Kafirin Müslüman dövme tekniği

Kafirin Müslüman dövme tekniği

Kerküklü bir yiğide sordum “Durumunuz nasıl?”

çok sıkıntılı günler geçiriyoruz. Tek dayanağımız önce Allah sonra Türkiye. Bizim sıkıntılarımız bir gün sona erer ama Kürt kardeşlerin sıkıntısı asırlarca sürebilir. çok yanlışlıklar yaptılar. önce Amerika’ya güvendiler sonra Allah’a güvendiler. Amerika’nın işaretiyle Türklere, Araplara, İranlılara saldırdılar.

Amerika bir gün çekip gidince Kürt kardeşlerimiz hiçbir yere çıkamazlar. çıkarlarsa mutlaka yaptıklarının karşılığını görürler.

Onların durumu bizden daha kötü” dedi.

Ben de ona “Hepiniz topluca Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın…” (âl-i İmran suresi ayet 103) ayetini okuduktan sonra Mehmet Akif’in Kurtuluş savaşı esnasında söylediği:

“Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!

Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.

«Arnavutluk» ne demek? Var mı Şerîat’te yeri?

Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri.

Arab’ın Türk’e; Lâz’ın çerkes’e, yâhud Kürd’e;

Acem’in çinliye rüchânı mı varmış? Nerde!

Müslümanlık’ta «anâsır» mı olurmuş? Ne gezer!

Fikr-i kavmiyyeti tel’în ediyor Peygamber.

En büyük düşmanıdır ruh-i Nebî tefrikanın;

Adı batsın onu İslâm’a sokan kaltabanın!

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” şiiri okuduktan sonra Mevlana’nın Mesnevisinde geçen bir hikayeyi anlatıverdim:

Mevlana’nın diliyle “alçak, münasebetsiz, herzevekil, mürtedlerin piçi, zâlim ve sefih bir bahçıvanın İslam fıkhında en yüksek makama erişen Fakih, Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma’nın neslinden gelen Seyyit ile bir tarikat müridi olan sofuyu nasıl dövdüğünü anlatır Mevlana (Bak Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi tercemesi 6115-6160 nolu beyitler)

üçünü birden dövmeye gücü yetmeyen bahçıvan Sofuya “Benim eve koş ve çul al gel de üstüne oturalım” der.

Sofu eve gidince Fakih ile Seyyid’e “Sizin gibi alim, fazıl ve peygamber torununun yanında bu cahil ve obur sofunun ne işi var? Onu ben kovayım ve siz bu bahçede bir hafta müsafirim olunuz”

İkisi birden razı olurlar. Bahçıvan dışarı çıkar sofuyu iyice bir dövdükten sonra kovar.

Geri gelince Seyyide “Eve kadar koşuver de yufkalarla pişmiş kazı alıver gel” der.

O gidince Fakihe “Bunun peygamber soyundan olduğunu nereden bilelim. Anasının neler yaptığını bilmiyoruz ki. Ben bunu da kovayım da seninle baş başa yiyelim” der ve Seyyidi de dövdükten sonra kovar.

Fakihin yanına gelirken elinde değnekle gelir ve karnını davul gibi şişirinceye kadar döver.

Dayağı yiyen Fakih: “Hakkın var vur. Bu dayak, arkadaşlarından ayrılan için lâyıktır.” Diye bağırır.

Irak’ta Müslümanları Sünni Araplar, Şii Araplar, Sünni Türkler, Şii Türkler, Sünni Kürtler, Şii Kürtler diye altıdan fazla guruplara ayırdı.

Birini petrol vanasının başına gönderdi orada dövdü. öbürünü devlet başkanlığı koltuğuna gönderdi orada dövdü. öbürünü İngiltere’den getirip Ayetullah rütbesine gönderdi oradan dövdü.

Suriye’ye “Senin arkadaşlığına İran layık değil. Seni İsrail’le arkadaş yapacağım” diyerek dövüyor.

Lübnan’a “Suriye ile selamı sabahı kesersen seni İsrail gibi bir soylu milletin midesine layık bulurum” diyor.

Halkı Müslüman olan her devlete buna benzer şeyler söylenerek dövülüyorlar, soyuluyorlar.

“çok şükür bizde yok” demeyin.

“Filan Müslüman gurup hakkında ne diyorsun?” dediklerinde söylediklerini banta alıp bir dinlesen seni de bir yere gönderdiklerini anlarsın.

Ne yapalım?

Dünyanın neresinde olursa olsun, radikal, ılımlı, derviş, berduş, deli, veli, şeriatçı, tarikatçı her türlü adlarla anılan hiçbir Müslüman’ın aleyhinde tek kelime söylemediğiniz gibi kılına zarar verenin karşısına dikilin.

Gördüğünüz yanlışları kulaklarına söyleyin. Basın-yayın yoluyla konuşmayın.

- Kulağına söyledik ama kulak asmıyor ve yanlışına devam ediyor.

Yine de hopörlere vermeyin.

Müslüman’ın yanlışı amelde.

Bizi birbirimize düşüren kafirin yanlışı temelde.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi