Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

CHP’nin Suriye halkına özür borcu var!

CHP’nin Suriye halkına özür borcu var!

Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik’in “Acaba Kılıçdaroğlu mezhep dayanışması nedeniyle mi Suriye’ye sahip çıkıyor?” diye sorması üzerine belirli çevreler hop oturup hop kalktılar. Adeta kıyamet koptu. Mesele soru kipinden çıkarıldı ve bağlamından koparılarak bir karşı sindirme ve linç kampanyasına dönüştürüldü. Neymiş Çelik ve AKP özür dileyecekmiş! Önce CHP’nin Suriye halkına bir özür borcu var. İslam anlayışına göre zulme ilk başlayan daha zalim ve fazilet de ilk başlatana aittir (el badiu ezlem ve’l -fadlu lilmübtedi). Yanlıştan dönmek fazilet olduğuna göre CHP’nin de hakka rucü etmesi gerekir. Hüseyin Çelik’in elbette ki sözleri sorgulanabilir ve eleştirilebilir. Lakin bir kitleyi hedef almıyor. Özünde kişisel. Buna rağmen kişisel bir sorgulama kitleselleştirildi. Sanki CHP’yi Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsında Aleviler yönetiyor algısı doğdu. Ne soranın öyle bir maksadı var ne de gerçekte öyle bir durum var. Dolayısıyla Hüseyin Çelik’in tekil bir sorgulaması tamim edildi ve genelleştirildi. Neden? Üste çıkmak için durumdan vazife mi çıkartıyorlar? Cumhuriyet gazetesi meseleyi ‘Aleviler Özür Bekliyor’ diye manşete çekti. Bazı gazeteler açıklamayı mezhep kavgası veya atışması olarak sürüme soktular. Aleviler Kılıçdaroğlu’nun ortağı mı ki böyle bir algı doğdu? Burada Alevileri rahatsız edecek bir husus yok. İlla da rahatsız olmak istiyorlarsa o başka. Aksi takdirde, yarası olan gocunur demek durumu hasıl olur. Bu hassasiyetleriyle kendi kendilerini bu mezhebi asabiyetin içine sokmuş olurlar. Burada bir karine var. O da CHP yönetiminin dünyayı ve gerçekleri hiçe sayarak Suriye rejiminin yardımına koşması, ona zor zamanda müzahir olması ve meşruiyet sağlaması ve siyasi olarak şemsiye tutmasıdır. Bu, Suriye halkına ayak bağı olmaktır. Çilesini uzatmaktır. Beşşar rejimine siyasi rehberlik yapmaktır. Beşşar Esat son konuşmasında Türkiye’nin veya AKP’nin rehberliğini tanımayacaklarını söylemiştir. Onlar halkın da rehberliğini tanımıyorlar. Tanıdıkları tek rehberlik İran rehberliğidir. Lakin son günlerde onun nasihatlerine de kulak asmıyorlar. Belki de bu nasihatler onlara zevahiri kurtarmak için yapılmış takiyye gibi gelmiş olabilir. CHP’nin Suriye rejimine rehberlik yapması ve kol kanat germesi arada ideolojik veya mezhebi bir dayanışma karinesi oluşturuyor. Bu karine veya algı doğru da yanlış da olabilir. Ortada bir karine varsa bunun soru kipiyle de olsa ifadesi yanlış mıdır? Yoksa ateş olmayan yerden duman çıkmaz meselesi midir?

