D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Bir iftarlık İstanbul!

Bir iftarlık İstanbul!

Sıcak, uzun ve ağır seyreden ramazanın sonuna yaklaşırken, Ankara’dan İstanbul’a bir günlük sefer fırsatı zuhur ediyor. Epeydir (iki ay olmalı) İstanbul’a yolumuz düşmüyor... Ramazanda İstanbul’un neresinde, hangi semtinde olmak gerekir? Sizi fazla yormadan cevabını vereyim: Eyüp Sultan’da!
Sabah, Esenboğa’ya yollanıyoruz. Hava limanını Ankara’ya bağlayan yol, birkaç sene önce şanına lâyık şekilde yapıldı. Düşünenlere, yapanlara, emeği geçenlere teşekkürün her çeşidi... Şimdi de çevresi binalarla donatılıyor, düzenleniyor. Çubuk Ankara arasında manzara gerçekten değişiyor.
Bu arada Sarayköy’de acayip ve garayip (ve de devasa) heykellerle karşılaşıyoruz. Demek ki çok kısa süre önce buraya (yolun üstüne) dikilmişler! Devasa bir futbolcu şut çekiyor devasa bir kaleci de yatarak kurtarıyor!
Bunun neresi heykel, neresi sanat! Kars’ın ucubesi yerle bir edildi. Ankara ucubesi ne olacak? Ucube sadece Kars’ta mı olur? Başkent’te ne ucubeler var!
Yeşilköy’e indikten sonra istikaametimiz Eyüp. Hava alanı yolunu hiç bu kadar süslü görmemiştim. Yol boyu direklere saksılar içinde iki taraflı çiçekler asılmış. Bunlar tabii çiçek. Yol kenarlarındaki duvarlar da sentetik çiçeklerle süslenmiş.
İstanbul’dan umulmayan bir seyr ü sefer... Anlayacağınız, İstanbul’un kaatili trafik tatile çıkmış bugün. Ramazan hürmetine olmalı!
Eyüp sırtlarında “Piyer Loti” tâbir edilen mahaldeyiz. Program akşam, Hz. Halid’i, yani Eyüp Sultan’ı ziyarete azm ediyoruz. Ayağımızı attığımız anda mezarlar başlıyor. Sağda Avni Lifij’in mezarı. Ünlü bir ressam. Biraz ötede, solda Ahmet Kabaklı, son şeyhülmüharririnimiz. Aşağılara indikçe başka meşhurlarla karşılaşıyoruz. Fevzi Çakmak, Esat Coşan hatırımızda kalanlardan. Necip Fazıl ve Erdem Bayazıt’ın kabirleri yol üzerinde değil demek ki. Bizce meşhur olmayan, ama çok gösterişli mezarlarda yatan şahsiyetler de var. Malûm burası tarihi bir mezarlık. Bu gösterişli mezarların sahipleri o kadar önemli adamlar ki, onlar gelince, eski ve mütevazı mezar taşları yer açmışlar! Kenarlarda saf nizamında, kıyam halinde duruyorlar!
Yolu tamamlarken Cihan Şampiyonu Kara Ahmet’in kabri gözümüze çarpıyor. Mezar taşına göre, o büyük pehlivan da otuzlu yaşlarda ecele yenik düşmüş!
Eyüp Sultan, tahmin edilebileceği gibi kalabalık... Çoluk çocuk kadın erkek... Çevre mermer döşemelerle yenileniyor, türbe onarılıyor. Onarımın ramazana tesadüfü hoş olmamış. Namaz kılanlar, Kur’an okuyanlar, dua edenler... İbadet ayının hakkını verenler camiyi doldurmuş.
“Bayan” kelimesine camilerimizin, Diyanetimizin sahip çıkmasına ne demeli? Şimdi sokaktan geçen hanıma “bayan” diye seslensen, ters ters bakar! “Hanımlar kısmı”, “bayanlar bölümü” değil! “Bayan” camiye gelmeyendir!
