CHP fiyaskosu ve yılın gazetecilik olayı
Biliyorsunuz, her hafta bu köşede "geçen haftanın gündemi" konusunda bilgiler veriyor, "Vakit'in olaylara bakışı"nın ne olduğunu, "manşet haberlerimiz"in hangi düşünce ve ruhla hazırlandığını anlatmaya çalışıyoruz... Bunu yapıyoruz, çünkü biz; "çalışanları" ve "okurları" ile, bir "aile" olduğumuza inanıyor, bu inançla da, duygu ve düşüncelerimizi "ailemiz" ile paylaşıyoruz...
Ki, hemen herkes "Vakit ailesi"nde neler olup-bittiğini, neyin ne olduğunu bilsin...
Evet, hemen her hafta, "geçen haftaki manşetlerimiz" konusunda bilgiler veriyoruz... Bu hafta da, "geçen haftanın olayı" konusunda bilgiler vereceğiz...
Ancak bu hafta, "geçen hafta"nın değil, birçok dostumuzun da ifade ettiği gibi, "yılın olayı"nı anlatacağız sizlere... çünkü, geçen hafta; "haftanın olayı"na değil, "yılın olayı"na imza attık, "yılın gazetecilik olayı"nı gerçekleştirdik.
OLAY NASIL GERçEKLEŞTİ?
Olayı, "Mısır'daki sağır sultanlar" bile duydu...
Ancak, "duymayanlar" olabilir düşüncesiyle, kısaca özetleyelim.
Tarih, 23 Mayıs 2008.
Günlerden Cuma...
Saat 10.00 civarı...
Ankara Büromuz muhabirleri, “İçimizdeki Danimarkalı" gibi konuşan "önder Sav’ın peşinde”dir!..
çünkü önder Sav; “Hacc Kur’ası”nda adı çıkmayan Mustafa ünal adlı CHP’li vatandaşın yakınmalarına karşılık, “Ne işin var Hacc’da?.. Hacca gidip de Araplara para kaptırma!.. Hem, oralara gidersen Muhammed seni bırakmaz!..” gibi “küstahça” sözler sarfetmesinden dolayı, “tepkilerin odağı”na oturmuş ve bu yüzden de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, “Dikkatli konuş” uyarılarına muhatap olmuştur...
Bu yüzden olsa gerek; önder Sav, sırra kadem basmış, uzun süredir “ortalıkta görünmez olmuş”tur!..
Neredeyse, “The Wanted” ilânları asılıp, aranmak üzeredir ki, bizim Serdar Arseven ve Aslan Değirmenci, uzun uğraşlardan sonra “önder Sav’ın telefonu”nu bulurlar ve kendisini ararlar!.. Maksatları; “önder Sav’ın, tepkilere karşı ne diyeceğini” öğrenmektir!..
Ankara Büromuzdan aradıkları, 0532 371 65 22 numaralı cep telefonu, gerçekten de önder Sav’a aittir.
Muhabirlerimiz; “Tepkiler konusunda ne diyorsunuz” diye söze girdiklerinde önder Sav, “Bir misafirim var!.. Bir dakika...” der..
Onlar da, “beklemeye” başlarlar!..
Zannederler ki;
önder Sav, “misafirini uğurlayacak” ve ondan sonra "Vakit'in soruları"na cevap verecektir!..
çünkü;
“önder Sav’ın telefonu açık”tır ve telefonun öteki ucunda olan arkadaşlarımız, “Sav’ın misafiri ile yaptığı görüşme”ye ister istemez “kulak misafiri” olurlar!..
Evet, “önder Sav’ın telefonu açık”tır ve arkadaşlarımızın kulağına sadece “önder Sav’ın sözleri” değil, aynı zamanda “misafirinin sözleri” de gelmektedir!..
Şu işe bakın ki;
Sav’ın misafiri, bir “Vali”dir!..
Evet, “Eski Bolu Valisi M.Ali Serindağ”dır!..
Serindağ, “devletin valisi” olduğu halde, sanki “CHP Valisi” gibi konuşmakta, “CHP’nin Bolu’da mahalli seçimi kazanabilmesi” için neler yapılması gerektiği konusunda “siyasî taktikler” vermektedir!..
Daha da ilginci;
“Başbakan, Bakan ve milletvekilleri” hakkında ileri-geri konuşmaktadır!..
Muhabirlerimiz, “açık telefon”dan muttali oldukları bu “skandal konuşma”yı, daha sonra “haber” haline getirirler!..
