Bu partiden, bu kafadan ne hayır gelir?
İşleri yoğunlaştı Baykal’ın da, Sav’ın da
Elleri bomboş kaldı börtü/böcek avında
İddialar fos çıktı, koştular mahkemeye
Havanda su dövsünler, sular şimdi tavında
Kendileri de biliyor iddialarının mesnetsizliğini..
Her gün bir kurumu veya devlet yöneticilerini suçlarken, asıl suçlu kendileridir.. Fakat gazetemizin dediği gibi “Yavuz hırsız” rolünde oynuyorlar..
Şimdi de “Dinlemek meşru değildir” lafına sarıldılar..
Amma ne yaparlarsa yapsınlar, VAKİT gazetesi son yılların en büyük haberciliğini gerçekleştirdi..
öyleyse gelsin mahkeme.. Yani, normal habercilik yapan bir gazeteyi mahkeme yoluyla susturmak istiyorlar..
Destekçileri de şartlanmış fikirsizler..
Tıpkı Turan Dursun müsveddesi bir zat.. O ki, en son medya mangasının en hırçın, ağzı en bozuk, VAKİT ismini duyunca cinleri tepesine çıkan ve dolayısıyla itidalini kaybeden zavallısı ve diğerleri..
Gülünç oldular!..
Mahkeme kararıyla kendilerini kurtaracaklarını sanıyorlar.. Millet indinde nasıl kurtulacaklar acaba?
İrili-ufaklı, anlı-şanlı bendelerinin hepsini VAKİT üzerine saldırttılar..
Allah’a şükür, makul düşünenenler eksik değil..
VAKİT için ‘dinci’ edepsizliği yapanlar yoksa dinsizler mi?
Bir de bu yönden bakmakta fayda var..
Sanki tenekeci, dişçi, emlakçı gibi ‘ci’ ekiyle esnaf gibi gösteren dindışı zerzavata ne diyeceğiz?
CHP değiliz ki mahkemeye müracaat edelim.. Bu halimizle etsek bile yine zararı biz görürüz..
Mahkeme deyince aklıma geldi..
İstanbul’un Fethi’nin 555. yıldönümü törenleri hafızalara nakşedildi.. Surlara doğru savlet eden askerlerin “Allah Allah!..” nidaları ayyuka çıkıyordu.. Fetih gerçeğini ve kutlamalarını sırf batılı dostları gücenmesin görünüşü altında eleştirenlerin bir de iç gerçekleri var..
Kurtuluş günlerinde Allah deniyor, Allahu Ekber deniliyor..
Bu sözler bazılarının içine bıçak gibi saplanıyor zannımca..
Bereket versin CHP’nin aklına düşmedi.. Hatırlasalar, derhal mahkeme yoluna yürürlerdi.. Yasaklatırlardı muhtemelen şeriatı çağrıştıran toplu haykırışları.. “Bu günde böyle şey olur mu?” diye sinsi sinsi sorarlardı..
Ben de ucuz atlattım galiba..
Torunum Zeynep anaokuluna gidiyor.. 23 Nisan kutlamalarında öğretmeni, “Zeynep, seni de dans grubuna seçtik. Dans öğreneceksin ve bayram günü dans edeceksin” diyor..
Zeynep torunum öğretmenine cevap veriyor:
“öğretmenim, bizim kültürümüzde dans yoktur.. Ben dans etmem!..”
Tabii öğretmeni “olmaz öyle şey” diye üstüne gidiyor..
Zeynep torunumun son cevabı: “öğretmenim, ben dans etmem.. Eğer fazla ısrar ederseniz, bu okuldan ayrılır, başka bir okula giderim..”
öğretmen hanım babasına hadiseyi anlatırken, “Bu yaşta bu inanç beni hayrete düşürdü” demeyi ihmal etmiyor..
Evet, torunumun yaşadığı il tahminen 300 kilometre uzakta.. Benim hiçbir dahlim olamaz.. Amma ya CHP duysaydı? Eminim, “Laiklik elden gidiyor, çocukları bile çağdışı usullerle büyütmüşler” diyerek, mahkemenin yolunu tutmaları ihtimal dışı sayılmazdı..
Telkinden söz ederlerdi.. Ne bilsinlerdi kan çekme meselesinin inceliklerini?
Yani hiçbir mani çıkmadı ve “dans kültürü”ne reddiye çeken Zeynep kurtulduğu gibi, ben de telkinde bulunmak suçundan yakayı sıyırdım..
“Dinci gazete ve dinci gazeteciler..”
Elbet ben de içindeyim bu genellemenin.. Bre ahmaklar, bre zındıklar; siz kendi din düşmanlığınıza bakın bir kere.. Mesela ben dindarım.. Dinci değilim.. AKP’ye yakın iddiası da ahlaksızcadır.. çünkü ben hep AKP dedim, AK Parti demedim.. Bu nasıl yakınlıktır?
Anlıyorum, hepsi adına özel manganın son saldırganı, ağzı bozuk yazar, bir sefer gerçeği telaffuz eyledi: “çuvalladık ey halkım!..”
Daha çok çuvallarlar bu akılla..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.