Alman vakıflarını masum göstermek
Başbakan’ın terörün finansmanı ile ilgili yaptığı tespit üzerinden yola çıkarak yapılan çalışmalar, tüm gazetecileri aynı adrese çıkardı; GTZ ya da yeni adıyla GIZ.. Gesellschaft für Technische Zusammenarbeit.. Almanya adına kimi ülkelerde teknik altyapı alanında faaliyet gösteriyor. Proje finansmanında Avrupa Birliği Yatırım Bankası ve KfW gibi kurumların kamuya yönelik fonlarını kullanıyor. Asıl hedeflenenin ise Türkiye’nin siyaseten bölünmesine destek verilmesi olduğunu sanırım söylememe bile gerek yok. Alman vakıflarının Türkiye üzerindeki faaliyetlerini masum göstermeye çalışan bir meslektaşımız dünkü yazısında GTZ üzerinden KfW’nin kaynak aktarımını teyiden Osman Baydemir’e ulaşmaya çalıştığını kaydetmiş.. Ulaşamamış ama basın danışmanı aracılığıyla bir yanıt almış: “Hükümetten destek almakta zorlanan BDP’li belediyelerin altyapı faaliyetleri için yabancı fonlara başvurduğu doğrudur”... İfadenin bundan sonrasında bir takım “ama”lar var kuşkusuz. Ancak bu cümle, Diyarbakır’da olan biteni anlamamıza yetti doğrusu.. Zaten Diyarbakır Belediyesi’nin bir şey açıklamasına gerek de yok. KfW bizzat kendisi söz konusu paraları hibe ettiğini “şeffaflık ilkesi gereği” duyurdu zaten.. Bu arada dileyen araştırsın. Tartıştığımız (masum) Alman vakıflarının hangi yöneticileri GIZ içerisinde hangi görevlerde bulunuyormuş. Dahası GIZ’ın tepe yönetiminde, Almanya’daki siyasi partilerden hangilerinin yöneticileri yer alıyor? 60 milyon Euro’luk alt yapı yatırımını bölgeye hangi nedenle yapmayı kabul etmişler? Bu soruların yanıtı büyük projeyi görmemizi sağlayacak. Eğer BDP, bir yabancı vakıf üzerinden fonlanıyorsa, ayrıca bölücülük ya da teröre yardım ve yataklık yapmasına gerek kalmadan, Anayasa’nın 69. maddesinden “şak” diye kapatılır. Kimse de engel olamaz buna...
¥
Bugüne dair son not.. 12 Haziran seçimleri öncesi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yüksek perdeden, Türkiye’deki yabancı vakıfların faaliyetlerine son vereceklerini ilan etmişlerdi.. (18 Nisan 2011) Sonra ne oldu biliyor musunuz? MHP’nin bütün kurmay kadrosu hakkında şantaj kasetleri servis edildi.. İlle de bununla bağlantılıdır demiyorum ama bana Nuh Mete Yüksel’i hatta ve hatta bu işe ömrünü veren Necip Hablemitoğlu’nu hatırlatıyor geldiğimiz süreç..
¥
Bu iş bugünün işi değil.. Hatırlayın dönemin Alman Büyükelçisi Rudolf Schmidt, daha Türk hükümetine güven mektubunu sunmadan KDP’nin resepsiyonuna katılmıştı.. Diyarbakır’da “biji Apo”, “kurdara azadi” pankartları ve sloganları altında içme suyu tesislerinin temelini atmıştı.. Daha da ileri götüreyim meseleyi; “kurulacak olan bir Federal Kürdistan’ın başkenti olan Diyarbakır’a sahip çıkmalıyız ki, Almanya’daki Kürt kökenli vatandaşlarımızla entegrasyon kolay sağlansın” gibi bir sözü hafızalarımızda..
¥
AÇIKLA MESUT YILMAZ
Anavatan Partisi’nin Türk siyasi tarihindeki misyonu biliniyor. Bana sorarsanız üzerinde bir takım şüphelerim yok değil ama yine de görece demokrasiye yakın bir yerde duruyor. Fakat ne zaman ki lideri Turgut Özal öldürüldü. Ortaya çıkan yeni ANAP, yepyeni bir misyonun temsilciliğini üstlendi. Sondan geriye gidecek olursak; Erkan Mumcu’nun 27 Nisan’daki tavrını biliyorsunuz zaten. Ondan önce ise en belirgin aktif siyasi dönemine Mesut Yılmaz damga vurmuştu. Şimdi Mesut Yılmaz’ın üzerinde (vatansever bir yurttaş ise) bir takım sorumluluklar bulunuyor. Geriye dönsün ve açıklasın; Konrad Adenauer’un Türkiye için gerçek planlarını, hedeflerini açıklasın. Türk Demokrasi Vakfı’nın kuruluş gayesini ve arkasındaki gücü açıklasın, Claudia Roth’un Diyarbakır’da yaptığı konuşmaya, Başbakan yardımcısı olarak nasıl izin verdiğini açıklasın.. Avrupa Birliği’ne giden yolun neden Diyarbakır’dan geçtiğini açıklasın. Lütfen. Kalın sağlıcakla.