Haber, geçen hafta “Pazartesi” günkü Vakit’te, “Sanki CHP Valisi” başlığı ile yayınlanır!..
Muhabirlerimiz, aynı gün Vali M.Ali Serindağ’ı ararlar ve sorarlar:
“Sayın Valim, Sayın önder Sav’la neler görüştünüz?”
Vali’nin cevabı şöyledir:
“Ben, herkesle görüşürüm!.. Gitmişimdir!..
Bir kutlama için ziyaret etmişimdir!..
Bu konunun üzerinde niye duruyorsunuz ki?..”
Anlaşılacağı üzre, böyle bir “görüşme” yapılmıştır!.. Ki, daha sonra bizzat önder Sav da, “Cuma günü saat 10.00 civarında” yapılan bu görüşmeyi ve görüşmenin “muhteva”sını doğrulamıştır!..
Olay budur!.. Türkiye’nin gündemine “bomba gibi düşen” ve üzerinde onlarca “senaryo” yazılan “olayın aslı” budur!..
Olayda, ne “uluslararası” boyut vardır, ne de “ulusal” boyut!.. Olay, CHP Genel Merkezi ile Vakit Ankara Bürosu arasında yapılan, kurumlar arası legal bir “telefon görüşmesi”nden ibarettir!..
Türkiye’yi bir hafta boyunca meşgul eden, üzerinde “fırtına”lar ve “kızılca kıyamet”ler koparılan, “araştırma önergeleri” verilen olay, gördüğünüz gibi, aslında “çok matrak” bir olaydır!..
OLAYI TIRMANDIRAN CHP OLDU!
Evet, olay; "önder Sav'ın, telefonunu açık bırakmasından" başka bir şey değildir.
Buna, "yaşlılık"tan demek de mümkün, "telefon özürlü oluş"tan demek de!..
Ancak, önder Sav, bu olayın "unutkanlık"tan kaynaklandığını kabul etmediği ve üstelik "Devlet tarafından dinlendiğimden yüzde yüz eminim" dediği için, olay bu raddelere geldi.
Deseydi ki;
"İnsanlık hâlidir... Telefonu açık unutmuşum!"
Olay bu kadar tırmanmaz;
CHP de, böylesine "acınacak" hallere düşmezdi!..
Olayı "sivilce" boyutundan "koskoca çıban" ve hatta "kangren" boyutuna tırmandıran kendileridir!..
Basit bir "kulak misafirliği"ni, "Watergate Skandalı" ile eşdeğer hale sokan kendileridir!..
Bu olayın, bir "telefon dinlemesi" olmayıp, "ortam dinlemesi" olduğunu ve önder Sav'ın odasının "uzaktan, lazer teknolojisi ile dinlendiğini" söyleyen kendileridir!..
Sadece kendileri mi?..
"CHP yardakçısı gazeteler" de, "Baykal ve CHP kurmayları"nın "paranoya" derecesindeki itham ve iddialarına "sazan" gibi atlayıp, "Hükümet"i, "AK Parti"yi, "Başbakan"ı ve "Emniyet"i suçladılar!..
Biz, "Vakit mensupları" olarak bu söylenen ve yazılanlara bakıp, "gülüyor"duk!.. çünkü, olayın "ne" olduğunu, "nasıl" gerçekleştiğini en iyi bilen bizdik...
Buna rağmen, 2-3 gün bekledik... öyle ya, belki "unutkanlıklarının farkına varır"lar ve "gündemi kundakladıkları" için kamuoyundan "özür" dilerlerdi.
Ama "CHP'liler" ve "CHP yandaşı medya" ısrarlıydı... Bu, bir "devlet dinlemesi"ydi!!!..
öNCE BİLGİ, SONRA BELGE
"Böyle olmadığını" göstermek için, 30 Mayıs Cuma günü "olayın aslı"nı yani "Yılın Komedisi"ni açıkladık.
Dedik ki;
"Neler dediler, neler... "Emniyet" dediler, "MİT" dediler, "CIA" dediler, "MOSSAD" dediler, "Telekulak" dediler, "Watergate" dediler, "Ortam dinlemesi" dediler... CHP Genel Merkezi'nde tepeden tırnağa "böcek" aradılar... Oysa ortada "matrak" bir olay vardı...
Olay; sadece ve sadece CHP Genel Sekreteri önder Sav'ın 0532 371 65 22 numaralı telefonu ile Ankara Büromuz muhabirlerinin yaptığı ve "42 dakika" süren "legal bir görüşme"den ibaretti."