Dolayısıyla Kılıçdaroğlu veya yandaşları hücuma geçmeden önce sahalarını aklamaları gerekir. ‘En iyi savunma saldırıdır’ taktiğiyle hareket ediyorlarsa o başka. Cumhuriyet gazetesinin hilafına Suriye halkı da kendilerine zulmeden ve herkesin de bildiği gibi azınlık bir mezhebi anlayışa dayanan ve yaslanan Suriye rejimine açıkça destek çıkan CHP yönetiminden özür bekliyorlar. Hüseyin Çelik’in konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun şahsından başka kitleyi bağlayan veya rahatsız eden bir husus yok ama CHP yönetiminin açıkça cani bir rejime arka çıkmasından dolayı elbette ki Suriye halkı rahatsız ve onun ötesinde zarar görüyor. ‘Genç Subaylar Rahatsız’ başlığını atan gazetenin genç Suriyelilerin CHP’nin yaklaşımından rahatsız olduğunu da bilmesi gerekirdi. Hüseyin Çelik’in ifadeleri bir mezhep polemiği veya savaşı başlatmadı. Aksine, 1963 yılından beri ülkeyi bir azınlık mezhebi adına yöneten bir klik ve hanedanlık var. Ve Suriye halkı canı pahasına bu rejimden kurtulmaya çalışırken hiç gereği yokken CHP rejimin lehine duruma müdahil oluyor. Halkçı bir parti halkın lehine değil hem de aleyhine müdahil oluyor! Bu rejimin en büyük özelliği Stalinist bir anlayışı temsil etmesi ve sosyal olarak muayyen bir mezhebe dayanmasıdır. Aksine yine durumdan vazife çıkartarak baskın çıkmaya çalışan ve açıklamayı istismar eden bazı Alevi dernekleri aklına eseni söylüyor. Sözgelimi İsmail Saçlı adlı temsilci AKP kurmayları için ‘Yezid’in kılıf değiştirmiş halidir’ diyor. Yezid hortlasa en çok kime benzerdi, tartışılır! Halbuki, Başbakan Erdoğan Bahreyn olayları sırasında ‘yeni Kerbela’lar olmasın’ demişse de anlaşılan Alevi kesimleri memnun edememiş. Halbuki, Bayreyn’de yeni Kerbela’lar falan olmadı ama Şiilerin yedeğinde Amerikan işgalinden sonra Irak’ta Felluce’de ve Arap Baharı ile birlikte Suriye’de yeni Kerbela’lar yaşandı. Alevi kesimlerin genelde yaptığı gibi Mustafa Timisi de AKP veya Sünni kesimleri Emevilerle aynı kefeye koyuyor ve bütünleştiriyor. Dolayısıyla kendince Kerbela’yı yapanları bugünkü AKP ile aynileştirmiş oluyor. Güya tamimden veya genellemeden kaçarken asıl genellemeyi kendileri yapmış oluyorlar. Acaba ne yaptıklarının farkındalar mı? Yoksa mantıklı mantıksız laf yetiştirmekle mi meşguller?

Şiiler İslam dünyasında azınlık bir anlayışı temsil etmelerine rağmen Tahran mesele Sünniler olunca inkar politikasına sarılıyor. Uluslar arası yayınlarında Sünnilik yerine ‘Ortodoks’ ifadesini yeğliyor. İstanbul’da Caferilere yönelik olarak cami hizmetlerine ve Alevilere yönelik cem evlerine müsaade edilirken Tahran’da bir tek Sünni camiye bile izin verilmiyor. Zira İran İslam dünyasında çoğunluk olmasına rağmen Sünniliğin bırakın meşruiyetini varlığını bile tanımıyor ve ona tahammül edemiyor. Şah İsmail’in oğullarından Şah Abbas Evvel’ın tanımıyla Sünniler yaratıklardır ve gulyabanilerdir. Şerrin kaynağı onlardır. Richard Perle’nin yüzyıllar sonra Müslümanlar veya özelde İranlılar için söylediğini Şah Abbas Evvel Sünniler için söylemiştir. Meselemiz elbette mezhep kavgalarına geri dönmek değildir. Lakin gerçekleri hem saptırmayalım hem de unutmayalım. Bundan dolayı Sünnilerle teması olmayan veya az teması olan yerlerde kimi Şiiler Sünnileri ‘kıllı hayvan cinsine mülhak mahlukattan’ saymışlardır (Şah Abbas Evvel’in bu görüşünü nakleden Iraklı Şiilerden tarihçi Ali Verdi’dir. Bak: Lemehat İctimaiyye min Tarihi’l Irak el Hadis. S:71. 1991. Londra). Evet, mezhep kavgasını yatıştıracak olan ihkak-ı haktır ve Suriye rejiminin halkının hakemliğini kabulüdür. Ve CHP de Suriye halkından özür dileyerek hem hatasını telafi etmiş ve sorumluluğunu yerine getirmiş hem de tarihi büyük uzlaşıya hizmet etmiş ve bir katkı sunmuş olur. Madem mesele mezhep meselesi değil öyleyse CHP özür dileyerek karınca kararınca bu ateşi söndürmeye katkıda bulunsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi