Sıra İlahiyat Fakültelerinde Olsun Artık
Şu haber bizde buruk bir sevince sebep oldu. “Darısı İlahiyat Fakültelerinin başına” demekten kendimizi alamadık.
Haber şu: “İmam Hatip Liselerinin Önü Açılıyor; Katsayı Ortadan Kalkıyor. 28 Şubat sürecinde imam hatip liselerine karşı geliştirilen ‘katsayı’ formülü tarihe karışıyor. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), 13 yıldır yürürlükte olan, değişiklik girişimi iktidardaki AK Parti için kapatma davası gerekçesi sayılan katsayı uygulamasını tamamen kaldırma kararı aldı. Böylece, 2012 yılından itibaren üniversiteye giriş sınavlarında imam hatip ve meslek lisesinde okuyan öğrenciler ile genel liselerdekiler aynı şartlarda yarışacak.
AK Parti iktidara geldiği 2003 yılından itibaren katsayı uygulamasını kaldırabilmek için bir dizi girişimde bulunmuştu. Düzenleme daha önce eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Danıştay engeline takılmıştı. 2010’da yapılan düzenleme de sorunu tam olarak çözemedi. Yıllardır tartışma konusu olan katsayı sorunu için yasa değiştirilecek, Danıştay’dan gelebilecek engel de ortadan kalkacak. (https://www.habervaktim.com/haber/201147/katsayi_kalkiyor.html)
Öyleyse sıra İlahiyat Fakültelerinde yapılacak düzenlemelerde demektir artık.
Bu mesele neden bu zamana kadar gecikti, onu da bilemiyorum doğrusu. İmam Hatipler hep gündeme geldi, ama İlahiyat Fakültelerinin acıklı durumu nedense hep gözlerden uzakta kaldı, böylece kamuoyunca unutuldu gitti. Ama oralarda zalim uygulamalar insafsızca devam etti gitti…
Tarihimizde kara bir leke, utanç verici zalim ve zorba bir dönem olan 28 Şubat, İlahiyat Fakültelerinin içler acısı hali böyle kaldıkça, kimilerinin “bitti” demesine rağmen, bitmiş olmayacaktır.
O günleri hatırlar mısınız? Önce sayıları azaltıldı bu fakültelerin. Sonra iki yıllıkları kapandı. Kapananların binalarına el kondu. Sonra kontenjanları azaltıldı. Hepsini toplasan bir fakülte etmez kapasitede çalıştırıldı. İdarenin istediği öğrenci sayısı bile verilmez olmuştu. Oysa o idarecilerin talep etme özgürlüğü bile örtülü olarak ellerinden alınmıştı. Bu çirkin uygula da örtülü bir kapatma değil midir?
Bundan daha korkuncu bu İlahiyat Fakültelerinin üzerinde yapılan operasyonlardı. Önce öğretmenlik yetkisini aldılar ellerinden. Öğretmen yetiştiremez oldu bu fakülteler. İlle de öğretmenlik yapmak isteyenler başka bir okulda yaklaşık bir buçuk yıl süren yeni bir eğitime tabi tutuldular. Oysa alacakları bu öğretmenlik formasyonu ile ilgili dersler neden kendi okullarında ve öğretim süresi içinde olmasındı? Eskiden öyle oluyordu da sorun mu yaşanıyordu?
Şimdi ne oldu biliyor musunuz?
İmam Hatip Liselerinde ders veren Arapça hocaları dil tarihten mezun olanlar oldu. Hatta onlar asıl bıranş öğretmeni oldukları için, onlar varken İlahiyat Fakültelerinin mezunlarına ders verilmez oldu. Yani bizim klasik “meslek dersleri öğretmeni” kavramı büyük bir yara aldı. Bu hem maddi açıdan, ama daha da önemlisi manevi açıdan tam bir darbe oldu İlahiyatçılara. Bu onların onuru ile oynamaktan ve aşağılamaktan başka bir şey değildi.
Ya kuşa çevrilen müfredat programları? Bu da ayrı bir fecaat ve ihanet!
Ne yazık ki bu 28 Şubat mantığı uygulamalar hala devam etmektedir.
Ak Pati buna neden bir çözüm getirmez?
YÖK Kurumu bunu neden gündemine almaz?
İlahiyat Fakültelerine ve dolayısıyla halkımıza bu zulüm neden hala reva görülmeye devam eder?
Bunu anlamış değilim.
Buradan ülke için seçilen milletvekili kardeşlerime sesleniyorum: “Elinizi çabuk tutun. Sizin az bir ihmaliniz, millete büyük acı ve zahmetler olarak yansıyor. Siz de biliyorsunuz ki siyaset millete hizmet içindir. Muhalefet veya iktidar fark etmez, sorunlarımızı gidermek için herkes elinden gelen çabayı göstermelidir.”
Evet, “siyaset yan gelip yatma yeri değildir.”