Abi şu habere bakar mısınız?
Mesaj şu başlıkla geldi: Abi şu habere bakar mısınız?
Mesaj şu: TüRKİYE DEVLET İçİNDEKİ çETELEŞMELERİN üZERİNE GİDEN SAVCIYA BUNU YAPARSA HANGİ SAVCI KENDİNİ TEHLİKEYE ATAR.. AK PARTİYE KAPATMA DAVASI AçAN SAVCI 6 KORUMAYLA ZIRHLI ARACLA GEZİYOR.. AMA çETEYİ çöKERTEN SAVCIYA FORD TAUNUS MODEL ARAç VERİLİYOR..
Arkadaşımızı rahatsız eden gerçek ise şu: “Süper Savcı yolda kaldı! Ergenekon savcısı Zekeriya öz'ün 92 model makam arabası su kaynattı, İstanbul'a çekiciyle geldi! Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya öz’e tahsis edilen 1992 model Ford Taunus marka zırhlı araç, Ankara’dan İstanbul’a gelişi sırasında iki kez su kaynattı ve yolu çekiciyle tamamladı. Ergenekon soruşturmasını yürüten ve bu nedenle çok sık tehdit aldığı iddia edilen “süper savcı” Zekeriya öz’e, talebi üzerine 1992 model Ford Taunus marka zırhlı bir araç tahsis edildi. Ankara’dan İstanbul’a getirilen Diyarbakır plakalı aracın, yolda iki kez su kaynattığı, yolu çekici yardımıyla tamamlayabildiği ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya öz’e, çok sayıda tehdit alması üzerine dört yakın koruma tahsis edilmişti. Kendisine yöneltilen tehditlerdeki artış nedeniyle yetkili makamlardan bir de zırhlı araç talep eden öz’e, 10 gün önce zırhlı bir araç tahsis edildi. Aracın İstanbul’a gelişinin hayli olaylı olduğu, koltukları yırtık, kaporta boyasının ise yamalı olduğu görülen aracın gelişi sırasında iki kez su kaynattığı, hatta yolu bir çekiciyle tamamladığı öğrenildi. Adliyenin bahçesine binbir güçlükle ulaşan aracı gören Savcı öz’ün olaya çok sinirlendiği ve aracın iadesi için gerekli prosedürleri tamamlamaya çalıştığı kaydedildi.”
Bir diğer haber ise şöyle: “Ergenekon'u soruşturan savcıya ölüm tehdidi.” “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya öz'ün telefonda ölümle tehdit edilmesi üzerine soruşturma açtı. Sabah gazetesinin haberine göre İstanbul Terörle Mücadele Şubesi tarafından yürütülen araştırma sonucunda, Zekeriya öz'ün ölümle tehdit edildiği saatlerde, savcılığın, "İstanbul Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı" ile "İstanbul'daki Almanya Başkonsolosluğu"ndan arandığı tespit edildi. Her iki kuruluşa da resmi yazı yazıp aramaların hangi dahili hattan yapıldığı ve bu hattı kimlerin kullandığına dair bilgi istemeyi planlayan savcılık, uluslararası bir skandala meydan vermemek için Dışişleri Bakanlığı'na danışma kararı aldı. 23 ve 29 Ocak 2008'de İstanbul Savcılığı'nı arayan şahısların, "Veli Küçük'le uğraşmasın yoksa ölür" yönlü tehditler savurduğu iddia edildi. 23 Ocak'ta İstanbul Başsavcılığı'nın santralını arayan bir şahıs, savcı öz ile görüşmek istediğini söyledi. Savcı öz'ün telefonlarının bağlandığı zabıt katibesi Kerziban İpek'in yanıtladığı erkek şahıs, öz'ün tehlikeli işlerle uğraştığını söyledi. Savcının, AKP'nin yönlendirmesiyle, "Veli Küçük ve askeriyede çalışan çok değerli askeriye mensupları ile uğraştığını" belirterek, "Şemdinli olayındaki savcının sonu ne oldu biliyorsunuz. Aynı şeylerin başına gelmesini istiyor galiba" dedi. İpek'in kimliğini ve neden aradığını sorması üzerine arayan şahıs, "Ben askeriyede üst düzey mevkide çalışan biriyim, ismimin önemi yok" dedikten sonra, "daha önce bu tür soruşturmalar yapan savcıların başına gelenleri" anlattı ve "ölmüş" bir savcının ismini verdi. Bu savcının "şu an mezarda olduğunu" ve "ölü olduğunu" tekrar tekrar vurgulayan kimliği belirsiz şahsın konuşması, katibe İpek'in telefonu kapatmasıyla son buldu. Daha sonra İpek'in anlattıkları, tutanakla kayıt altına alındı. Fakat konuşmada "mezardaki savcı" olarak nitelenen savcının ismi, katibe İpek'in konuşmadan sonra, heyecandan ismi unutması nedeniyle tutanağa yazılamadı. 29 Ocak'da da savcılığı arayan kimliği belirsiz bir şahıs, savcı Zekeriya öz'ün katibi ile görüşmek istediğini belirtti. Santral görevlisi Sezgin Ustabaş, telefonu zabıt katibinin dahili hattına aktardı. Ancak dahili hat açılmayınca Ustabaş telefona yeniden yanıt verdi. Bu sırada telefonda konuşan kimliği belirsiz şahıs, Zekeriya öz'ün ayağını denk alması gerektiğini, savcının bütün bilgilerinin kendilerinde olduğunu ve öldüreceklerini söyledi. Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nda görev yapan iki savcının da adını veren şahıs, "öz'ün onlar gibi kesin yargılı davranmaması gerektiğini" vurgulayarak telefonu kapattı. İkinci tehdit telefonu da tutanakla kaydedildi.”
Sinir bozucu bir durum değil mi? Bu arada merak ediyorum bakalım CHP bu tele tehdit konusuna nasıl yaklaşacak!
Şimdi iktidar, AK Partililer oturup, Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya'nın, Adana Savcısı Sacid Kayasu'nun ne zaman, niçin ve kimlerin devreye girmesi ile nasıl görevden alındıklarını araştırması ve bugün başına gelenlerle ilgili, biz nerede yanlış yaptık sorusunu kendilerine sormaları gerek..
İçlerindeki, şeytanın işbirlikçisi, derin çetelerin işgüderi kim?
Eğer siz Sacid KAYAsu, Ferhat SarıKAYAları koruyamaz ve onları sırtlanların kucağına atarsanız, o zaman YALçIN KAYAlardan savururlar sizi..
Bir çeteci çıkar, çete soruşturması yapan savcıyı, Fethat Sarıkaya'nın başına gelenlerle tehdit eder!
Bu tehdidin şuuraltında ne var biliyor musunuz? Derin çetenin bu savcıların görevden alınmasında ya da kimilerinin kara toprağa girmesinde infaz görevi, tetikçilik yapan siyasi, devlet görevlisi birileri var demektir!
Sadece AK Partililer değil, bu hukuk adamlarının defterini düren kanun adamları da bu işlerin nasıl önlerine gelip, nasıl böyle bir karara alet edildiklerini ve kimlerin bu süreci bu şekilde örgütlediğini düşünmeleri gerekmez mi?
Onlar kim?
Suçlular aramızda! Belki de size cep telefonunuz kadar yakın birileri, kim bilir!
Ve belki de başımıza gelen felaketlerin asıl sebebi de bu!
Bir insana yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.