Çöpe giden ekmekler Somali’ye 10 yıl yeter
Çok yardımsever bir milletiz ama çok da israf eden bir toplumuz. Tabii bunu söylerken herkesi kastetmiyorum.
Yardım ve israf; öncelikle bir vicdan işidir ve dini milli değerler ölçeğinde yapılır. İki meseleye de bu çerçeveden bakan insanları kastediyorum.
Yoksa dinle diyanetle alakası olmayan, her fırsatta dini değerlere burun kıvıran; siyasi, ekonomik ve sosyal meselelere, cüzdanı ve nefsiyle bakanları kastetmiyorum.
Mazluma, yoksula, fakire, muhtaca yardım denilince koşar adımlarla giden ve karınca kaderince yardım edenlerden söz ediyorum.
Bu hasletimiz hakikaten gıpta edilecek bir durumdur. Yalnız bu kadar âlicenap yardımsever bizler, nasıl oluyorsa bir o kadar da israfta birbirimizle yarış halindeyiz.
İşte bu hali anlamıyorum. Sanki şöyle diyor pek çok varlıklı Müslüman;
“Hem istediğim gibi israf ederim hem de hayrımı yaparım. Kimseye hesap verecek değilim.”
Tabii israf anlayışı çok geniş bir alan, kişiden kişiye tarifi ve şekli değişebilir, benim israf dediğime bir başkası değil diyebilir. Geçelim.
................
İster zengin, ister mütevazı bir iftar sofrası olsun, Somali yüzünden davetlere gitmiyorum artık.
Beş yıldızlı bir otel veya lokanta iftarları olsun, daha mütevazı sofralarda olsun, ekmek başta olmak üzere, yiyecek israfının haddi hesabı yok.
Hele hele o lüks iftarlarda çöpe giden ana yemekler, ara soğuklar, iftariyelikler, ekmekler, değil Somali’yi, Afrika’nın tamamını senelerce doyurur.
...........
Somali’de olduğum günlerdeydi, 500 aileye yiyecek yardımı yapılacaktı. Beş kiloluk sıvı yağ, beş kiloluk un, şeker, pirinç gibi yiyecek paketleri hazırlanmıştı.
Yardım alacak aileler bir okul bahçesine davet edilmişlerdi ve aynı mekâna yardım kolileri de konulmuştu.
İsmi okunan insanların her biri, o kolilerin başına geçti ve yardım dağıtımı bitince; “eksik gedik var mı” diye kontrol edildikten sonra eşyasını yüklenen gitti.
Bu işlem yaklaşık dört saat sürmüştü. Bu dört saat içerisinde, 500 kişiden çıt çıkmamıştı. O ne tevazu ve sabırdı.
Öyle masum, öyle garip duruşları ve muhtaç gözleri vardı ki yürek dayanmıyordu.
İftarlarda yaşadığım israfları gördükçe, o insanların fotoğrafları gözlerimin önüne gelip durdu. O yüzden iftarlara katılmıyorum. Göz görmeyince gönül katlanırmış.
.........
Sadece Ramazan’daki israf değil. Eğer Türkiye’deki duyarlı Müslümanlar, Ramazan ayı dışındaki diğer aylarda da israf konusuna yüzde onluk bir dikkat gösterse, vallahi bereket ve huzur tepemizden aşar.
Mesela çok basit bir soru:
“Evlerimizdeki süs eşyaları, ibadetlerimiz başta olmak üzere bugüne kadar hangi yaramıza merhem olmuştur?”
Oysa biz “bereket mayalı” bir milletiz. Müslüman ülkeler arasında bizim kadar gönlü zengin olan başka bir İslam toplumu yoktur.
Kısacası; “Bereketin dostu zekât, düşmanı israftır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.