“Bilmem ki bu dünyaya ben niye geldim!”
Vicdanının derinliklerinden kopup gelen bu feryat, türkü şeklinde takattur etti. Ve biz de soralım kendimize: Bu dünyaya niye geldik?
Futbol maçına giden fanatik taraftarlar “Ölmeye, ölmeye geldik!” diyerek hayatlarını ortaya koyarken; şuurunda olmalıyız ki, “İmtihan olmaya, imtihan olmaya geldik!” Allah bizi her hâlimizle imtihan ediyor. Nasıl bir hayat sergileyeceğiz?
Eşimizle, işimizle, fiillerimizle, davranışlarımızla, konuşmamızla, susmamızla vs. imtihandayız hep.
Ağzımızdan çıkan her söz, yüzümüzdeki her mimikle imtihandayız.
İnsanlar, hayvanlar ve nebatlar hakkında vereceğimiz kararlarla da imtihandayız.
Mal ile, şan ile, kıtlık ile, musîbet ile. vs. Allah mal verir imtihan eder, malı alır imtihan eder, çocuk verir imtihan eder, çocuğu alır imtihan eder, çocuk vermez imtihan eder, sağlık verir imtihan eder, sağlığımızı alır imtihan eder. Sıkıntı verir imtihan eder, huzur verir imtihan eder. Başörtüsü ile imtihan eder, başka bir mesele ile imtihan eder...
Sabrımız, sebatımız, vefamız, mücadelemiz, hizmetimiz, çalışmamız, gayretimiz, doğruluğumuz, hayâmız, iffetimiz ve savaşlar karşısındaki tutumumuz, yaklaşımımızla imtihan eder...
Tevekkülümüz, sözlerimiz, tavırlarımız, yaklaşım tarzımız, hayatın her safhası, kare kare imtihan edilmekte, sınanmaktayız. Her halimizle zerre zerre, adım adım, hal hal, tavır tavır, söz söz imtihandayız! Ve hayatımızın her anı için hesap vereceğiz.
Birçok âyette 1, bu dünyaya imtihan olmak için gönderildiğimiz ve her şeyle imtihan olduğumuz tekrar be tekrar vurgulanır: Bazılarının meâlleri şöyle:
“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ‘İman ettik’ demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.”, “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” 2
Ve Risâle-i Nur’da karşı karşıya olduğumuz imtihan şu şekilde ifade edilir:
“Herkesin, iman mukabilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?” 3
İki kapılı bir hana, gönderildik imtihana!..
Dipnotlar: 1- Âl-i İmran, 186., Zümer, 49., Mü’minûn, 30.; Enbiya, 35.; Furkan, 20., Muhammed, 31., Bakara, 214. vd. 2- Kur’ân, Ankebût: 2-3, Mülk: 2. 3- Asây-ı Mûsâ, s. 20-21.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.