Serdar Arseven

Serdar Arseven

YÖK’ten açıklama var; bir “28 Şubat zulmü” daha bitiyo

YÖK’ten açıklama var; bir “28 Şubat zulmü” daha bitiyo

Güzeeel!.. YÖK açıklaması muhteşem...

Ona yer veririz de... Şuradan başlayalım:

Geçen hafta “onbinlerce kardeşimin” problemine yer vermiştik.

Aynen şöyle:

Kardeşlerim, 98 yılında filan, yani 28 Şubat zulmünün en koyu olduğu dönemde İlahiyat Fakültesi’ne (ya da Fen Edebiyat Fakültesi’ne... Onların da dertleri aynı) girmişler.

O zulüm döneminde, okulu bitirmeyi başaranlar için öğretmenlik imkanı da son derece kısıtlı imiş.

Öğretmenliğin şartı olan pedagojik formasyon sadece Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden alınabiliyormuş.

Kontenjan sadece birkaç “10” kişi ile sınırlı bulunduğundan, her yüz kişiden en fazla biri bu imkâna kavuşabiliyormuş.

Sonrasını mektuplardan takip edelim:

“AK Parti’nin 2’nci iktidar döneminde hele de Sayın Yusuf Ziya Özcan YÖK Başkanı olunca bu işlerin yolu biraz açıldı.

Ankara Üniversitesi İlahiyat tek seçenek olmaktan çıktı. İlahiyat mezunları için pedagojik formasyon alabilme yani öğretmen olabilme yolu biraz olsun açıldı.

Ancak... O 28 Şubat zulmünde mağdur olan öğrencilerin mağduriyeti devam etti.

MEB ve YÖK’ün ortak kararına göre, o dönemlerde mezun olanların pedagojik formasyon sertifikasını alabilmeleri için diploma notunun, 4’lük not baremine göre en az 2.5 olması gerekiyor. Bunun 100’lük sistemdeki karşılığı ise 65.

Bu arkadaşların mezun olduğu dönemde, böyle bir not sınırlaması yoktu.

O dönemde, Lisans Üstü Eğitim (LES) ve diploma notu göz önünde bulunduruluyordu. LES’te iyi puan tutturan, varsa “açığını” kapatabiliyordu.

Şimdi kural değişti ve yeni kural eski öğrencilere de uygulanmaya başlandı!..

Notu yüz üzerinden 65’in altında olan, formasyon için başvurma hakkına sahip değil.

Bu gençler şimdi ne yapacak; okul yıllarına geri dönüp notlarını mı yükseltecek?!

O dönemlerde İlahiyatı bitirmiş binlerce öğrenci var ve onlar için öğretmenlik ümidi maalesef yok. (Fen-Edebiyat öğrencilerinin de durumu böyle.)

Yapılması gereken basit: Yeni kural, kuralın konulduğu dönemden sonra İlahiyata girenleri kapsamalı.

Ve eski öğrenciler için, bir “Hak” verilmelidir.

Onca yıl dirsek çürütüp İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiş gençlerimizi ‘ziyan etme’ gibi bir lüksümüz yoktur.

İsraf haramdır!”

Evet... Dile getirdiğimiz problem bu.

Ve YÖK’ten bir açıklama... Karabük-Kastamonu hattında seyir halindeydim... YÖK Basın Danışmanı Sayın Mustafa Oymak aradı.

Ve... “Yüksek Öğretimin meselelerine olan ilginizden dolayı Sayın Başkanım’ın teşekkürlerini iletiyorum. Bu konuda bir komisyon kuruldu. Bu komisyon çalışmaları sonucunda, bahsettiğiniz mağduriyetin giderilmesi mümkün oldu” dedi.

Konuya ilişkin YÖK açıklaması da şöyle:

“Pedagojik Formasyon Sertifika Programına başvuru yapabilecek öğrencilerde aranan 2,5 not ortalaması konusu görüşülmüş olup, Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 21 Ocak 2010 tarihli toplantısında alınan kararın 3. maddesindeki öğrencilerin ağırlıklı not ortalamasının 4 üzerinden en az 2,5 olmasına ilişkin şartın 2009-2010 eğitim öğretim yılından itibaren yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptıran öğrencilerden aranması, bu tarihten önce yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptıran öğrencilerden aranmaması uygun görülmüştür.

Ayrıca, 2011-2012 Eğitim-öğretim yılında Pedagojik Formasyon Sertifika Programı açılmasına izin verilen üniversitelerin listesi ve kontenjanları Eylül ayı sonunda Web sayfamızda yayınlanacaktır.”

Eveet... Biz yazdık oldu, olmadı...

Mesele o değil... Memurlar.net adlı internet sitesine (http://forum.memurlar.net/konu/1362049/) konuya ilişkin hassasiyetimizden dolayı takdir hislerini ileten okuyucularımızdan epeyce mektup gitmiş... Sağolsunlar da...

Sayın İlahiyatçılara, imamlara, müezzinlere, daha genel bir bakış açısıyla “Dindar” takımına (sağcı, muhafazakar, mütedeyyin vesaire...) bir mesajımız olacak: Bir “Tekel” işçilerini gördük; adamlar ortalığı nasıl da ayağa kaldırdılar.

Sayın YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hassas bir insan, ağırlıklı olarak Fen-Edebiyat mezunlarından gelen şikayet ve tepkileri dikkate aldı ve gereğini yaptı.

Ağlamayan bebeğe “mama” yok!..

Eğitim alanında ve diğer alanlarda halledilmemiş, halledilememiş birçok mesele var...

Bunların hepsi çözüm bulur da... Biraz bastırmak gerek. Hukuki eylemler gerek!..

Kusura bakılmasın ama; “Bitsin artık bu pısırıklık!..” diyerek bitireceğim yazımı!..

BAYRAMIMIZ

Ramazan’a vedâ etmenin hüznü ve Bayram’la mükâfatlandırılmış olmanın sevinci bir arada. Şükürler olsun; bir Bayram’a daha eriştik.

Ramazan Bayramı’nız mübarek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi