Sünnîlerin Derin Gaflet Uykusu Öldürücü 15 Günah ve Hıyanet
1. Çok ezildiler, hakları yendi, hürriyetleri kısıtlandı, nice büyükleri idam edildi, zindanlarda çürütüldü, sürüldü, kendi vatanlarında ikinci sınıf vatandaş, parya, sömürge yerlisi, zenci muamelesi gördüler, en büyük mâbedleri ellerinden alındı, resmî Selanik ideolojisi kendilerine din gibi zorla, terörle benimsetilmek istendi, hakarete uğradılar... Sonra karanlıklar biraz dağıldı, ellerine oldukça hürriyet, imkân, fırsat geçti... Nicesi bunlardan yararlanmadılar, yan gelip yattılar... Vaktiyle mücahidlik taslayan birtakım Sünnîler işi müteahhidliğe döktüler, kendilerini ezen ve horlayan kötü sistemin haram nimetlerine saldırdılar, o bozuk düzenin yiyicileri ve hortumlayıcıları oldular.
2. Ehl-i Sünnet Müslümanlığının din ve dünya işlerinde birinci maddesi birlik, beraberlik, ittihad olduğu halde, düşmanlarının ve şeytanın teşvik ve yönlendirmesiyle yüzlerce birbirinden kopuk fırkaya, hizbe, cemaate, gruba, kliğe ayrıldılar. Bunların bir kısmı birbiriyle çekişmeye başladı. Din ve iman kardeşliği bağlarını zayıflattılar veya koparttılar.
3. Başlarında ehliyetli ve liyakatli bir İmam/Emîr bulunması ve hepsi ona biat ve itaat etmesi gerektiği halde böyle bir İmam/Emîr seçmediler ve boyunlarında biat bağı olmadan hür (aslında köle) yaşamayı tercih ettiler. Resûlullah'ın (Salat ve selam olsun ona) "Zamanındaki İmam'a biat etmeden ölen kimse sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur" tehdidi altına girdiler de haberleri yok, yahut haberleri var ama aldırmıyorlar.
4. Sünnîlerin zengin, varlıklı, seçkin kesimi vasıflı çocuklarını doktorluk, mühendislik gibi paralı dünya mesleklerine yönelttiler. Yeterli miktarda çocuklarını askerî okullarda, öğretmen mekteplerinde okutmadılar.
5. Ellerine fırsat ve para geçip zenginleşen Sünnîlerin bir kısmı (yüzde kaçı?) lükse, israfa, saçıp savurmaya, aşırı tüketime, aşırı konfora, gösterişe, sefahate, dünya haz ve lezzetlerine, müzeyyen evler edinip döşemeye, lüks otolara binmeye, lüks yazlıklar edinmeye yöneldiler, ehl-i dünya oldular. Allah'ın kendilerine nasip ettiği paralarla dine hizmet etmeyi ikinci plana attılar, yahut gündeme bile getirmediler.
6. Zengin, seçkin, elit Sünnî kesim yeterli miktarda çocuklarını din hocası, fakih, müftü, imam, vaiz olarak yetiştirmedi. Bu gibi hizmetleri kırsal kesim, taşra, fakir çocuklarına bıraktılar. Farkında değiller ama din hizmetlerini küçümsediler. Bu gibi hizmetlerı sanki sadece fakirlerin, kırsal kesimin, taşranın çocukları yapar zannına saplandılar.
7. Bir kısım Sünnî ulema ve fukaha Kur'an, Sünnet, Şeriat ilimlerini paraya, maddî menfaate endekslediler, her hizmeti çıkar, te'lif ve tercüme ücreti karşılığında yapmaya başladılar; hasbîlik ve ihlâs prensiplerini terk ettiler.
8. Bir kısım ilahiyatçılar Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesinden çıktı; Mutezile, reformculuk, mezhebsizlik, telfik-i mezahib, dinlerarası Diyalog, üç İbrahimî din vardır, üçünün bağlıları da cennetliktir, Kemalizme uygun İslam, BOP İslam'ı, tasavvuf düşmanlığı, ılımlı İslam, light İslam, Feminist İslam, Fazlurrahmancılık gibi sapık ve bozuk cereyanlar türettiler.
9. Sünnî Müslümanların büyük kısmı bozuk düzeni/sistemi benimsedi, onu kanıksadı, onu normal görmeye başladı, ona karşı imanî ve islamî direncini yitirdi.
10. Sünnî Müslümanların yüzde doksanı, beş vakit namazı terk ederek dinlerinin direğini kendi elleriyle yıktılar.
11. Sünnî Müslümanların bir kısmının karıları ve kızları açıldı saçıldı, dinin tesettür emrini uygulamaz oldu.
12. Bir kısım Sünnîler farzları terk ettiler, umre gibi nafile ibadetlere ağırlık verdiler. O umreyi de dinî/turistik bir folklor haline getirdiler.
13. Sünnî kesim emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını tâtil etti.
14. Kâfirleri taklid ettiler, onlara benzediler, öyle ki onlar sıçan deliğine girse bizimkiler de girecek.
15. Bazı Sünnîler sâlih din kardeşlerini terk ettiler, kâfirlerle dost olup onlarla ülfet ve ünsiyet etmeye başladılar.
Daha çok madde yazılabilir, bu kadarla iktifa ediyorum...
Bu yazdıklarım ölümcül hatalardır.
Sünnî Müslüman çoğunluk bu hatâ, günah ve sapmalarla kurtuluşa, izzete, selamete, İslamî hürriyete eremez.
Bu saydıklarımın bazısı hıyanettir. Yapanlar merduttur, haindir.
Sünnî İslamî kesimde bir uyanış hareketi başlatılmalıdır.