Camiin kıble cihetindeki pencelerden birinin önünde kıyamdayız. Pencereden görünen sadece ahiret... Bu âleme ait hiç bir nişane yok... Eyüb’ün uhreviliği... Peygamber Efendimizle aynı evi paylaşmış yüce bir şahsiyetin âhir ömründe, İstanbul’un fethi maksadıyla yola çıkan orduya katılması, burada şehid olması... Kaç asır sonra İstanbul’un fethi sırasında kabrinin Akşemsedin tarafından keşfedilmesi...
Eyüp Sultan İstanbul’un vazgeçilmez ziyaretgâhı...
Tepeden aşağı inmek kolaydı. Çıkmak? Mezarlık yokuşunun zaviyesi kaç derece? Ben diyeyim onbeş, siz deyin otuz! Program erkene alınmış, çağırıyorlar. Yokuşu bu mübarek günde hızlı çıksak, fevt olacağız!
İmdadımıza teleferik yetişiyor! Teleferik yükseldikçe iki zıt dünyayı apaçık gözler önüne seriyor: Öte dünyanın resmi, muazzam Eyüp mezarlığı! Ve İstanbul’un müthiş panaroması... İkisi de hakikat!
TRT Avaz’ın iftar programı erken başlıyor, erken bitiyor. Çünkü biz iftar ederken, sahura yaklaşan Türk dünyasının doğu ülkeleri var. Programı şair Ahmet Murat sunuyor. Güzel bir dinî musiki topluluğu ilahiler okuyor. Mustafa Armağan da programın diğer katılımcısı.
Bakü ezanıyla TRT Avaz’ın iftar programı sona eriyor. Bu arada Özbekistanlı şair, yazar Miraziz Azam’a selâm göndermek fırsatı buluyoruz...
Sonra iftar... İftariyelik İstanbul bu katar!
Devlet dilini değiştirelim, boşa zahmete girmeyelim!
Aziz Başbakanımız Ankara-Konya hızlı treninin açılışını yapmış. İlk 12 gün gidiş geliş ücretsiz. Türkiye geç kaldığı bir alanda hızlanıyor, bu çok sevindirici. Ya buna ne demeli: “Hızlı tren, 355 ekonomi sınıfı ve 56’sı business sınıfı olmak üzere 411 yolcu kapasiteli.”
Eskiden birinci mevki, ikinci mevki, hatta üçüncü mevki vardı. Durumu iyi olanlardan daha fazla ücret almak iyi bir usül. Ama bunun türkçesi yok mu? Hadi birinci mevki, ikinci mevkiyi eskittiniz. “Halk” ve “işadamı” diyebilirdiniz. Eğer bu trene Konyalılar ve Ankaralılar binecekse, Türkiye binecekse, herkes anlardı. Yabancılar için de altına şimdi Türkler için yazdığınızı yazardınız olur biterdi!
Biz bunları düşünürken Türk futbolu da yeni bir döneme girmiş: “Türk futbolunda play-off dönemi.” Mübarek olsun! Ne demek “play-off”? İngilizce sözlükte “rövanş maçı” karşılığı var. Yeni uygulamaya göre; normal sezonu ilk 4 sırada bitirenler play-off oynayacak, ligi 4. tamamlayan dahi şampiyonluğa ulaşabilecekmiş. Bu cümle tarife uygun düşüyor.
Son zamanlarda ingilizce sözlüklere taş çıkartan TDK sözlüğüne de bakayım dedim. Kelime hem de ingilizce imlasıyla var. İşte karşılığı: “Üst küme!” “Üst küme” de şöyle açıklanmış: “İçinde bulunulan lig maçlarının bir üst ligi!” Hangisi doğru? Siz karar verin.
TDK’nın beşuş çehreli başkanına not:
Sokaktaki tabelaları eleştiren başkan, bu olaylar seni etkilemiyor mu? Kim Devlet’e türkçeyi hatırlatacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi