Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Ekim geldi, festival zamanı(!)

Ekim geldi, festival zamanı(!)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilginç tarihsel değişimlere şahit olmuştur. Batıya karşı verilen bir savaş vardı. Kurtuluş Savaşı küfür ehline karşı İslam adına verilen bir savaştı. Milli Mücadele. Milli olduğu kadar da dini bir mücadele idi bu. İslam adına, Ümmet adına girişilen bir savaştı. İngiliz ve Fransızlara karşı, İtalyan ve Yunanlılara karşı verilen bir cihaddı bu. Cumhuriyet kuruldu, önce saltanat kaldırıldı, hilafete dokunulmayacaktı. Hilafet, işlevselliği ne ölçüde olursa olsun sembolik anlamı itibariyle tartışılmaz bir güçtü. Bizi Peygamber Efendimizin dönemine bağlayan canlı, dipdiri bir süreçti. O da kaldırıldı. Batıya karşı verilen savaş Batı için verilene neredeyse bir gecede dönüştürüldü. Bir toplum ancak bu kadar hızla evriltilirdi. Bunun adı batılılaşma projesi idi. Uluslararası alanda buna modernizasyon da denir. Sonra inkılaplar, reformlar, İstiklal Mahkemeleri derken bugünlere gelindi.
Son yirmi yılda yeni bir düşünce akımı başladı. Onyıllar geçtikçe Türkiye’deki modernizasyonun başarısının ne olduğu sorgulanmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin başından beri varolan bu batılılaşma hevesinin ne boyutta gerçeğe dönüştürüldüğü merak ediliyordu. Batılılaşmayla felsefi anlamda çatışmayan, bilakis ona gönülden sahip çıkan bir ekipti bunu merak eden. Bu da işin ilginç bir yanıydı. Yani yapılmak istenen Türkiye’nin modernizasyon projesine içeriden bir kritik getirmekti. Bir başka ifade ile, tek yol buydu, bu olmalıydı ama acaba ne kadar başarılı olunmuştu... Yapılan araştırmalarla varılan sonuç pek de iç açıcı değildi. Verilen sözlerin bir kısmı belli seviyede tutulmuştu. Mesela kadınlar TC kimlik projesinin çok önemli bir yerini işgal etmiş, kadın üzerinden geliştirilen devlet politikaları merkeze oturtulmuştu. Buna rağmen 2010 yılı Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı Kadın Erkek eşitliği raporunda Türkiye’miz 134 ülke arasında ancak 126. olabilmişti. Oysa her fırsatta rejimimiz, orada, burada İslam dünyasını küçümser davranışları gurur ile taşır, diğer müslüman ülkeleri kadınlarını geri bırakmakla itham ederdi, mesela. Görünen oydu ki, Türkiyemiz onların da gerisindeydi... İnsani gelişme endeksine göre de durum çok farklı değildi. 177 ülke arasında ancak 92. olabilmiştik...
Yeni milenyumun kapısına dayanıldığında bile demokratikleşmenin hâlâ bir türlü gerçekleşememesi, Türkiye’nin adının askeri ihtilallerle özdeşleşir konuma gelmiş olması, insan hakları ihlalleriyle tanınması, Türk hapishanelerinin uluslararası “ünü”, Kürtlere yapılanlar vesaire vesaire... bunların hepsi Türkiye’nin Batı’dan da ne anladığını sorgular hale getirdi. Sonunda, eleştirel çalışan akademisyenler vardıkları sonucu açıkladılar: Türkiye’nin batılılaşması içerik itibariyle değil de yüzeysel, gösterimde oldu, iki süreç paralel gelişmedi. Birine önem verildi, ikincisi bir miktar gerçekleşirken birincisinin içi boş kaldı. Bu şu da demekti, batının iyi, güzel tarafları alınacakken -ki bunların arasında demokratik değerlerin temelini oluşturan hukuk devleti yapısı, insan haklarına saygı, devlette şeffaflık ve hesapverilirlik vardı- batının görünüşünde “takıntı” oluşturularak şekilcilik yapılmıştı.
Şimdi... Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın Oktoberfest Bira Festivali’ni bu evrilme projesinin bilgilerinin ışığı altında okumak gerekir. İçki kötülüklerin en büyük sebebi iken, doğuda batıda nereye giderseniz gidin, içine girdiği toplumlara sadece zarar getirmişken, batı bununla mücadelenin yollarını ararken, bir milletin, ne tarihinde ne kültüründe ne geleneğinde olmayan bir şeyi zorla sokma çabası, içkiye özendirme özlemi, şekilcilikte yaşanan batıcılığın en somut örneği değildir de nedir?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi