Kamuoyu CHP’den açık bir özür bekliyor
Tam bir hafta boyunca Türkiye’nin gündemini meşgul eden olay, sonunda “gerçeğin zaferi” ile sona erdi.. Evet, kelimenin tam anlamı ile “gerçeğin zaferi”.
Zira tam bir hafta boyunca Türkiye kamuoyu “palavra”larla, “senaryo”larla ve “paranoya”larla meşgul edildi... özellikle CHP kurmayları ve CHP sempatizanı kalemlerin uydurdukları senaryoları ve komplo teorilerini biliyorsunuz... “Telekulak” iddialarından tutun da, “Uluslararası istihbarat örgütleri”ne varıncaya kadar, olayın içine sokmadıkları kişi ve kuruluş bırakmadılar... Ancak bildiğiniz ve gördüğünüz gibi, sonunda “zafer”e ulaşan “gerçek” oldu...
“Yalancı”nın mumunun yatsıya kadar yandığı ve hatta yatsıya kadar bile yanmadığı görüldü.
Dünkü gazete başlıklarını gördünüz mü?..
Manşetler şöyleydi:
“Telekomik... CHP’nin Sav’ı fena çöktü... CHP’nin Sav’ı çöktü, medya sınıfta kaldı... Ortam değil, gaflet çıktı... Belge çıktı, CHP çöktü.”
O çOK BİLENLER öZüR DİLEYECEK Mİ?
Bütün gazetelerde, Vakit’in dünkü birinci sayfasında yayınlanan belge vardı... “Telekom kayıtları”nı gösteren bu belge, bütün gazetelerin de işaret ettiği gibi, “CHP’nin iddiaları”nı yerle bir etmişti... Evet, çürütmüştü...
Yalnız, bu olay burada kalacak mı?.. CHP kurmayları, kamuoyunun karşısına çıkıp, “hemen herkes”ten özür dileyecekler mi?.. Başta “hükümet” olmak üzere, “Emniyet”ten ve özellikle “dinci gazete” diye horlamaya ve aşağılamaya çalıştıkları gazetem Vakit’ten... Evet, “özür” dileyecekler mi?..
Biliyorsunuz;
Eski CHP’li Tarhan Erdem’in ifadesiyle “öğleden Sonra Muhalefeti” yapan CHP’liler, geçen hafta başında, peşpeşe “basın toplantısı” düzenlemişler ve “Genel Sekreterimizin odası, devletin güvenlik güçleri tarafından dinlenmiştir... Bu, bir telefon dinlemesi değil, ortam dinlemesidir... Genel Sekreterimizin telefonu değil, odası dinlenmiştir... Bu da, sıradan insanların yapabileceği bir dinleme değildir... Bu dinlemeyi, ancak ve ancak profesyonel istihbarat teşkilatları yapabilir” demişlerdi.
Hatta, bununla da yetinmemişler, ABD Başkanı Nixon’un istifa etmesiyle sonuçlanan “Watergate Skandalı” ile benzerlik kurup Başbakan’ı istifa etmeye çağırmışlardı...
öyle ya;
CHP Genel Merkezi’ni ve Genel Sekreter’in odası, “Başbakan’ın talimatı”(!) ile dinlenmiş ve dinleyiciler, bunu daha sonra “dinci gazete”(!)ye servis yapmışlardı.
Fazla uzatmaya gerek yok... Tüm bunların birer “paranoya”dan ibaret olduğu çıktı ortaya... Başta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal olmak üzere bütün CHP kurmayları, kendi kendilerine “gelin-güvey” olmuşlar ve hiçbir “bilgi ve belge”ye dayanmayan “iddia”lar, daha doğrusu “paranoya”larla Türkiye gündemini “işgal” etmişlerdir... Evet, buna “meşgul” etmek değil “işgal” etmek denir... Hatta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle “gündemi kundaklamışlar”dır...
“DİNE HAKARET”E öRTBAS...
