Nehrî'de Yahudi Mahallesi
SEYYİD Tâhâ hazretlerinin (Allah sırrını takdis eylesin) hayatını okurken, onun büyük halifelerinden Molla Tâhâ'nın şu sözü dikkatimi çekti: "İki yerinden başka, Nehrî şehrinin bütün taşları, ağaçları, her şeyiyle nurdur. Karanlıkta kalan iki yeri Yahudi mahallesi ile derebeyi Musa bey münafığının kalesidir." (Nehrî Şeyh hazretlerinin ikamet buyurdukları beldenin adıdır.)
Seyyid Yahya'nın zamanında bu Nehrî şehri bir ilim, irfan, ahlak, fazilet yuvasıymış. Ziyaretçiler buraya abdestsiz girmezmiş.
Seyyid Tâhâ hazretleri diğer bütün sâdat, meşâyih ve kâmil mürşidler gibi halkı Kur'ana ve Sünnete uymaya dâvet eder, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye uyulması için çalışır, bid'atlerle mücadele edermiş.
Nehrî'de bir Yahudi mahallesi olması dikkatimi çekti.
Yakın tarihe kadar doğu ve güneydoğu Anadolu'da Yahudiler yaşıyordu. Sonra ansızın kayboluverdiler. Bunların hepsi 1948'den sonra İsrail'e mi göç ettiler? Bir kısmı elbette göç etti ama bence tamamı değil. Gitmeyen kısmı Sünnî ve Alevî Kürt kimliğine büründü.
Bu iki kimlikli Kripto Kürtlerin bir kısmı politikacı, yazar, aydın oldu.
Acaba terör hareketi içinde böyle Kripto Kürt Yahudileri var mıdır?
Doğu ve güneydoğu Anadolu'da iki devletin gözü var: Ermenistan'ın ve İsrail'in.
Kripto Kürt Yahudileri olduğu gibi Kripto Ermeniler de var.
Çatışma ve çarpışmalarda ölen bazı PKK militanlarının sünnetsiz olması bize bir şeyler söylemiyor mu?
Bendeniz bu satırları konunun uzmanı olarak yazmıyorum. Bazı kaynaklarda bir cümle okumuşum, onunla ilgili şüphe ve merakımı dile getiriyorum.
Senelerden beri bir "Türkiye Yahudilerini ve Sabataycılarını Araştırma ve İnceleme Enstitüsü" kurulmasını ve bunun sadece yüksek seviyede ilmî araştırma yapmasını teklif eder dururum.
Kürt Yahudileri ve Kürt Ermenileri hakkında elbette sağlam ve sahih bilgiler ve belgeler bulunacaktır. Sanırım bu konuda ilmî araştırma kitapları da yayınlanmıştır.
Tarihî araştırmalarda çok ciddî, çok objektif, çok tarafsız, çok ihtiyatlı olmak gerekir.
Söverek sayarak kuru rivayetlerle tarih yazılmaz.
İdeolojik peşin fikir ve hükümlerle de yazılmaz.
Türkiye'de son bir asırda tarih çok mıncıklanmıştır.
Bu mıncıklayıcıların başında resmî ideolojiyi din gibi benimsetmek isteyen Selanikî resmî tarihçiler gelir.
Onların peşin senaryoları, kurguları vardır ve tarihi, bunların doğruluğunu ispat ettirmek için eğip büker kullanırlar.
Birinci cihan savaşı sona erdikten sonra, Amerika'dan gelen misyonerler ve haçlılar kimsesiz ve himayesiz kalmış Ermeni yetimlerini toplamışlardı. Ermenilerin lisanı Türkçeydi. Yetim çocuk sünnetsiz ise alıp görüyorlardı.
Şark Fâtihi Kâzım Karabekir Paşa da Müslüman yetimleri toplamıştı. Sünnetliler Müslümandı...
Ancak bu konuda bir müşkil var:
Yaşları küçük bazı sünnetsiz Ermeni yetimleri de Müslümanların arasında karışmış ve Müslüman olarak yetiştirilmiş olamaz mı?
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra bu kimlik değiştirmiş Ermeni yetimleri Müslümanlara büyük zulümler yapmışlardır.
Rahmetli Münevver Ayaşlı hanımefendi bu konuda çok şeyler biliyordu, çok şeyler söylemiştir.
Bir konu daha var: Sabatay Sevi Mesihliğini ilan ettiği vakit Kürdistan Yahudilerinin de heyecanlanmış olduğuna dair belgeler vardır.
Acaba Sabataycı Yahudiler de olmuş mudur?
Türkiye Müslümanları yukarıda bahsettiği ilmî araştırma enstitüsünü niçin kurmazlar?..
Bir ikinci enstitü daha kurulmalıdır:
"Türkiye İstiklal Savaşı ve Mustafa Kemal Araştırmaları Enstitüsü."
Hakkında on binlerce kitap, makale, yazı, belge yayınlanmış olmasına rağmen M. Kemal bu ülkenin en büyük meçhulüdür (bilinmeyenidir).
Müslümanlar, sadece Türkiye tarihinde değil, İslam tarihinde bir çığır açmış bu şahsiyeti niçin incelemezler, anlayamıyorum.
Şu anda Atatürk'ü Koruma Kanunu var. Bu kanunun antidemokratik ve evrensel insan haklarını ihlal eder mahiyette olduğunda kimsenin şüphesi yoktur.
Farz edelim kanun kaldırıldı, sonra ne olacak?
Herkesi peşinen suçlamak istemem ama çok ucuz, çok bayağı bir yayın furyası başlayacak.
