlası yok!
Çünkü namaz ibadeti, bunların tümünü kapsadığı gibi, fiziki ve ruhî pek çok fazlalıkları da içeriyor.
Bînamaz (namazsız) olanlar tabii ki bunlardan bîhaber (habersiz) oldukları için bunları bilmeyebilirler.
Dolayısıyla bu “yoga” hareketlerine de; “aaa ne harika şey” diyerek “mal bulmuş mağribi gibi” sarılmaktalar!
Oysa, Allah’ın emrettiği namaz ibadeti, hakkıyla eda edildiği taktirde bütün bu faydaları sağlamaya yetiyor da artıyor bile!
“Ramazan yogası” diye ballandıra ballandıra anlatılan hareketlerin hepsi; kıyam, kıraat, rükû, sücûd ve ka’de dediğimiz namaz erkanlarında tümüyle mevcut.
Namazdaki huşû ve hudû, tam da bu yogacıların anlatmaya çalıştıkları iç huzuru sağlayan unsurlar.
Rükûlar ve secdeler, yogacıların önerdiği hareketlerin ta kendisi!
Dünya meşgalelerinden sıyrılıp başka alemlere dalmak, zaten namazın hedeflediği ana gayeler arasında.
Hatta, daha namaza başlarken “Allahüekber” lafzıyla ellerinizi kaldırıp önden arkaya atarak dünya hayatından kopuyor, başka alemlere yelken açıyorsunuz!
Müslüman, Rabbinin kendisine ikram ettiği namaz gibi kıymetli bir ibadet dururken, yogacıların formüllerine kulak verip onların peşine düşer mi?
Eğer düşüyorsa, ya gafletine, ya cehaletine vermek lazım!
Aklı başında bir Müslüman kıldığı namazla, hem Allah’ın emrini yerine getirerek kulluğunu ifa etmiş olur.
Hem bundan ecir ve sevap kazanarak ahiret azığı elde eder.
Hem de yogacıların tarif ettiği faydaları kazanarak bir taşla birkaç kuş vurmuş olur!
***
Kısaca, insanlığın stresine ve yorgunluğuna çare olarak en güzel formülasyon, namazdadır.
Gönül huzuru, iç dinginliği, en güzel şekilde namazla sağlanır.
Açlık ve susuzluğun giderilmesi, namazın verdiği huşû ve hudû ile mümkündür.
Üstelik, günde beş vakit tekrarlandığı için, bu hep canlı, hep diri tutulur.
Sonuç olarak “Ramazan yogası”, hiçbir zaman “Namaz”ın yerini tutamaz!
Namaz kılanların zaten yogaya ihtiyaçları yok!
Ama biz, yogacıları da namaz kılmaya davet ederek, onları çok daha faydalı ve kazançlı bir yola çağırmış olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.