Kravat mecburiyetine hayır!..
Meclis’teki komisyon toplantısında ceketini çıkartmak isteyen vekil, bu talebini bir teklif haline getirmek zorunda... Teklif, başkan tarafından gündeme alınır ve oylama yapılır... Ceket çıkartma kararı alabilmek için nitelikli çoğunluk da yetmez; oy birliği şarttır!.. Vekillerden biri “gıcıklık” yapıp da “hayır” dese, ceket çıkartma işi yatar!.. Matrak ama gerçek. Ceket işinde böyle; kravatları çıkartmanın ise mümkünü yok... Kravat çıkartılamaz, çıkartılması teklif dahi edilemez!.. Önemsiz mesele zannetme; müthiş önemli. Hırvat işi kravat vesayetin belkemiği... Vekillerden başla, bütün erkek kamu görevlileri kravat takmak zorunda ve bütün bayan kamu görevlileri de başörtüsü takmamak!.. Birini taktıran sistem diğerini taktırmıyor, vesayet yine vesayet. • Bir bölümünü röportaj olarak yayımladığımız sohbetimizde “Vesayet ile kravatı” birbirine bağlayan Memur Sen ve Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Memurun kılık kıyafetinden devlete ne!” diyor. Doğru mu?.. Büyük ölçüde... Genel ahlâk kurallarını bir kenarda tutup kılık kıyafeti serbest bırakan devlet, vesayetçi yapıdan büyük ölçüde kurtulmuş demektir... Aha ben... Ben bir basın mensubuyum. Cebimde sürekli kart, serbest meslek mensuplarının en serbestlerinden biri... Meclis’te görev ifa etmem, kravat-ceket ikilisine bağlı. Bacakta da kot olmayacak!.. Memurun durumu daha kötü; sistemin kemendi bütün gün boynunda olacak, Emekli Büyükelçi İsmail Berdük Olgeçay’ın “Tasmalı Çekirgesi”ndeki mazlum!.. • Sayın Ahmet Gündoğdu; “Kıyafet zulmü bitmeden vesayet bitmiş olmaz” diyor.. Bu kadar mı önemli... Evet, bu kadar. Kravatı adeta “putlaştıran” ve başörtüsü kullanımını da “put kırıcılık” olarak değerlendiren sistem, ruhları da baskı altına almış oluyor böyle... Bir Diyanet mensubunu düşünün, camide “imam” mesela... Onun için gırtlağındaki kravat bir “uyarıcı”dır aslında; “Bazı Hükümleri es geçeceksin!” anlamına gelir ve ona Allah’ın olduğu kadar sistemin de “Kul”u olduğunu telkin işlevini üstlenir!.. • Evet; Memur Sen Genel Başkanı Sayın Ahmet Gündoğdu, “Memurun, memûrenin kıyafetinden devlete ne!” diyor... Devamı şöyle: “Kılık kıyafet işi düzelmeden, vesayet sisteminin sona erdiğini kabul edemeyiz... Kimse ‘Bu iş bitti’ diye düşünmesin. Türkiye demokratikleşme yolunda kayda değer mesafeler aldı evet... Evet ama... Kılık kıyafet meselesi, ‘vesâyet’in devam ettiğine işaret. Okullarda ‘komutan’ dolaşıyor hâlâ... Okul müdürlerimizin birer komutanı var!.. Milli güvenlik derslerine giren askerler, müdürlerimize komutan!.. Eğitim kurumlarında ‘askerlerin’ dolaştığı bir ülkede vesayetin bittiğinden bahsedilebilir mi?..” • Sayın Ahmet Gündoğdu; toplu sözleşmeden ortaokullarımızın hâlâ kapalı tutulmasına, çocuklara Kur’an Kursu yasağından karma eğitim dayatmasına kadar ne kadar “kırık” varsa sıralıyor bir çırpıda... Ve döne döne “Vesayet bitmedi”ye getiriyor... Doğru... Vesayetçi yapı, “Cemaat”in üstün gayretleri sayesinde sinmiş durumda... Sinmiş ve bekliyor... Kimse inkar etmesin; en koyu AK Partili’nin bile geleceğe dair endişeleri var, hem de hayli yakın geleceğe dair... “Cemaat”in, bütün “stratejik düşünce” inceliklerini uygulayarak öncülük ettiği sürecin siyasi destek kanadında tek başına bir “Recep Tayyip Erdoğan karizması” yer alıyor... • Bir “Cemaat” bir de Recep Tayyip Erdoğan... Yeter mi?.. İnşallah yeter ama yetmeme ihtimali de az değil... Bu “hiç de az olmayan” ihtimali ortadan kaldırmak için, milleti âzâd etmek şart. Çözün milletin kravatlarını!..