Tam Gün Kanunu yeniden gündemde
Ramazan Bayramı öncesi Tam Gün Kanunu yeniden ve aniden gündeme oturdu. Ocak 2010 tarihinde yürürlüğe giren yasada, Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın bazı maddelerini iptal etmesi nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın arzuladığı “Tam Gün”den sapmalar olmuştu.
Sağlık Bakanlığı muayenehanelerin tamamen kapatılmasını ya da muayenehane açacakların hastanelerde iş yapmamasını istiyor. Bunu devlet hastaneleri için tamamladı. Şimdi üniversite hastanelerinde de tamamlamak istiyor. Herhalde sayın Sağlık Bakanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi iken, muayenehanede çalıştığı dönemlerde, bazı olumsuzluklar tespit etmiş olmalı ki, bakanlığı döneminde bu yanlışları bitirmek istiyor.
Tam Gün Kanunu başlangıçta üniversitelerin tüm birimlerini ilgilendiren bir tasarı iken, şimdi sanki sadece tıp fakültesi öğretim üyelerini kapsamına alan bir yasa haline getirildi. Bu defa Adalet Bakanlığı’nın bünyesinde bazı düzenlemeleri yapmak için hazırlanmış Kanun Hükmündeki Kararname içersinde tam gün çalışma yeniden düzenlendi. Kararname ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 36’ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklendi: “Yükseköğretim kurumlarının kadrolarında bulunan öğretim elemanları, kanunlarda belirtilen hâller dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 28’inci maddesi hükmüne tâbidir. Ancak öğretim üyeleri, yükseköğretim kurumlarında yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve döner sermaye faaliyetleri kapsamında gelir elde edilen hizmetlerde çalışmamak kaydıyla mesai saatleri dışında yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde meslekî faaliyette bulunabilir. Yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde çalışan öğretim üyelerine 58’inci madde ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3’üncü maddesi uyarınca ek ödeme yapılmaz .......” Bu konu sadece üniversite hastanelerinde çalışan öğretim üyelerini değil, aynı zamanda GATA’daki askeri hastanede çalışan öğretim üyelerini de ilgilendirmektedir. Onların çalışmalarını düzenleyen yasaya da aynı hususlar ilave edilmiş... KHK ile yapılan düzenlemede mesleki kuruluşların dava açma hakkı bulunmuyor. Sadece ana muhalefet partisi veya 110 milletvekilinin müracaatı gerekiyor.
Tıp fakültelerinde eğitim ve araştırma
Yeni düzenlemede muayenehane açan öğretim üyelerinin üniversite hastanelerinde hasta muayene etmesi, ameliyat yapması yasak... Çünkü bunlar döner sermayeye gelir getiren faaliyetler!.. Bakanlık muayenehane açmış öğretim üyelerinin bunları yapmasını istemiyor. Sadece eğitim ve araştırma faaliyetlerine katılmasına izin veriyor. Oysa hasta muayene etmek ve ameliyat yapmak eğitim ve araştırma faaliyetlerinin bir parçasıdır, öğretim üyesinin asli görevidir. Herhalde Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına uyuluyormuş gibi davranılmak isteniyor!.. “Eğitim ve araştırma yapabilirsin ama hasta muayene edemezsin” demek eğitim-öğretimin ruhuna aykırıdır. Hukuk fakültesindeki öğretim üyesi için bunu getirmenin bir anlamı-yaptırımı olamaz. Keza mühendislik-mimarlık fakültelerinde de aynı durum söz konusu. Kaldı ki, bir mimar öğretim üyesi bürosundaki-dışarıdaki işini, çizimini alır, mesai saati içinde fakültesinde bitirebilir. Bu nasıl engellenebilir? Dönere de katkısı olmasın varsın, onların çalışma sistemi, eğitim-öğretim şekli tıp fakültesi hastanelerindeki gibi değil... “Hasta bakamaz, ameliyat yapamaz” yasağı sanki suyu bulandıran kuzunun halini yansıtıyor. Kurt kuzuyu yemek istiyor, bahane oluşturuyor... Doğrusu bu kadarı fazla... Ben tam gün çalışıyorum ve böyle olmasının yararlarına inanıyorum. Ancak tam gün çalışmayı kabul eden ve muayenehane açma yetkisini de mesai saati dışında kullanmak isteyen öğretim üyelerine, bu zorlama düzenlemelerin eziyet olduğunu düşünüyorum.
Bu yasanın uygulanması muayenehanelerde veya özel hastanelerde çalışmakla yakalamış olduğu hayat seviyesini devam ettirmek zorunda kalacak veya bundan vazgeçmeyi istemeyecek öğretim üyelerinin üniversitelerden ayrılmasına neden olabilir. Tabii ki sadece Tam Gün Kanunu değil, onunla birlikte getirilen performans sistemi de hekimlere güven vermemektedir. Bu da üniversite hastanelerinden iyi hekimlerin uzaklaşmasına sebep olacak bir sonucu getirecektir. Bu hekimlerin sayılarının son kanun şekline bakarak gittikçe artacağını düşünüyorum ve bu nedenle düzenlemelerin tröstleşen özel sağlık kuruluşlarının ihtiyaçlarını gidermek için mi yapılıyor, olduğundan şüphelenir oldum. Belki Sağlık Bakanı böyle düşünmüyor ama uygulamalardan bu amaçla sonuç bekleyen sermaye sahiplerinin bulunması mümkün. İşin enteresan tarafı üniversiteleri ilgilendiren bir husus olmasına rağmen YÖK’ün bu konuda sessiz kalmasıdır. En azından üniversite hastanelerinde hasta bakmanın-ameliyat yapmanın eğitimin bir parçası olduğunu YÖK’ün ifade etmesini bekleriz. Muayenehanede çalışan hekimlerin içinde geçmişte yanlış yapanlar da olmuş olabilir. Ancak kötü örnek olamaz ve tümünü karşımıza almamız gerekmez. Onların içinde dünya çapında değerler var... Bir defa dışarıda tutunmanın, hasta tarafından aranır hekim olmanın kolay olmadığını söyleyelim. Yarın sağlık konusunda en sıkıntılı problemin çözümünü belki de onların birinden talep etmek zorunda kalacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.