'Düşman medyayı' izlemeden iyi siyasetçi olunur mu?
Burada BDP'li siyasetçilerin Meclis'i demokratik bir platform değil, bir mevzi olarak gördüklerini söyledim dün. Bu iddiamı destekleyen sürüyle olay var. 12 Haziran seçimlerinden önce Leyla Zana'nın "Gerilla için oy verin" demesi, bu olayın zirvelerinden biridir.
Bu çağrının çevirisi kabaca şudur: "Bize oy verin ki dağdaki militanlara meşru yoldan destek olalım." Bugün ise başka bir örnek vereceğim. Basit, tali, sıradan gibi görünen ama bence gayet anlamlı olan bir örnek... Ama önce biraz arka plana değinelim...
***
Kürt ulusalcı hareketine yıllar boyu belli bir "sıcaklıkla" bakan Taraf gazetesinin yazarları, bir süredir "uyanmış" durumda.
PKK'nın Kürt sorununun çözümü için değil, kendi iktidar koltuğu için mücadele ettiğini görmekteler... Bu nedenle PKK'yı ciddi biçimde eleştiriyorlar.
Yeri geldiğinde devlete, askere, polise, hükümete sıkı bir biçimde yüklenen Taraf'ın, şimdi de PKK'yı ve BDP'yi eleştirmeye başlaması, Kürt ulusalcılarının canını sıkıyor.
Çünkü Türk solundan devşirdikleri yorgun ile yavşak onlara yetmiyor. Kürtçülere gülücükler saçan Radikal ise ağırlığını çoktan yitirdi. Bu arada bir de Taraf'ı kaybetmek istemiyorlar.
***
Aysel Tuğluk'un, Taraf'a gönderdiği uzunca yazı pazartesi günü gazetede yayınlandı. "Yasemin Çongar'a Açık Mektup" başlıklı yazı, PKK'nın son aylarda neden saldırıya geçtiğini kendince açıklamaya çalışıyordu.
Tahmin edeceğiniz gibi Tuğluk'un yazısı, bütün kabahati devlete-hükümete yüklerken, PKK'yı kendini savunmaya çalışan bir mağdur olarak gösteriyordu.
Ancak Taraf yazarları Emre Uslu, Melih Altınok ve Kurtuluş Tayiz... Farklı açılardan bakarak, Tuğluk'un, baştan sona saptırmalarla dolu yazısını dün lime lime ettiler.
Aysel Tuğluk böyle bir yazı yazdığına herhalde pişman olmuştur. Çünkü "doğruları söylemeye çalışan Kürtçü siyasetçi" imajı yerle bir oldu.
***
Beni ise yukarıda da belirttiğim gibi yazıdaki gayet tali bir ifade ilgilendirdi. Tuğluk şöyle diyordu:
"Sağ-muhafazakâr basını (yandaş diyorlar) artık okumuyorum. Onurunu koruma çabası içinde olan Kürtlere de okumamalarını salık veriyorum."
Bu sözlere niye taktığımı anlatayım:
Siyasetçi içinden çıktığı kitleyi zaten tanır. Ama "karşı tarafa" yabancıdır siyasetçi. Diğer kesimlerin düşünce ve duygularını, kendi kitlesininki kadar iyi bilemez. Öğrenmesi gerekir.
"Öteki" gazeteleri takip etmek, bunun kolay yollarından biridir. Reklamlarda bile diğer tarafın ruh halini gösteren ipuçları bulunur.
***
Türkiye'de oy ağırlığı, Tuğluk'un tabiriyle sağcı-muhafazakâr kesimde. Dini ve milli değerlerin güçlü olduğu bu kesim, iktidara AK Parti'yi getirdi.
Eğer BDP'liler, Kürt sorununu çözmek istiyorlarsa... Bunu AK Parti Hükümeti ile yapacaklar.
Aysel Tuğluk da eğer gerçekçi davranmak istiyorsa... Beğenmediği o sağcı-muhafazakâr kesimin dilini, düşüncesini, ruhunu takip etmek zorunda.
Bu da elbette o kesimin yayınlarını izleyerek olabilir: Zaman okunmadan Gülen Cemaati nasıl anlaşılır? Bir politikacı nasıl olur da Star, Yeni Şafak, Bugün, Akit gibi gazetelerin hitap ettiği kitleleri tanımak istemez?
***
Nedenini ben size söyleyeyim: Aysel Tuğluk (ve arkadaşları) sorunları demokrasi içinde çözmeye çalışmak yerine, Meclis'i "bir sonraki aşama" için kullanma niyetinde.
Başkalarına kulak vermeyi vakit kaybı olarak görüyor. "Yandaş" basını okutmayarak, zihinlerde oluşabilecek soru işaretlerinin önünü kesen Tuğluk, disipline ettiği kitlesiyle birlikte, PKK'nın zaferi için çalışacak.
Mesele bundan ibaret...