M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Vasıfsız Müslümanlarla ne Köy Olur ne Kasaba

Vasıfsız Müslümanlarla ne Köy Olur ne Kasaba

Ümmet içinde yeterli miktarda kaliteli/vasıflı Müslüman olmazsa İslam hayata başarılı bir şekilde uygulanamaz.

İslam kuru bilgiden ve teoriden (nazariyeden) ibaret değildir.

Vasıfsız Müslümanların kuracakları İslamî bir düzen, İslam'ın kendisi değil, karikatürü olur.

Vasıflı Müslümanın özellikleri nelerdir?

* Tahkikî parlak ve sahih bir imana sahip olmak.

* Yeterli miktarda sahih/doğru din/ilmihal bilgisine sahip olmak.

* Genel kültüre sahip olmak.

* Beş vakit namaz kılmak.

* Yüksek ahlak ve karakter sahibi olmak.

* Faziletli/erdemli bir Müslüman olmak.

* Mürüvvetli ve fütüvvetli olmak.

* Bilge olmak.

* İhlaslı olmak.

* Takvalı olmak.

* İcazetli olmak.

* Doğrudan doğruya icazetli değilse, iki koldan icazeti olan kimselere bağlı ve rabıtalı olmak.

* Haram ve şüpheli geliri, serveti olmamak, haram yememek.

* Ehl-i dünya olmamak.

* Âhirete yönelik olmak.

* Mu'temed ve ehil kimselerle istişare yapmak.

* Mücahid fi sebilillah olmak.

* İsraf, lüks, gösteriş, aşırı tüketim, aşırı konfor gibi şeytanî tuzaklara düşmemek.

* Ümmet şuuruna sahip olmak.

* Zamanının İmamına gıyabında biat etmiş olmak.

* En az nefs-i levvâme derecesinde olmak. (Nefs-i emmâre derecesinde/derekesinde kalan kişi vasıflı Müslüman olamaz.)

Başka sıfatlar ve özellikler de var ama bu saydıklarım bir fikir vermeye yeter.

İşte böyle Müslümanlar bir araya gelir, İslamî bir düzen kurarlarsa ortaya, yüzde yüz olmasa bile gerçek bir İslam düzeni çıkmış olur.

Müslüman, beş vakit namaz kılıyor ama İslam'ı iyi öğrenmemiş, iyi anlamamış, ahlakında büyük bozukluklar var, parayı ve malı çılgın gibi seviyor, zengin olmak için her haramı ve her haltı yiyor, rüşvet alıyor, haram komisyon alıyor, her tür hortumlama yapıyor, yalan söylüyor, nepotizm yapıyor, emanetlere hıyanet ediyor, verdiği sözü tutmuyor, insanları aldatıyor, kindar, hizip ve fırka asabiyetine sahip, adaletsiz ve insafsız işler yapıyor... Böyle kimseler bir araya gelseler ve İslamî bir düzen kursalar ortaya ne çıkar? Bir felaket çıkar.

19'uncu miladî yüzyılda Kafkasya'da Moskoflarla İslam tarihinin altın sayfalarını oluşturan bir cihad yapan Şeyh/İmam Şâmil hazretlerine bakalım:

* O icazetli bir din alimiydi.

* İcazetli tarikat şeyhiydi. Böylece Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun ona) iki koldan bağlıydı.

* Sahih bir itikada sahipti.

* Çok yüksek bir ahlaka sahipti.

* Çok yüksek bir karaktere sahipti.

* Beş vakit namazı dosdoğru kılardı.

* İstikametin (doğruluğun ve dürüstlüğün) canlı bir timsali (simgesi) idi.

* Mücahid fi sebilillah idi.

* Hakimiyeti altındaki bölgelerde Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeyi uygulardı.

* Mâruf ile emr eder ve münkerden nehy ederdi.

İşte kaliteli bir Müslüman böyle olur.

Şeyh Şâmil örnek bir İslam devleti reisiydi.

Bir keresinde, cihad ederken yaralanmış, bin zahmetle bir dağ köyüne getirilmiş, uzun müddet komada kalmıştı. Kendine geldiğinde ilk sözü "Namaz vakti geçti mi?" olmuştu.

Şeyh Şâmil:

* İcazetli din alimiydi.

* İcazetli tarikat şeyhiydi.

* Gerçek İslam devlet reisiydi.

İşte gerçek İslam toplumları, gerçek İslam uygulamaları, gerçek İslam devletleri böyle vasıflı ve gerçek Müslümanlarla kurulur.

Yazmaktan bıkmadım, bir kere daha tekrarlayayım:

Sultan Salahaddin-i Eyyubî (Allah ona rahmet eylesin) vefat ettiği vakit başveziri Şam sokaklarındaz dellal gezdirmiş:

"Ey ahali, bilmiş olunuz ki, şu şu şu ülklerin sultanı Salahaddin fâni dünyadan âhirete intikal etmiştir. Mirasından, cenaze masraflarına yetecek para çıkmadığı için masrafları yakınları karşılamıştır."

