Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

‘Kürdistan derebeyi’

‘Kürdistan derebeyi’

Cumhuriyet gazetesinden Ergin Yıldızoğlu ‘Ulus devlet’ krizi başlıklı yazısında Van Der Pijl’in analizine dayanarak yeni dönemin ve küresel trendin ipuçlarını veriyor. Trendin ulus devleti aşma istikametinde olduğunu yazıyor. Yeni dönemde dünya, Ortadoğu’da dahil ulus devlete veda ederken ve yeni bir aşamaya geçerken Kürtçü ulusalcılar gerçekten de anakronik bir vaziyette yeni trende ters bir ulusalcılık özlemi ve gayreti içindeler. Ulus devlet modeli aşınırken ve yıkılırken onlar yenisini kurmanın merakı içindeler! ‘Eller gider Mersin’e biz gideriz tersine’ hesabı. Ve onların dayandıkları ulusalcılık anlayışı herkesin de ifade ettiği gibi primitif bir ulusalcılık anlayışıdır. Ne şeffaf ne çoğulcu. Hatta BDP’yi şöyle tersinden okumak da mümkün: Barış yerine Savaş ve Demokrasi yerine Totalitarizm Partisi. Yeni BDP değil, aksine STP’dir. Ve Türkiye’nin geçirdiği aşamaları ret üzerine kurulmuş bir partidir. Abdulkadir Menek gibi arkadaşların da vurgulamasıyla tam bir aksü’l amel partisidir. Tepkisel bir harekettir. Bu açıdan Kürtçü kadroların nazarında Abdullah Öcalan neredeyse yeni bir Beni İsrail buzağısı haline gelmiştir. Şöyle ki, Beni İsrail Mısır’dan çıkarken bile Mısırlıların hayat tarzını benimsemiş ve onların sosyolojik hastalıklarını kapmıştır. Mısırlılar putperest olmalarına rağmen onların hayat tarzlarına intibak etmiş ve Mısırlılar gibi buzağıya prestiş etmiştir. Bunu Türkiye örneğine şöyle uyarlayabiliriz. Esasında, PKK ideolojisi, Kemalizmin Kürt versiyonu olmaya özenmektedir. Zıt kardeş ve kopya olmaya özenmektedir. Cemal Şener gibi bazı Alevi yazarların Mustafa Kemal’i Mehdileştirme gayretleri gibi Hasankeyf ve benzeri yerlerde bazıları Apo’yu Kürtlerin Mehdisi olarak görmeye çalışmaktadırlar. Elbette ki bir milletin sözde kurtarıcılığına soyunmuş birisinin Mehdi olması beklenemez. Mehdi olsa olsa cihanşümul bir kurtarıcı karakteridir. Yeni bir ulus devlet modeli inşa etmeye gelmemiştir. İkincisi, kutsal gibi kavramları kullansa da hareketin kendisi kutsal değildir ve bütün boyutlarıyla kutsala karşıdır. Zira Marksist bir jargona dayanmaktadır.
¥
Tehlike, PKK ve yandaşlarının sadece yeni bir ulus devleti kurmak istemesi değildir. Bunun zorunlu olarak derebeylik suretinde gelişmesidir. Sadece gecikmiş bir ulus devleti değil aynı zamanda gecikmiş bir Marksist devlet olma özelliği taşımasıdır. Ahmet Altan bunu krallık olarak takdim ederken yine yöreden ve bölgeden olan Fatih Altaylı da bunun Pol Pot tarzı bir yönetim olacağını öngörmesidir. 30 Eylül (2011) tarihli yazısında Fatih Altaylı özet olarak şöyle bir öngörüde bulunuyor: “Allah Kürt vatandaşlarımızı korusun, ezkaza bir ‘ayrılık’ söz konusu olsa PKK’nın kuracağı rejim ‘Pol Pot Rejimi’ benzeri bir sistem olacak.” Bunun için kahin olmaya gerek yok. Karmati ve batinilerin ortak özelliği kan dökücülüklerinin yanında uyuşturucu ve kadın konusundaki serbestlikleridir. PKK kadar kadını öne çıkaran yasadışı örgüt sayısı ya yoktur ya da hiç mesabesindedir. Dolayısıyla Pol Pot olmazsa muhakkak ki Enver Hoca veya tarihte sosyalist sapma özellikleri barındıran Karmatiler gibi olma ihtimali yüksektir. Ve onların kuracakları devlet yakındıkları mezalimi gölgede bırakacak ve aratacaktır. Belki taraftarları öfkeden aklın yolunu göremiyorlar ama Emevileri yıkanlar parmaklarını ısırmışlar ve daha büyük bir mezalimle karşı karşıya gelmişlerdir. Yeni dönemin ilk işi ‘Seffah’ olarak anılan ilk Abbasi halifesi zaferin kahramanı Eba Müslim Horasani’yi tasfiye etmek olmuştur.
¥
Sonrasında hüsranı mübin. Yeni dönemin sahipleri adına mağdurları Şair Ebu’l Ata’nın dediği gibi deme durumunda kalırlar.
Ya leyte cevre beni Mervan ade lena/ Ya leyte adle Beni Abbas fi’n nari
Keşke Emevilerin zulmü geri dönse/ Abbasilerin adaleti cehennemi boylasa ...
Öfke ve durumun sıcaklığı içinde bunu göremeyenler veya hissedemeyenler eninde sonunda pişmanlıkla parmaklarını ısıracaklardır. Yürekleri dağlanacaktır. Tarih bunun şahididir. Türklerden ayrılmanın adeta ‘Kürt Alamut’unu doğuracağını ve derebeylik getireceğini ilk gören Bediüzzaman olmuştur. Bediüzzaman şu satırlarla sanki PKK ve yandaşlarını tarif etmektedir: “Hem de beylik veya tavaif-i mülûk mukaddimesi olan muhtariyet veya cumhuriyet (ulus devlet manasında) gibi gayr-ı makul fikirlerde bulunan ...” Dolayısıyla PKK için beylik ve derebeylik yakıştırmasından 101 yıl önce beylik lafını ilk kullanan Bediüzzaman olmuştur. Tarih aynasında PKK gibilerini tarif etmiş ve onlara teşhis koymuştur.
Önemli olan yıkmaktan ziyade doğru olanı inşa etmektir. Lakin yöntemi ve gayesi yanlış olanlar nasıl doğruyu inşa edebilirler? Hangi fikirle ve hangi istikametle? Önemli olan yeni yanlış kurmak değil yanlışı ıslah ve tamir etmektir. Yanlış olan Bediüzzaman’a göre, yapının kendisi değil rejimin kendisidir. Yapıyı düzeltecek de rejimin ıslahıdır. Bu da PKK ve BDP gibi adreslerle ve reçeteleriyle olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi