MİT PKK görüşmesiyle ilgili ses kaydının gündeme düşmesi muhalefet tarafından çok sert biçimde tenkit edilince anlaşılması müşkül bir devlet hükümet ayrışması çıktı ortaya.

Haberi seyrederken birlikte olduğum bir ilim adamına sordum, "hükümet görüşmedi devlet görüştü." ne anlama geliyor? O da anlamadığını söyledi.

Sonuçta hükümet devletin yürütme erki ve MİT de hükümete bağlı. MİT'in hükümetten habersiz görüşme yapması ne kadar makul olabilir ki?

Hükümet devlet ayrışması öyle anlaşılıyor ki vesayet sisteminin zihinlerimize kazıdığı ve bir türlü söküp atamadığımız bir anlayışın tezahürü.

Devlet, oligarşik adacıklardan oluşan Ankara bürokrasisi, hükümet ise seçimle işbaşına gelen ve ancak Ankara bürokrasisinin izin verdiği kadar iktidar olabilen yönetim aygıtı.

Eskiden böyleydi. Çok yakın zamana kadar böyleydi.

Hükümetin ipleri, kendisini devlet yerine koyan oligarşik adacıkların elindeydi. Ancak AK Parti hükümetleri zamanında özellikle de 12 Eylül 2010 referandumundan sonra roller değişti. Demokrasi rayına oturma yoluna girdi. Seçilmiş olan hükümet artık oligarşik adacıkların izniyle değil milletten aldığı izin ile icraat yapmaya başladı. Dolayısıyla devlet ile hükümet iki ayrı aygıt olmaktan çıktı, hükümet devletin yönetim birimi haline geldi. Hele Ağustos ayı operasyonundan sonra milli iradeyi temsil eden hükümetin devletin yürütme erkine tamamıyla hakim hale geldiği kanaati oluştu.

Durum böyleyken görüşülen taraf terör örgütü olunca hükümet işin siyasi sorumluluğu konusunda ihtiyatlı davranarak eski terminolojiyi devreye soktu, hükümet görüşmedi devlet görüştü söylemini seslendirdi.

Tabii bu söylemdeki tutarsızlığın herkes farkında.

Eminim söylemin sahipleri bile farkındadırlar.

Ama partilerin birbirlerinin doğrularını bile asla kabul etmeme alışkanlığı, siyaset dünyamızı siyasi etik ve nezaketten mahrum bıraktığı için ister istemez böylesi söylemler çıkıyor ortaya.

Hükümet muhalefetin ve kimi çevrelerin ölçüsüz tepkilerinden uzak durmak için böylesi bir söyleme ihtiyaç duyuyor anlaşılan.

Ama eylem ile söylem paralellik arz etmiyor. Hükümet görüşmedi devlet görüştü söylemiyle siyaseten sorumluluktan uzak dururken, görüşmeyi yapan müsteşara sonuna kadar sahip çıkarak da lisanı haliyle sorumluluğu üstlenmiş oluyor.

Oysa hükümetin yaptığı iş yanlış bir şey değil. Sorunu çözmek için bütün dünyada olduğu gibi istihbarat birimleri terör örgütüyle görüşme kanallarını açık tutarlar. Türk istihbarat birimleri de bunu eskiden beri yapmıştır, yapar, yapmalıdır.

Akan kanın durması ocaklara düşen ateşin sönmesi için bu işi yapması gerekenlerin başında elbette ki devlet gelir.

Terörü bitirmek için muhatap kim olursa olsun onunla görüşülmesi kadar normal bir durum yoktur. Ama bu muhatap terör örgütü ise onunla yapılan görüşme kameralar önünde canlı yayında gerçekleşmez; muhtemel tepkiler göz önünde bulundurularak gizlice yapılır.

Evet devletin güvenlik birimleri şiddete karşı anladığı dilden cevap verir ve mücadele eder/etmelidir. Ama aynı zamanda şiddeti durdurmak için gerekli diplomatik ve istihbari çalışmaları da yapar yapmalıdır.

İnsanımızın can güvenliği için ihtiyaç varsa görüşme de yapılır.

Nitekim hükümet terörü bitirmek için terörle mücadele bağlamında görevlerini yerine getirme azminde olmuş üzerine düşeni yapmış; hükümet hükümetliğini terör örgütü de teröristliğini göstermiştir.

MİT'in PKK ile görüşmesi de terörü bitirme hususunda hükümetin attığı doğru adımlardan biridir, isabetlidir. Bu görüşme terör örgütünü besleme değil terörü bitirme amaçlı olduğu için de her türlü takdirin üzerindedir.

Ama teknolojinin zirve yaptığı çağımızda bu tür gizli görüşmelerin de bir gün kamuoyuna açıklanabileceği hesaba katılarak tedbir alınmalıdır.

Niyet hayırlı ise akıbet de hayırlıdır.