Taşeron işçiler!..
Geçenlerde bir ağabeyimiz, “Yazılarını ilgiyle takip ediyorum ama insanımızı ilgilendiren konulara biraz daha fazla yer vermelisin!..” dedi...
“İnsanımızı ilgilendiren konular?..”
Şöyle, iki yıl kadar geriye gidip yazılarımı gözden geçirdim...
“Politika”ya çok yer ayırmışım, Ergenekon-Balyoz işleri, Deniz Baykal, Önder Sav, Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu şu, bu..
“Eğitim” hayatımıza dair hayli yazı var; başörtüsü yasağı, katsayı haksızlığı, kesintisiz eğitim, karma eğitim ana konular; sınavlardaki yamukluklar filan da epeyce yer tutmuş...
“Çevre” meselesine ilişkin pek yazı yok; işçi-emekçi haklarına da belki yirmi yazıda bir kez el atmışım...
Yani...
Samimiyetle itiraf etmeliyim ki, yazılarımızda insanımızın günlük yaşamını “bire bir” ilgilendiren konuların ağırlığı yeterli değil...
Mesela...
“Taşeron işçiliğin yaygınlaşması” gibi müthiş tehlikeli uygulama, sadece “iki yazılık” bir alanı hak etmiyor elbette...
Bu konuda bizden başka kalem oynatanın pek olmaması da mazeret değil...
Ve dahi; birçok belediye başkanı dostumuzun bu tür yazılarımızdan dolayı bize kızacak olması da elimizi “korkak” alıştırmamalı...
Dedik ve bir ziyaret; Bem-Bir Sen (Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği) Genel Başkanı Mürsel Turbay ile sohbete gittik...
“Şu taşeronlaşma meselesi ne olacak?.. Sizler ne yapıyorsunuz?.. Hak yok, hukuk yok, insanca yaşama kafi bir maaş, iş güvencesi, ahlak, maneviyat hiçbir şey yok bu işte!..”
Başkan, “Doğru” dedi...
“Taşeron işçiler adeta birer köle!..”
Düzenimiz de...
“Köle düzeni!..”
Sayın Mürsel Turbay’ı dinleyelim:
“Bu iş yani taşeronlaşma işi ilk başta iyi gidiyordu. Birçok belediye, ilk zamanlar taşeron firmalara çalıştırdıkları işçilerin maaşları ve diğer özlük hakları konusunda önemli şartlar getiriyorlardı. Sonra sonra, hizmet alımı modeli çok genişledi, hizmet vericilerin gücü ve etkinliği arttı... Ve taşeron işçiler, adeta unutuldu. Karı-koca taşeron işçi olarak çalışıyor... Ellerinde süpürge sokak temizliyor, çöp topluyor... İkisinin aldığı maaş, bir kadrolu işçinin aldığının yarısına denk değil... Sürünüyorlar!..”
Geçen dönem torba yasayla, belediye yönetimlerine “işçileri farklı kurumlara şutlama” imkânı(!) getirildi...
Norm kadro filan derken, iş “ihtiyaç fazlası”na döküldü...
Yani...
Her belediye “ihtiyaç fazlası” kategorisinde değerlendirdiği adamların alayını şutlayabilecek...
Ve tabii yerlerini de “taşeronlarla” doldurabilecek...
Taşeron dediğin de firmanın elemanı; bir ayağı boşta adam!..
Uygulama, yani şutlama ameliyesi bu ayın 1’inde; 1 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girdi...
Ve girer girmez de, birçok belediye başkanının bu “ihtiyaç fazlası” ibaresini “taşeronlaşmayı” hızlandırmak için fırsata dönüştürdüğü gözlendi...
Gerisini Bem-Bir Sen Genel Başkanı Sayın Mürsel Turbay anlatsın:
“Hizmet İş sendikası ve biz, bu işin üzerine gittik... ‘İhtiyaç fazlası’ kavramının istismara müsait olduğunu belirterek, bu yolun kapanmasını talep ettik... Şimdi bu yol kapandı gibi... Bu konudaki gayretlerimiz devam edecek... Bu bizim insani, İslami, vicdani vazifemizdir.”
•
Bu “taşeronlaşma” işini konuşmak için kendisine gitmemizi ve fikir danışmamızı son derece önemsediğini belirten Başkan Turbay dedi ki:
“Bu işin önemini anlamışsınız... Allah muhafaza ülkemizde bir sosyal patlama çıkarsa buradan çıkar!.. Geçen gün bir belediyeye gittim; zabıtanın biri, başkanın makamının hemen önünde... Sigara paketini açtı, kağıdını tuttu tam da Başkan’ın çıkacağı yere attı ve makamın orayı dumana boğdu!.. Adama baktım; gözü dönmüş!.. Sordum; ‘taşeron zabıta’ imiş!.. Bıçak kemiğe dayandığından böyle posta koyuyormuş!..”
“Kaç para alır bunlar?..”
“Biri sekiz yüz lira alıyormuş... O sekizyüz liranın bir bölümünü de, kendisine taşeron iş sağlayana ‘avanta’ olarak veriyormuş!.. Berbat bir durum!.. Medya, bu işle ilgilenmek için Allah muhafaza bir sosyal patlamanın meydana gelmesini mi bekliyor yoksa!..”
•
Hayır abi, sosyal patlamayı filan beklemiyor...
Medya vatandaştan kopuk; “kopukluk” yapıyor işte!..