İlmi, parası, imkanı olanlar bu hizmeti yapmakla mükelleftir.
Milyonlarca Sünnî Müslümanın uyarılmaya, bilgilenmeye ihtiyacı vardır.
Bozuk bir düzende dünya nimetlerine yönelik hayat sürmek Müslümana yakışmaz.
Bozuk bir sisteme iyidir, daha iyidir diyen dinden çıkabilir.
Bozuk hiçbir zaman iyi olmaz, ona iyi, daha iyi denilemez.
İnşaallah bugünkü gaflet uykusundan, ölmeden önce uyanırız.
Ölünce uyanacağız ama çok geç kalmış olacağız...
* (İkinci yazı)
İslam'ı Anlamak ve Anlatmak
İSLAM'ı anlamak çok kolaydır. Anlatmak da kolaydır. Küçük bir ilmihaldeki bilgileri okuyup, öğrenmek, bellemek yeterlidir.
İslam'ı hakkıyla, derin bir şekilde anlamak zordur. Bunun için Peygamberle icazet irtibatı olan gerçek alimlerden, fakihlerden, mürşidlerden uzun yıllar boyunca ilim öğrenmek, irfan edinmek ve icazet almış bulunmak gerekir.
Bu ilim ve irfan kendi kendine meal, tercüme veya tefsir okumakla, gayr-i Müslim veya Müslüman oryantalistlerin kitaplarını tedkik ve tetebbu etmekle elde edilmez.
Okuma yazma bilmeyen cahil bir bedevî de Müslüman olabilir ama İslam'ı hakkıyla anlatamaz, öğretemez.
Din konusunda her ilim ve kültür sahibi de İslam'ı anlamış değildir, İslam'ı anlamayan anlatamaz.
19'uncu ve 20'nci asırlarda öyle müsteşrikler yetişmiştir ki, Zemahşerî kadar Arapça biliyorlardı, kimisi on lisana, hattâ daha fazlasına sahipti. Lakin bu ilimleri onları hidayete götürmedi. İslam'ı derin bir şekilde, hakkını vererek anlamak ve anlatmak için şu şartlar lazımdır:
(1) Her devirde Resulullah'ın (Salat ve selam olsun ona) vekili, vârisi, halifesi durumunda olan muhlis, muttaqi, râsih, nurlu, Sünnet ve Cemaat dairesinde bulunan gerçek âlimlerden ilim tahsil etmiş olmak.
(2) Öğrendiği kurtarıcı, faydalı ilmi hayatına uygulamak.
(3) Peygamberin ve Ashabının ahlakı ile mütehalli olmak (ziynetli bulunmak).
(4) Çalışarak, hocalardan okuyarak elde etmiş olduğu kesbî ilimlerin yanında, Allah vergisi olan vehbî ilimle şereflenmiş bulunmak.
(5) Efendimizin (Salat ve selam olsun ona), Sadat-ı Kiramın ve evliyaullahın ruhaniyetlerinin onun üzerinde sâyeban olması.
(6) Din ilimlerini, Allah'ın âyetlerini, Peygamberin Sünnetini, İslam mukaddesatını ucuza veya pahalıya satmamak, bunlara muhlisen lillah, rızaen lillah, garazsız ivazsız, dünyevî menfaatsiz hizmet etmek, insanlara dini ücretsiz öğretmek ve tebliğ etmek. Ücretini Allah'tan âhirette beklemek.
(7) Ehl-i dünya olmamak.
(9) Dünyevî hizmetlerini yerine getirmekle birlikte ahirete yönelik olmak.
(11) Allah'ı kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh bilmek, itikadı sahih olmak.
(12) İslam dinini, Kur'anın emir ve yasaklarını, Sünnet-i seniyyeyi, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeyi insanlara öğretmek hususunda hiçbir tehditten korkmamak, meşakkatten kaçınmamak.
(13) Din konusunda, hele zaruriyat-ı diniyede en ufak bir tâviz bile vermemek. Dinin ve Şeriatın en küçük hükümlerini, edeblerini muhafaza etmek.
(14) Diliyle ve kalemiyle mârufu emr etmek, münkerden nehy etmek.
(15) Allahla ezelde yapmış olduğu ahd ü misaka ve Resulullah'a olan biatına her zaman sadık olmak.
Sevgili Müslüman kardeşlerim!... Rabbanî, 'âmil, râsih, muhlis, sâdık gerçek din alimlerinin ve evliyaullahın yazmış olduğu küçük ilmihalleri ve ahlak kitaplarını okumak; fâsıkların ve bid'atçilerin yazmış olduğu ciltlerle kitabı okumaktan daha hayırlıdır.
İtikadlarında vahim bid'atler olan, Kitabullahı re'y ve heva ile tefsir eden, din kitaplarını sırf maddî menfaat için yazan kimselerden hayır gelmez.
Sapıklar, Kur'anda müşrikler ve kafirleri kınayan âyetleri Ehl-i Sünnet Müslümanlarınaymış gibi gösteriyor.
Ehl-i Sünnetin geçmiş âlimleri ve fakihleri doğru yol, hidayet üzerinde idiler. Biz de onların izini takip ediyoruz.
Bu yol Tevhid, tenzih, sahih itikad, beş vakit namazı dosdoğru kılmak, ihlas, Peygamberî ahlak, büyük ve küçük cihad, memduh ahlaka sahip olmak, mezmum ahlaktan kaçınmak, dünya malının gerekenden ve ihtiyaçtan fazlasına rağbet etmemek, fazilet ve hikmet yoludur.
Zâlim meliklere "Celâletü'l-melik el-muazzam..." diye hitap eden bid'atçiler İslam'ı temsil edemezler ve öğretemezler.