En zeki, en akıllı, en istidatlı, en kabiliyetli, ruhça en asil çocuklarımızı vasıflı Müslümanlar, vasıflı rehberler, vasıflı öğütçüler, vasıflı idareciler olarak yetiştirmezsek gerçek bir İslam toplumu kuramayız.

Vasıfsız Müslümanlarla ne köy olur, ne kasaba.

İlle de vasıflı Müslüman.


* (İkinci yazı)
Yazılarım Yapıcı ve Faydalıdır

Haddim olmayarak çok âcizâne, çok yetersiz, çok etkisiz şekilde de olsa faydalı, uyarıcı, olumlu, yapıcı yazılar kaleme aldığıma inanıyorum.

Kendimi profesyonel bir gazeteci ve yazar olarak görmüyorum. Sarı basın kartım bile yoktur.

Çok nâçizâne de olsa Müslümlanların birleşmesi, tek bir Ümmet olması, başlarına bir İmam-ı Kebir seçmeleri, ona biat ve itaat etmeleri için çalışıyorum.

Her Müslümanın kendisine yetecek kadar sahih ilmihalini öğrenmesini istiyorum.

Tashih-i itikad için çalışıyorum. Beş vakit namazın ve cemaatin edası ve ikamesi için çalışıyorum.

Hizip, fırka, cemaat asabiyetini tenkit ediyorum.

Genel bir belâ ve âfet haline gelmiş olan lüks, israf ve sefahati kötülüyorum.

Müslümanları, Ümmet'i bölmek ve parçalamak isteyenlere karşı uyarıyorum.

Fıkhı ve Şeriati savunuyorum.

Bid'at cereyanlarıyla mücadele ediyorum.

Din sömürüsünü kınıyorum, lanetliyorum.

Zekatların Kur'ana, Sünnete, fıkha, Şeriata uygun olarak verilmesini ve sarf edilmesini istiyorum.

İcazetli, ihlaslı, ahlaklı, erdemli ulema ve fukahaya kulak verilmesini, onların öğütlerini tutulmasını istiyorum.

Allah katında İslam'dan başka hak, makbul, geçerli din olmadığını beyan ediyorum.

Şeriat-ı Garra-i İslamiyenin mukaddes ve muazzez olduğunu açıkça söylüyorum.

Kurtuluş Şeriata, Sünnete uymakla mümkün olur diyorum.

Ehliyeti olmayanların ictihad yapmaları, fetva vermeleri caiz değildir diyorum...

İslam kadın ve kızlarının tesettüre girmelerini istiyorum. Tesettürün dejenere edilmesini protesto ediyorum. Şer'î tesettür istiyorum.

Müslümanların bedevî kültürden medenî kültüre geçmelerini, yükselmelerini istiyorum.

Günahların, isyanların, fısk ve fücurun, nifak ve şikakın yaygın ve yoğun hale geldiği bir toplumun maddî refah ve kalkınmasının keramet değil istidrac olduğunu söylüyorum.

Müslümanların bilhassa sabah namazlarında camileri doldurmaları gerektiğini beyan ediyorum.

Müslüman toplum namazı ve cemaati terk eder ve şehvetlerine uyarsa tokat yer, azaba uğrar diyorum.

Bunları ve benzer konuları yazmayı bir emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesi addediyorum (sayıyorum).

Bu yazılarım karşılığında halktan maddî menfaat, dünyevî ücret, alkış, pohpoh, övgü istemiyorum.

Allah'ın lütuf ve ihsanıyla ihlâslı olabiliyorsam bu yazdıklarımdan dolayı uhrevî bir ücret alabilirim.

İhlâslı olamazsam ücret alamam.

Yazılarım olumsuz değildir, ümit kırıcı değildir.

Hiçbir cemaati, hizbi, fırkayı övmem.

İyi işler yapanların övgüye ihtiyacı yoktur.

İhlassız ve yanlış işler yapanları övgüler kurtarmaz ve aklamaz.

Bendeniz mü'minlerin en değersiziyim.

Bir nebzecik hizmet edebiliyorsam ne mutlu bana.

Elli küsur senedir yazıyorum. Birkaç ay önce taşradan bir misafir geldi, "Yazılarınızı okuyarak namaza başladım" dedi. Benim için ne büyük bir mükâfat!..

Yazılarımı beğenmeyen kardeşlerimden rica ediyorum: Lütfen okumayınız ve üzülmeyiniz.

İsimlerini ve kimliklerini saklayarak hakaret edenlere gelince:

Müslüman ve mü'min iseler onlara hakkım helal olsun.

Müslüman değillerse iman etmeleri için dua ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi