Adam allem ediyor, kallem ediyor, her seçimde oylarını artırıyor...
Kanunsuz şekilde mi? Hayır!
Siyaset mahfillerinde olduğu gibi, medya laga/lugasında herkese akıl dağıtan çok bilmişler etrafa tekme atıyor, tozu dumana katıyor ve göz gözü görmüyor...
PKK milletine, PKK illetine alıştık artık... Onlara Türkiye’nin yarıdan fazlasını verseniz tatmin olmazlar... İlle de AMİD (Diyarbekir) Kürt devletidir istedikleri... Dinsiz/imansız, asan, kesen ilk çağ devleti...
Asker öldüren, polis öldüren, kadın öldüren, bebek öldüren, birinci görevleri “ÖLDÜRMEK” olan bu canavar ruhlulardan çıkacak devlet nasıl bir pislik olur, düşünmek istemiyorum...
Herkese akıl papazlığı yapan çok bilmişler, milleti, devleti, rahmeti, fazileti, insanlığı gıdım gıdım kemirmekle meşguller... Ola ki APO zindandan çıka, devlet ola, beylerimize bazı müdürlükler ikram ede...
Aman ölme eşeğim!..
Çağımızın en genci, en Alevisi, en sosyalisti, en CHP’lisi, en Tunceli markalısı, en çok parlamenterlik yapanı, KAMER GENÇ, AKP’nin kapatılması için başvuruda bulunmuş... Erdoğan, Mısır’da kendi Müslüman olduğunu, amma laik devletin Başbakanlığını yaptığını, laiklik yosmasının çok latif olduğunu söylemiş... Ki, Kamer bey, “Ne derse desin ben inanmıyorum, Tayyip Müslümandır, laikliğe uymaz, partisi derhal kapatılsın!..”
Siyasetçi ve medya mensubu geçinenlerin ortak görüşüdür bu...
Bilhassa da Tunceli kökenli siyasetçilerin, yazarların, gerilla sempatizanlarının bitmez rüyası...
BDP’nin asaleti bir başkadır...
Selahattin Demirtaş siyasette büyürse yapmayacağı yalancılık kalmaz.
PKK öldürür, Demirtaş’ı askerin ve polisin üzerine sarar...
Darda kalırsa Murat Karayılan’ı, Fehman Hüseyin’i ve yanlarında beslenen sortoları da polise-askere yükleyecek... Polis dağa gönderdi diyecek.
Ola taşı demiri birbirine karışmış yiğit, kaçırılan öğretmenleri de AKP veya Tayyip kaçırmış olmasın ha?
Bütün bunlar olurken Hürriyet Gazetesi’nin Yalçınlarından birisi, CHP ve MHP’ye UYANIN komutu veriyor...
Nasıl uyanacaklarsa?
Silah alıp dağa çıkmalarını mı istiyor acaba?
Bu Yalçın gazeteci değil, kalemli militandır aslında... Geçmişine bir baksanız MHP aleyhinde etmediğini koymamıştır... Derdi, Tayyip’e karşı güçbirliği... Ayıp be!..
Ya şu Ertuğrul Özkök’e ne demeli...
Bir yazı yazmış, “Saklayın suratıma çarpın” diyor...
Hayali kişilere davetiye çıkartıyor... SANA diyor... Yine karanlık bir işaret...
Kim o?
Erkek gibi, mert bir adam gibi ismini de versene?
Veremez... “Mahalle baskısı” der yuvarlar...
Esas maksadı AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması...
Eski saltanatın yeniden ihyası... Hani sevgili patronunun çizgili pijama ile evinin önünde Başbakan karşıladığı günleri hatırlıyor...
Yine o günlerin gelmesi için yapmayacağı fedakârlık olmaz... Hatta hergelesini bile bahşiş olarak verir...
Diyormuş ki:
- Bak gazeteci kardeşim... Ayağını denk al... Kimle konuştuğunu ne konuştuğunu saniye saniye biliyorum. Ona göre...”
Kim diyormuş bunları?
Orası müphem...
Şüpheler doğuracak ki karışsın ortalık...
Vah zavallım vah!..
Türküde geçen: “Bu dert beni oylum oylum yer gider...” sıkıntısı çöktü değil mi “alçak alçak tepelere?”...
Valla beni hiç ilgilendirmez senin feryad-ü figanların... İsterim ki Türkiyemizi rahat bırakın...
Bir yandan PKK, bir yandan İsrail, bir yandan Ermeniler, bir yandan Kıbrıs Rumları ve siz!..
Tayyip bir daha iktidar olacak sayenizde... Siz, “Tayyip yıkma mühendisleri” avucunuzu yalayacaksınız ebediyen...

Yurdun dört bucağında cereyan eden vaka
Topyekûn savaş mıdır, münferit terör müdür?
Ey pis korkak, pısırık, ey yandaş, ey yalaka
Sende kulaklar sağır, sende gözler kör müdür.