Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kadir-Kader Gecesi

Kadir-Kader Gecesi

Her kadir gecesi, aynı zamanda birer “kader gecesi”dir... Kendi tercihimiz ve katkımızla belirlenir kaderimiz.
Kavli ve fiili dualarımız “Dualarınız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu” buyuran Rabbimizin nazarında “ehemmiyet” kazanmamızın ölçüsüdür.
Kadir vakti, dua vaktidir bir anlamda...
Bağışlanmamız için açacağımız ellerimizi böğrümüzde bırakmayacağını vadeden Allah’ın önünde dize gelip aczimizi idrak ile dileklerimizi sıralamanın çok anlamlı, aynı zamanda da rahatlatıcı olduğunu belirtmeye bilmem gerek var mı?
O bizi de, ihtiyaçlarımızı da biliyor...
Onun hazineleri hepimize yeter.

Bu gece insanların duruşuna bakın: Daha dikkatli, daha rikkatli, daha şefkatli, kısacası daha “insan” olduklarını göreceksiniz...
Bu geceyi “her gece” yapmak, beşeri zaaflarımızdan kurtulmanın tek yolu gibi gözüküyor.
Bir birimizin gözünü oymaktan başka türlü kurtulamayacağız!
Ancak bir birimizin kadrini bilirsek kadir gecelerinin de kadr-u kıymetini biliriz gibime geliyor...
Çünkü her günün, her gecenin ve tüm hayatın en kutsalı insandır: Kutsal geceler, Allah’ın insanı affetmek için yarattığı vesilelerdir.
Allah bizi o kadar seviyor ki, cuma gibi, ramazan gibi, kutsal geceler gibi vesileler yaratıp günahlarımızı bağışlamak istiyor...
İşte bu yüzden, “Bir adım atana beş adım” yaklaşıyor...
Yine bu yüzden, kendisine isyan içinde olanlara bile hem yaşama hakkı tanıyor, hem de rızık veriyor.
Çünkü Allah insanı önemsiyor. Önemsemeseydi yaratmazdı. İnsanı yaratmaz da, kurguladığı gibi yaşayan meleklerle yetinirdi.
Meleklerle yetinmedi: Çünkü aklını ve iradesini kullanarak kainatı (Allah’ın varettiği ihtişamı) okuyacak, kainattan hayata, hayattan Allah’a gidecek bir varlık istiyordu...
Bu öyle bir varlık olacaktı ki, Yaradan’ını inkar hakkı olduğu halde tasdik edecek, günah işleyebilecekken sevap işleyecek, “yanlış”la “doğru” arasındaki tercihi doğru yaparak Rabbine ulaşacaktı...
“Benim bildiğimi siz bilmezsiniz” diyordu, insanı kastederek, “neden kan dökücü bir varlık” yarattığını soran meleklere: “Benim bildiğimi bilmezsiniz...”
Allah biliyordu ki, insanın mayasında doğru tercihler var... İnsanın ruhunda güzelliklere meyil var... Yüreğinde temizlik var, sevgi var, aşk var...
Onlar biraz işlenirse, insan, “sırat-ı müstakim”den Rabbine ulaşıp kendi mi’racını yapar: “Ala-yı illiyin”e çıkar... Pek tabii “esfel-i safilin”e düşmek de kendi elindedir...
Öyleyse insan “Ala-yı illiyin”le “esfel-i safilin” arasındaki “özgür” varlıktır. İkisi arasındaki tercihi kendi iradesiyle yapacak, yanlış tercihlerinin sonuçlarına da kendisi tek başına katlanacaktır.

Allah’ım! Bizi kusurlarımızla, günahlarımızla yargılama, eksiklerimize, hatalarımıza bakma; halis niyetimizi ibadete döndür ve bu gece hürmetine bizi bağışla.
Kadir geceniz mübarek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi