Ne mutlu Türküm diyene!
Mısır Vatan Partisi Kurucusu Mustafa Kamil Paşa ‘Mısırlı olmasaydım Mısırlı olmayı yeğlerdim (Lev lem ekün mısriyyen levedidtü en eküne misriyyen)’ demiş.
Bunu ‘Ne mutlu Mısırlıyım diyene’ diye çevirmek veya kestirmeden özetlemek mümkündür. Mustafa Kamil Paşa’nın söylemiş olduğu vecizenin Türkiye versiyonunu hepimiz yakından biliyoruz: Ne mutlu Türküm diyene! Bu ifade veya vecize Mustafa Kemal’e atfedilmektedir ve onun adına iştihar etmiştir. Elbette bu söz ‘Mısır Mısırlılarındır’ veya ‘Türkiye Türklerindir’ ifadesi gibi eleştiriye maruz kalmıştır. Milliyetçiliğin indirgenmiş ifadesi olarak görülmüş ve anasırın ittihadı yerine saflaşmaya ve kutuplaşmaya hizmet ettiği ifade edilmiştir. Hatta İslami kesimler ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesinin ‘elhamdülillah Müslümanım’ ifadesinin yerine yerleştirilmeye veya ikame edilmeye çalışıldığını ifade etmişlerdir. Mısırlı Mustafa Kamil Paşa her ne kadar İngilizlere karşı Osmanlı ile iltisaklı politikaları savunmuş ise de neticede onun bir Mısır milliyetçisi olduğu ifade edilmektedir. Bu anlamda ‘Ne mutlu Mısırlıyım diyene’ sözünün ondan sadır olması garip kaçmamaktadır. Her ne ise. Bu ifade her ne kadar mahzurlu addedilse de herhalde Ubeydullah Afgani’ye atfedilen ‘Türkün Türkden başka dostu yok’ ifadesi kadar zararlı olamaz. Zira ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesinde bir nevi ırkî üstünlük sezilse bile neticede buradaki Türklük kavramı geçişlidir ve dışlayıcı değildir. Lakin ‘Türkün Türkden başka dostu yok’ sözü adeta düşmanlık eksenli bir sözdür ve Türklüğü bütün diğer milletlere kapalı kılmaktadır. Başka bir bağlamda, ‘Yahudi’nin Yahudi’den başka dostu yoktur’ şeklinde bir vecize üretilse bu dini olarak doğru olabilir lakin yine de tarihi olarak yanlıştır.
•
Meselemiz bu değil. Bugün Mısır’da Mustafa Kamil Paşa’nın ‘Ne mutlu Mısırlıyım diyene’ deyimi günün modasına veya şartlarına uyarlanmış ve uydurulmuştur. ‘Mısırlı olmasaydım Türk olmayı isterdim’ haline getirilmiştir. Mustafa Kamil’in ‘Ne mutlu Mısırlıyım diyene’ sözünü İham Bedevi değiştirerek şu şekle sokmuştur: “Mısırlı olmasaydım Türk olmayı yeğlerdim.” Yani Mustafa Kamil’in sözünü bir nevi Mustafa Kemal’in sözlerine çeviriyor. İham Bedevi, Mustafa Kamil Paşa döneminde Mısır’ın gerçek liderlerle tanıştığını ve her üç senede bir gerçek liderler ürettiğini lakin günümüzde ise 30 yılda bir ancak adam bozuntuları veya Mübarek tipli zombiler üretebildiğini esefle yadetmektedir. Bu zombi liderlerin elinde verimli Mısır’ın kısır kaldığını ve Mısır halkının Mısırlı olmaktan hicap duyduğunu dile getirmektedir. Geçmişte Mısır’a serf olmaya gelen milletlerin şimdi Mısırlıları serf edindiklerini ve Mısırlıların Hindu, Katarlı veya Suudlu olmayı temenni ettiklerini dile getirmiştir. 25 Aralık Devrimiyle birlikte Mısırlıların bu ukdeden kurtulduklarını ve artık Katarlı, Suudlu veya Hindu olmaya özenmediklerini ve yeğlemediklerini dile getirmiştir. Bunun tek istisnasının Türkiye olduğunu ve her Mısırlının son yıllarda ‘Mısırlı olmasaydım Türk olmayı isterdim’ sözünü gönlünden geçirdiğini ve Türk olmayı istemeyi yadırgamadığını ifade etmektedir.
•
İham Bedevi, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesini acaba 1920’li veya 30’lu yıllarda söyler miydi bilemeyiz ama bunu bugün deme nedenini şöyle izah ediyor: “Erdoğan’ın Davos’da Şimon Peres’e ders vermesini unutamadım ve ondan sonra Türk olmayı temenni ettim. Keza sadece yardım götürerek değil bizzat giderek Somali’ye yardım götürmesini de gıptayla izledim ve içimden Türk olmayı temenni ettim. Yine Gabi Levy’nin sınır dışı edilmesinden sonra iftihar ettim ve Türk olmayı temenni ettim. Mısır da, Sina olaylarından sonra bu yolu izlemeli ve devrim ricali Türkler gibi olmalıdır...” Gaby Levy’nin kovulmasıyla birlikte Türkiye yine bölgedeki öncü rolünü sürdürmüştür. Hakikaten Gaby Levy’nin tart edilmesinden sonra Arap dünyasında yeniden bir Türkiye’ye benzeme salgını baş göstermiştir. İsrail Elçisi Gaby Levy’nin kovulmasını isteyen ve bunun gerçekleştiğini gören El Kuds el Arabi gazetesi Yayın Yönetmeni Abdülbari Atvan “Sıra Mısırlılarda. Türkiye’nin çığırını ve bu yönde attığı adımları izleyerek İsrail elçisini geri göndermeliler. Ve ilişkilere sınır koymalılar” diyor. Kısaca Ortadoğu’da Türkleşme salgını var. Keza Müslüman Kardeşler Ürdün kolu da ülkelerinin Türkiye’nin adımlarını takip etmesini ve İsrail elçisinin geri gönderilmesini istiyorlar. Demek ki, Türk doğru hareket ederse dostu çoğalıyormuş. Geçmişte Türkiye hangi yöne hareket ederse İslam dünyası da istemeden de olsa o yöne hareket ediyordu. Lakin şimdi Türkiye doğru yöne hareket edince İslam dünyası gönüllüce adımlarını izliyor. Herkes onu taklit için sıraya giriyor. Herkesin gördüğü gibi İslam aleminde bir ‘Türkleşme’ salgını var. İnkilaplarla birlikte Türk ile İslam arasında açılan mesafe yeniden kapanmaya başladı. Türk yeniden Türkmen (Türk-iman) haline geliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.