Beyefendi, fermuarınız...

Beyefendi, fermuarınız...

Farkındayım, bilmem gerekirdi ve bunu itiraf ederken bir miktar utanıyorum fakat işin açıkçası ben önder Sav'ın, CHP Genel Sekreteri olduğunu bilmiyordum; dün öğrendim. Ve şaşırmadım. Niçin şaşırmadım? Şaşırmadım çünkü bu muazzez müessesenin üst katlarında, bana uzaktan hep aynı tornadan çıkmış intibaı veren yöneticiler bulunur.

Bunlar, genellikle açık mavi gömlek ve ağırbaşlı renklerde düzgün bağlanmış kravatlar takar, TBMM televizyonunda grup yöneticilerin basın toplantısı yaptığı stüdyonun mavi ve zevksiz dekoru önündeki DMO depolarından alelacele kaldırılıp da oraya muvakkaten konulmuş gibi duran melamin kaplamalı sunta mobilya masaların arkasına geçerek çok kaygılı, hayli sinirli, fevkalade gergin ve kıyasıya endişeli edâlarla, o esnada hangi parti hükümette ise onlara saydırıp dururlar. Bu değerli siyaset adamlarının isimlerini, resimleri ile üst üste koyarak hafızama kaydetmem için, aynen önder Sav'ın başına gelen alelâde gaflet vakasında olduğu gibi hasseten dikkatimi celbetmeleri lâzım gelir. Sayın Baykal'ın bu zevâtı benden daha iyi tanıdığı ve her kurultayda bunlardan kâfi miktarda bir heyeti parti yönetiminde istihdam edilmek üzere rezervinde bulundurduğu muhakkaktır. Mazbut ve muhafazakâr adamlardır, asabî ağabeylerdir; laiklik, cumhuriyet, yolsuzluk gibi mevzularda fevkalade hassas hislenişler geliştirmiş insanlardır. Ara sıra, partinin demirbaş kaydında 'mânâsız fakat yararlı adamlar' başlığı altında bekleşmekten huysuzlanıp, "Deniz Bey'in yaptığı genel başkanlığın ben âlâsını yapar, hatta ucuna kuş kondurup öttürürüm be!" şeklinde akıllara ziyan düşüncelere kapılarak o mübârek kurultaylarda genel başkan namzet namzedinden öteye varması muhâl ihtimâl serüvenlere bulaşmak gibi küçücük zaaflarla mâlul bulunsalar da, bu zaaf, neticede fazlaca mahzur teşkil etmez; (bkz. sahi neydi o son kurultayda namzet namzedi kontenjanını dolduran Samsunlu tabib vekilimizin adı?) zira göl yerinde su, aslan yatağında er, CHP saflarında telefonu açık bıraktığını hatırlayabilecek genel sekreter adayı eksik olmaz; olmamalıdır. Asırlık müessese birâder!

Sayın Sav'ın CHP genel sekreterliği gibi önemli bir makamı haylidir deruhte etmesine rağmen benim bundan, -neredeyse iş işten geçtikten sonra- haberdar olmamın kıymet-i harbiyesi yoktur. önemli olan CHP genel sekreterinin fani bedeni değil, CHP genel sekreterliğinin, -hatırladıkça bile insana güvenle karışık tatlı bir ürperti hissi veren- ebedî ve ezelî mevcudiyetidir. Evet, hoş ve -nasıl derler- "şık" bir final olmamıştır ve geçmiş hizmetleriyle önder Bey, daha görkemli bir jübileyi hak etmektedir. Esasen onu bitiren şey, makam odasında merkez valisiyle "devlet dedikodusu" yapması ve bu sohbette konuşulan şeyler değil -hepimiz okuduk, bunlar alelâde kıraathane sohbetleridir-, "Efendim, telefonunuzu açık unutmuşsunuz" yollu nazik uyarılara, "saçmalık" diye her mânâya gelebilecek, amorf bir tepki vermiş olmasıdır. Oysaki, yaşlı-genç ayırt edilmeksizin her insan, "beyefendi, fermuar!.." şeklinde bir ikazla karşılaşsa refleks icabı irkilip, o anda görünmez olmayı temenni ederek ani bir otokontrol ameliyesine girişmek ihtiyacı hisseder. İşin daha eğlenceli kısmı, bilumum "bir kısım medya" editör ve köşekadısı takımının, "beyefendi, fermuarınız!" ikazını, "hadi ordannn; sen makbul biriysen gözün başkalarının fermuarında ne geziyor?" şeklinde paraşizoit bir kontratak refleksi göstermiş olmasıdır.

Ne var ki, pis ve küçük bir gerçek, o güzelim ve muhteşem teoriyi berbat etmiş bulunuyor. Bıyıklarını pomatla eğittiğinden şüphelendiğim bir laikçi yazar, dün bu durumu, "n'aaptın önder; her şeyi berbat ettin!" özdeyişiyle kabullenmiş gibi görünüyorsa da CHP kalesinden hâlâ, "dayan yiğidim, yettim" naraları duyuluyor. Bakalım Malkoçoğlu Cüneyt Bey bu defa vaktinde yetişebilecek midir?

Ne yani, geveleyerek de olsa özür dileyip, partinin demirbaşları arasından yeni bir genel sekreter bulmak o kadar zor mu yahu?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi