Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

PKK ve Siyonist refleks

PKK ve Siyonist refleks

26 Eylül (2011) tarihli Taraf gazetesinde Orhan Miroğlu, ‘Yüzleşme’ köşesinde ve “Kurşun adres tanımaz” başlıklı yazısında bir taraftan Altan Tan gibilerine cevap verirken bir taraftan da bunun altında yatan sosyal psikolojiyi eşeliyor, nazara veriyor. Partizan Kürtlerin (PKK ve yandaşları) bir kuşatılmışlık sendromuna yakalandıklarını ifade ediyor. Daha doğrusu bunu hem Türkiye’deki mahut devlet refleksi bağlamında (Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur gibi teranelerle) hem de PKK ve Kürtler bağlamında ifade ediyor. İsterseniz en iyisi yazıyı ilgili kısımlarıyla doğrudan takip etmek: “Bu tamamen bir yanılsamadır ve gerçek olan şu ki, ‘kuşatılmışlık’ duygusu, bir felakettir ve bu duyguya kapılan uluslar, kendileri için bir gelecek olmadığına inanırlar. Kapana kısılmış gibi hissetmektir kuşatılmışlık. Etrafın düşmanlarla dolup taştığına kendisini inandırmaktır. Bu duygunun sarıp sarmaladığı uluslar kolay kolay iflah olmazlar, ve başlarını belalara sokup dururlar. İsrail’in şu an içinde bulunduğu durum budur. İsrail’i yönetenler o kadar kötü yönettiler ki, dün Siyonizm’i savunan ve İsrail devletinin kuruluş aşamasında, her biri makbul birer ulusal kahraman olan, Yahudi entelektüeller, aydınlar, dünyaca tanınan yazarlar, romancılar; şimdi, İsrail için Ortadoğu’da bir gelecek olmadığını yazıp duruyorlar...” Burada tam bir Siyonist refleks var. Ve partizan Kürtlerin buna nasıl tutulduğunu da örnekleriyle anlatıyor: “Kürtler kendi savaşlarıyla yüzleşmek ve şiddeti sorgulamak istemiyorlar hâlâ! Daha savaş bitmedi zamanı değil, hele bekleyin diyorlar! Ama bir yandan da, savaşa devam etmek için olsa gerek, “tasfiye ediliyoruz, kuşatılıyoruz, Ortadoğu yeniden şekillenirken, ABD ve AB bizim tarihsel ilerleyişimizi durdurmak istiyor” demeye başladılar. Meclise gelecek cesareti gösteremeyen Kürt vekiller, önlerine daha büyük, akıl almaz hedefler koyuyor ve devletsiz halkları NATO’ya karşı mücadeleye çağırıyorlar. Kürt medyası, Suriye, İran ve PKK arasında kurulacak Kürt-Şii ittifakının ne kadar da elzem olduğunu gösteren yazılar yayınlıyor. Diyarbakır’da toplanan Kürdistani Konferans’ta Kürt siyasi liderlerin verdiği mesajlar, Kürtlerin nasıl da derin bir kuşatılmışlık hissiyle dolu olduğunu gösteriyor.” ¥ Bu refleks tamamen Siyonizm refleksidir ve ‘Yahudi’nin Yahudi’den başka dostu yok’ anlayışıdır. Çünkü gerçekten de Yahudi’nin kendinden başka dostu yoktur. Müslüman zeminde bunu yapmak Yahudileşmektir. Bu anlayışı İsrail’de doğrudan Lieberman gibiler temsil etmektedir. Ve aynı Lieberman’ın PKK’ya ittifak dalı uzatması ve ittifak önermesi ise demek ki boşuna değil. Ortak bir anlayışın ürünü. Orhan Miroğlu’nun yazısının temel tezi olan kuşatılmışlık sendromunu İsrail bağlamında New York Times gazetesinin yazarlarından Roger Cohen, “İsrail kendi kendini yalnızlaştırıyor” (Israel Isolates Itself Published: September 5, 2011) yazısında ele alıyor. Bu yazıda Cohen İsrail’in özellikle de Lieberman gibilerinin yedeğinde ve etkisiyle kuşatılmışlık sendromu yaşadığını ve Türkiye’yi de küstürerek kendisini bölgeden izole ettiğini yazıyor. Eski İsrailli diplomat Alon Liel daha da ileriye gidiyor ve kuşatılmışlık duygusuyla İsrail’in eksen kayması yaşadığını ve Ben Gurion’ın bölgeye entegrasyon politikasının İslam dünyasından uzaklaşma ve Hıristiyan dünyasıyla yetinme anlayışına kaydığını belirtiyor (http://alquds.co.uk/index.asp?fname=today%5C05qpt955.htm&arc= data%5C2011%5C09%5C09-05%5C05qpt955.htm). Orhan Miroğlu’na göre de Partizan Kürtler aynısını Türkiye bağlamında yapıyor. Şii-Kürt ekseni oluşturmaya (Irak’taki gibi ki, ben buna şuubi-taifi koalisyon diyorum) çalışıyorlar. Yani eksen kayması yaşıyorlar ve bin yıllık beraberliği bir öfke nöbetiyle ve yanlış ideolojileriyle tersyüz ediyorlar. İdris-i Bitlisi ve Bediüzzaman çizgisine ters düşerek siyaseten anakronik ve rafizi bir çizgiye oturuyorlar. Orhan Miroğlu’nun da yazdığı gibi bu bir paranoyadır. 2003 yılından itibaren Kürtler gerçekten de bir eksen kayması yaşıyorlar. Ortadoğu’da kardeş milletlerin dostluğunu zedelediler. Yalnızlaştılar. Nedeni Irak’ta emperyalizm ajandasının parçası haline gelmeleri ve bölge çoğunluğuna karşı (Sünnilik) Şuubi-taifi koalisyonuna gitmeleridir. Şimdi de PKK güneydeki bu politikayı bir yönüyle kuzeye kaldırma arayışındadır. ¥ Siyonist reflekslerden birisi de BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘AKP kendi içinde çok parçalı bir yapı. Kendi içlerinde bir iktidar savaşı, birbirinin ayağını kaydırma hevesleri ve yarışı AKP’yi muhatap olmaktan çıkardı... (Kandil’e Kara Harekatı Bölgesel Savaşa Dönüşür, Milliyet, 23 Eylül 2011)” şeklindeki sözlerinin temsil ettiği anlayıştır. Burada iki sakat anlayış birden var. Mefhumu muhalifiyle kendilerinin Kandil ve İmralı’nın işmarıyla birlik beraberlik içinde hareket ettiklerini ortaya koyuyor ki, doğrudur. İkincisi de AKP’nin muhatapları olmadığıdır. Onları kim muhatap alıyor bilemem ama bu sözler Netanyahu tarafından defaatla ve kerratla Filistinlilere karşı söylendi. Abbas’ın muhatap olmadığını zira zayıf, güçsüz, iradesiz ve temsil yeteneğinden yoksun olduğunu söylediler. Hayret bir şey Demirtaş sanki bu sözleri hiç sarf etmemiş gibi arkasından da ‘illa biz PKK ile hükümet arasında aracı olalım’ diye tutturuyor. Demek ki bunların bütün refleksleri Siyonist refleksleriyle aynı dalga boyunda buluşuyor. Adeta kardeş ideolojiler. Sözü, Miroğlu’nun sözleriyle bitirelim: “Kürt aydını ve Kürt siyasetçisi tarihe karşı sorumludur. Adresi belli kurşunun sahibine yani PKK’ya savaşma demeyi ahlaki bulmuyoruz diye alınan kararları onaylayıp, sonra da bu kurşunlar yolunu şaşırıp, Nergis, Zeynep, Kevser ve Nurcan’ı vurduğunda, kâbustan uyanır gibi davranmanın faydası yok. Olmadığını anlamak için bir yıl önceki Meymuniyê katliamını hatırlamak gerekiyor.” Bu tipik aydınlardan bazıları Kürt meselesini geçim kaynağı ve siyasi sermaye yapan kaypak güruhtur (bu kaypakları tanımak için bak: Timsah gözyaşları, Mehmet Baransu, 26 Eylül Taraf gazetesi)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi