Olmak veya ölmek
Türkiye’yi kimler kurtaracak, yüceltecek, ayağa kaldıracak? Sabataycılar mı?.. Birtakım Kriptolar mı?.. Egemen azınlıklar mı?.. İslâm ve Müslüman düşmanları mı?..
Onların neler yaptıklarını gördük. Kurtaracak olsalardı, ellerine nice fırsatlar ve imkânlar geçti, hayli zamanları oldu, kurtarırlardı.
Türkiye’yi ancak ve ancak Allah’ın izin ve yardımıyla Müslümanlar kurtarabilir.
Niçin ve nasıl?
çünkü onlar bu ülkede çoğunluğu oluşturuyor.
Onlara zıt giderek, onları iç-düşman kabul ederek, onlara rağmen Türkiye kurtulmaz ve yücelmez.
Kurtulur ve yücelir inşaallah edebiyatı yapmakla bir şey olmaz.
Kurtuluşun ve yücelişin sebeplerine ve şartlarına tevessül etmek gerekir.
Türkiye, Batı medeniyetinin ilkeleriyle kurtulmaz ve yücelmez.
Bizim kendi medeniyetimiz, kendi kültürümüz, kendi kimliğimiz vardır. Onların değerleri ile kurtuluş olur.
Batı medeniyeti batan ve sönen bir medeniyettir.
Avrupa ülkelerinin nüfusu artmıyor (veya artış çok az)... Kendileri nüfusça eridikleri, yaşlandıkları için bizim çoğalmamızı istemiyorlar. Onlar ilim ve teknik bakımından çok ilerlediler, lâkin ahlâk ve fazilet bakımından çok gerilediler.
Namus ve iffet şişesini taşa çaldılar.
İlmî araştırmalarda, hukukta, bayındırlık işlerinde, halka refah sağlamakta, sanayide, sosyal güvenlikte önde koşuyorlar ama çok büyük bir eksikleri var: Hikmet/bilgelik konusunda pek yayalar.
Hikmetsiz zenginlik, hikmetsiz refah, hikmetsiz güç felâket getirir.
Batı’nın en büyük ayıbı İslâm düşmanlığıdır.
Biz Müslümanlar, böyle bir Batı’yı taklit ederek, Batılıları dost ve velî (idareci) edinerek kurtulabilir, yücelebilir miyiz? Asla.
Bizim kendi kurtuluş ve yüceliş yollarımız vardır, onlardan sapmamalıyız.
Avrupa Birliği’ne üye olmak için çırpınanlara soruyorum: İsviçre ve Norveç iki Avrupa ülkesi ve ikisi de Birlik üyesi değil. Zenginler, dengeli bir yapıya sahipler, nüfusları az ama itibarları yüksek. Türkiye niçin onlar gibi olamasın?
Bunun için Müslümanların güçlü ve vasıflı olması lazımdır.
Güçlü olabilmek için sosyal, siyasî, kültürel branşların hepsinde YETERLİ sayıda vasıflı Müslüman yetiştirmemiz gerekir.
On binlerce güçlü, vasıflı, üstün hukukçu.
On binlerce araştırmacı.
Binlerce iletişim/medya elemanı.
Mimarlar.
Sanatkârlar.
Moda ve dekorasyon uzmanları.
On binlerce dünya çapında eğitimci.
Tarihçiler, edebiyatçılar, sosyologlar, antropologlar, arkeologlar...
Türkiye’yi böyle kadrolar kurtarır ve yüceltir.
Bunlar olmazsa minarelerdeki hoparlörler bir işe yaramaz.
Beş sene içinde beş milyon genç hafız yetiştirseniz kurtuluşa faydası olmaz.
Batılıların zevksiz rengarenk paçavralarını tesettür örtüsü olarak kullanarak kurtuluş ve yücelişe gidilmez.
“Biz çoğunluğuz, seçimleri kazanırız ve kurtuluruz...” Kurtuluş o kadar ucuz, kolay, hatta bedava değil.
Din sömürüsü, mukaddesat bezirgânlığı yapılan bir İslâm toplumu iflâh olmaz, kurtulmaz.
İlk Müslümanlar gibi olursun ve Allah’ın yardımı ile kurtulursun.
Onlar gibi olamazsan, bugün olduğu gibi sürünürsün.
Olmak veya ölmek...
Türkiye Batmış!..
26 Mayıs tarihli bir haber: İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda temizlik işçisi olarak çalışan Emrah Türkan, 17 Mayıs günü yolcu indiren bir uçakta temizlik yaparken 10 bin dolar bulmuş, bunu uçağın şirketine vermiş; bu dürüst ve örnek davranışı dolayısıyla kendisine plaket ve takdir beratı ödülü verilmiş...
Yani sizin anlayacağınız Türkiye’nin batmış olduğu bir kere daha ispat edilmiş.
Bu kadar normal ve tabiî bir harekete ödül verilir mi?
Bir kişi, kendisine ait olmayan bir para veya eşya bulursa, bunu ya doğrudan doğruya, yahut polise veya başka ilgililere vererek sahibine ulaştırır.
Böyle bir şey suyun yukarıdan aşağı akması, rüzgarın esmesi, bazen yağmur yağması, kışın soğuk olması, canlıların nefes alması kadar normal değil midir?
Bizde ise bir erdem oluyor, yapana ödül veriliyor...
İstanbul’da sokakta düşürülen bir cüzdanın (içinde sahibinin ismi, adresi ve telefon numarası var...) sahibine dönme ihtimali kaçta kaçtır?
Gerçek bir İslâm toplumunda kapılar kapanır ama kapanmasa da olur...
Kaybolan para ve eşya, binde 999 ihtimalle sahibine döner...
Kimse haram yemez...
Kimse kimsenin malına, canına, ırzına yan gözle bakmaz...
Bundan yüz küsur sene önce, İstanbul’da Müslümanlarla gayr-i Müslimlerin kedileri ve köpekleri bile farklı olurmuş. Müslüman mahallesindeki kedi köpekler daha tok, daha güvenli, daha rahat yaşarmış.
Bulduğu bir parayı sahibine iade etmek elbette güzel bir ahlâktır. Lâkin böyle yapana ödül ve plaket verilmesi, o ülkenin ahlâkî durumunun çok kötü olduğuna delildir.