Peki, böyle bir “işgal”e ve “gündemi kundaklama”ya niye ihtiyaç duymuştur CHP?... İhtiyaç duymuştur, çünkü, CHP Genel Sekreteri önder Sav kaynaklı, “dine hakaret” ayıbını örtbas etmek istemişlerdir.
Bir de, “devasa GAP projesi” üzerinde yapılacak olumlu yorumları ve yazılacak olumlu yazıları engellemek istemişlerdir.
Ne var ki;
Kaş yapayım derken, göz çıkarmışlardır... Allah’ın işine bakın ki, çıkardıkları göz, “kendi gözleri” olmuştur... “Gülünecek” durumlara düşmüşler, “yılın komedisi”ne imza atmışlardır.
Bu saatten sonra, başta Bay Baykal olmak üzere CHP kurmaylarının yapması gereken tek şey, halkın karşısına geçip, “özür” dilemektir... Ancak ilk önce özür dilemesi gereken şahıs, “Hac” ve “Peygamber Efendimiz”le ilgili yakışıksız sözlerinden dolayı, önder Sav’dır... Bunu, Deniz Baykal veya bir başka CHP kurmayı değil, öncelikle önder Sav yapmalıdır. önder Sav, kamuoyunun huzuruna çıkıp, özür dilemedikçe, “İçimizdeki Danimarkalı” eleştirilerinden kurtulamayacak ve CHP’nin “din karşıtı bir parti” olduğu her fırsatta ve her platformda dillendirilecektir.
CHP, ‘YALANCI çOBAN’DAN FARKSIZ!
CHP kurmayları da, kafalarındaki “paranoya”dan dolayı özür dilemelidir halktan... çünkü, CHP’nin “partimiz dinleniyor” şeklindeki iddiaları, “yalancı çoban”ın iddialarından farksızdır... Biliyorsunuz, “yalancı çoban” da, yalan söyleye söyleye “sürü”sünü kurtlara kaptırmış, ancak kendisine inanan kalmamıştır.
CHP, bu özrü dilemedikçe, bundan önceki bütün iddiaları da masaya yatırılacak ve sorulacaktır kendilerine: “Rejimin elden gittiği, laikliğin tehlikede olduğu ve Türkiye’de çatışma çıkacağı”na dair iddialarınız da, “CHP Genel Merkezi’nin dinlendiği” iddiası gibi midir?
Uzun lafın kısası;
Kamuoyu, CHP’lilerden “açık bir özür” bekliyor.
---------------
önder Sav esprileri
CHP kurmaylarının “Bizi devlet dinledi... Emniyet dinledi... Profesyonel istihbarat örgütleri dinledi” şeklindeki iddiaları, espri konusu olmaya devam ediyor... Ortada bir “dinleme” değil, “telefonun açık unutulması”ndan kaynaklanan bir “dinletme” olayı olduğunun ortaya çıkması üzerine espriler yapılıyor.
Mesela, “Kesin AK Parti’nin suçudur... AK Parti kurmayları, önder Sav’ın suyuna unutkanlık hapı filan atmıştır” diyenler de var; “CHP, hemen gereğini yapıp, Anayasa Mahkemesi’nde dava açsın” diyen de...
Mustafa Turan adlı “Şanlıurfalı” okuyucumuz da, CHP’nin Şanlıurfa’da “Tarım Kurultayı” düzenleyeceğini hatırlatarak, “Büyük bir ihtimalle önder Sav da gelecek... Hazreti Peygamber ile alay eden bir zatın, Peygamberler Şehri’ne gelip de Hazreti İbrahim’in hemşehrilerine para kaptırması, kendisi için hiç de iyi olmayacaktır.... Hem, bakarsınız, Hz. İbrahim kendisini bırakmaz da, buralarda kalır!... İyisi mi gelmesin” diyor.
önder Sav, bence de Şanlıurfa’ya gitmez.... Bırakın oraya gitmeyi, “insan içine çıkacak yüzü” kalmadı ki!...