Ancak gördük ki Deniz Baykal ve önder Sav, hâlâ "inadım inat" tavrı içinde, "böyle bir görüşmenin yapılmadığını" iddia ediyorlar...
Biz de, hemen ertesi günü, yani geçtiğimiz Cumartesi günü "belgesini" yayınladık...
"Alın size belge" dedik!..
Türk Telekom'dan aldığımız "telefon faturası"nı yayınladık.
"Fatura" diyordu ki;
Tarih: 23 Mayıs Cuma...
Saat: 10.03...
Arayan Numara:
Vakit Haber Merkezi: 310 41 19
Aranan Numara: önder Sav'ın Cep Telefonu;
0 532 371 65 22
Süre: 44 dakika 06 saniye...
Gördüğünüz gibi;
Vakit'in Ankara Bürosu'nun 0312 310 41 19 nolu santral telefonu ile CHP Genel Sekreteri önder Sav'ın 0532 371 65 22 nolu telefonu arasında "tam 44 dakika 6 saniyelik bir görüşme" yapılmış!..
Ne gün yapılmış bu görüşme?..
23 Mayıs 2008 Cuma günü!..
Saat kaçta?..
10.03 ile 10.47 arasında!..
Tam "219 kontör"lük bir görüşme!..
Gördüğünüz gibi;
Sadece "bilgi" vermekle kalmadık, "belge" de sunduk... Ki, "Vakit'in şiarı"dır:
"Vakit, belgesiz haber yapmaz!"
Gelin, görün ki; bunca bilgi ve belgeye rağmen, CHP kurmaylarının "vızıltı" ve "cızırtı"ları devam ediyor...
Ne var ki, buna da sevinmek gerekir...
çünkü, ilk günlerde "gök gürlemesi" veya "aslan kükremesi" gibi ses çıkaran CHP kurmaylarının ses desibeli, Vakit'in belgesinden sonra "sinek vızıltısı"na döndü!..
Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar; "gündemi kundaklama"nın, "gündemi dinamitleme"nin cezasını mutlaka görmeliler!..
CHP Genel Başkanı Bay Baykal, "ağır saldırı ve aşağılama"da bulunduğu Vakit'ten, Hükümet'ten ve kamuoyundan özür dilemelidir!..
öNDER SAV, BAŞTAN SAVILMALI!
CHP Genel Sekreteri önder Sav ise, sadece "özür" dilemekle kalmamalı, "Hac" ve "Peygamber Efendimiz" aleyhindeki sözlerinden dolayı ilk önce "tevbe" etmeli, daha sonra da "istifa" etmelidir... çünkü, kendisi; "Ben Emniyet'in veya istihbaratın bir organının veya içerideki bir şebekenin dinlediğine yüzde yüz eminim" demiş, bu iddiası "fiyasko" ile sonuçlanmıştır...
Kamuoyu sormaktadır;
"Bir cep telefonuna bile hakim olamayan insanlar ülke yönetimine nasıl hakim olacaklar?"
Soru, çok önemlidir...
çünkü, CHP kurmaylarının bütün "sav"ları, Türkçe ifadesiyle "iddia"ları, "tartışma masasında"dır!..
Demek oluyor ki;
"Ya 367, ya çatışma" iddiaları, "Siyasî kadrolaşma" iddiaları, "laiklik tehlikede" iddiaları, "Rejim elden gidiyor" iddiaları, tamamen "hayâl ürünü"dür, tamamen "paranoya" belirtisidir!..
CHP ve CHP yandaşı medya, şu an "yalancı çoban" konumundadır... "Sürüye kurt saldırdı" diyerek hep "yalan" söyleyen, bu yalanlarla "köylü"leri kandırdığını sanan, "kurt, gerçekten saldırdığında" ise, "kimseyi inandıramayan" bir yalancı çoban!..
CHP için, "yalancı çoban"lıktan kurtulmanın tek yolu; "gerçeğe boyun eğmek" ve "özür" dilemektir!..
Bunu yapmalı, daha sonra da, "Devletin valisinin, CHP'de ne işi olduğunu" izah etmelidir!..
Bu arada; Bay Baykal, boşuna "önder Sav'ı savunma" psikozuna girmesin!.. çünkü önder Sav; "Ben CHP'nin genel sekreteriyim, Deniz Baykal'ın genel sekreteri değil" diyerek, gerektiğinde "Baykal'ı bile satabileceğini" göstermiştir... Baykal, "adamları"na dikkat etmeli, arkasını sağlama almalıdır!..
Böyle "Genel Sekreter"lerle, geleceğe yürünmez!..
Bu da, bizden bir uyarı!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...