Müslümanların tezelden her cildi 750 sayfalık, içinde binlerce belgenin, resmin ve fotoğrafın bulunduğu, her iddianın belgelendirildiği 10 ciltlik bir "Türkiye İstiklal Savaşı ve M. Kemal Tarihi" adlı bir eser yayınlamaları gerekmez mi?
Tabiî ki, böyle dev bir eseri bir kişi yazamaz, bir uzmanlar heyeti yazabilir.
Paramız var, yeteri kadar hürriyet de var, peki bu zaruri helvayı niçin pişiremiyoruz?
*(İkinci yazı)
Bunlar Fetva Değildir
SORU: Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble olan, namazı kılan, oruç tutan, zekat veren, hacca giden Tarikat ve Tasavvuf Müslümanlarına kafir ve müşrik diyen, Allahü Teâlâ'ya noksan sıfatlar yakıştıran bir kimsenin arkasında namaz kılınır mı? Kılınırsa bu namaz sahih olur mu?
CEVAP: Dinimizin temel kurallarından biri şudur: Mü'mini tekfir eden kâfir olur. Binaenaleyh Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble mü'minleri şirk ve küfür ile suçlayanların arkasında namaz kılınmaz. Bu sorunun fetvası icazetli ve ehliyetli Sünnî ulema, fukaha ve müftülerden alınmalıdır.
Bendeniz böyle bir imamın ardında namaz kılmam.
SORU: Cuma hutbesinde Deccalları, Kezzabları, Süfyanları, Tâğutları medh ü sena eden, onlara dua eden hatiblerin arkasında namaz kılınır mı?
CEVAP: Kılınmaması gerekir. Kılırsa namazın iadesi gerekir.
SORU: Bu devirde hak din sadece İslam değildir. Üç ibrahimî hak din vardır. İslam'ı, Kur'anı, Resulullah'ı red, tekzib ve inkar etseler de Ehl-i Kitab Cennetliktir diyen bir kimsenin ardında namaz kılınır mı?
CEVAP: Bendeniz kılmam.
SORU: "Fazlurrahman'ın Tâtiliyye (Tarihsellik) mezhebi haktır; Kur'anın ve Sünnetin kesin ve zarurî hükümlerinin bir kısmı o zamana aitti, bu devirde geçerli değildir" diyen bir kimsenin ardında namaz kılınır mı?
CEVAP: Bendeniz kılmam. Bilmeden kılmışsam, öğrendiğim zaman iade ederim.
SORU: M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış olan Kemalizm ideolojisi ile İslam uyuşur ve bağdaşır; bir insan hem Kemalist, hem Müslüman olabilir diyen bir kimsenin ardında namaz kılınır mı?
CEVAP: Kılınmaz.
SORU: Beş vakit namazı terk eden bir ilahiyatçının bir miktar ilmi olmakla, o kişiye din alimi, fakih denilebilir mi?
CEVAP: Böyle bir kimse fâsık, fâcir ve merduttur.
SORU: İlim okumuş, icazet almış lakin ilmini din ticaretine, para kazanmaya, zenginleşmeye, mal ve mülk edinmeye, şöhret kazanmaya, dünyalığa alet ediyor; tefsir, hadîs, siyer, ahlak, tarih, tasavvuf kitaplarını sırf para kazanmak için telif ediyor. Böylesine ne dersiniz?
CEVAP: Bu yaptığı ihlasa aykırıdır. Te'lifatında bereket yoktur. O kişinin ulemâ-i sû ehlinden olması zannı galibtir.
SORU: Cami imamlığı yapıyor. Haftada bir gün tatili var. O tatil gününde namazları cemaatle kılmıyor... Buna ne dersiniz?
CEVAP: Üzücü bir durum.
SORU: On beş senedir tarikatta. Geceleri teheccüde kalkıyor, haftada iki gün nafile oruç tutuyor. Lakin bol bol da gıybet ediyor.
CEVAP: Böyle kişi kesinlikle tarikatli değildir. Olsa olsa tarikatçi olabilir. On beş sene sözde tarikat terbiyesi alacak ve hâlâ gıybet edip ölü kardeşinin etini yiyecek, böyle şey olur mu?
SORU: Bugün hava çok sıcak diyen kimsenin hükmü nedir?
CEVAP: Sadece sıcak derse saygısızlık etmiş olur, "Bugün hava elhamdülillah çok sıcak" demesi gerekir. Yazların sıcak, kışların soğuk olması çok tabiî hallerdendir. Bunlara şaşanlar şaşkındır, şikayet edenler şükürsüzdür. Dünya böyledir, yazlar sıcak, kışlar soğuk olur, sonra ömür biter, ne yaz kalır, ne kış... İslam ahlakında hayret mezmum sıfatlardandır.
SORU: Açıkta kaldırımdaki masada herkes gelip geçerken yemek yiyor. Bir külah dondurma almış herkesin arasında yürüyerek yalaya yalaya gidiyor...
CEVAP: İslam ahlakına göre bu yaptığı mürüvvetsizliktir. Böyle bir adamın İslam mahkemesinde şahitliği kabul edilmez.
SORU: Balkonda mangal yaktı, ızgara köfte pişirdi, dumanı ve kokusu üst kattakileri rahatsız etti...
CEVAP: Kul hakkına girmiş, komşularına eza vermiştir. Görgüsüz, kaba bir insandır.
SORU: Aklınca bir hayır etti. Mahalle camine bir soğuk su cihazı koydu ama hiç cemaat katılmıyor.
CEVAP: Be mübarek!.. Camiye gel de kendi soğuk suyundan kana kana iç bari...