Takdir-i ilahi diye bir şey duymadın mı?
Dün kaldığımız yerden devam edelim. Sorumu tekrar soruyorum: Arapların böyle birdenbire, peşpeşe ayaklanmaları şüphe çekici değil mi? Nereden çıktı bu "Arap Baharı"? Pentagon'da birileri küresel kapitalizm adına düğmeye basmış olmasın?
-Freud'un dediği gibi: "Bazen pipo sadece pipodur", yani görünen şey göründüğü şeyden ibarettir. Tunus'ta bir genç kendini yakarak zulüm düzenini protesto etti ve insanlar bundan etkilenerek düzene başkaldırdılar. Binlercesi şehit düştü, şehitler çoğaldıkça devrim şiddetlendi, ordu bu şiddetle baş edilemeyeceğine kanaat getirip diktatör Zeynelabidin Bin Ali'den desteğini çekti ve neticede Bin Ali devrildi. Bunu gören Mısır halkı "Nihayet bir zafer perspektifi doğdu, Bin Ali gittiyse Mübarek de gidebilir" dedi, o da isyan bayrağını çekti ve neticede Mübarek de devrildi. Bunun üzerine Bahreynli ve Yemenli rejim muhalifleri "Ha gayret, biz de yapabiliriz" dediler. Sonra, Tahrir Meydanı'ndan canlı yayın yapan El-Cezire'de duydukları sloganları duvarlara yazan 15 çocuğun gözaltına alınıp işkenceden geçirilmesi vesilesiyle Suriyeliler de isyan kervanına katıldılar. Budur.
-ABD'nin devrimlere iltifat etmesi de mi pipo üzerinde soru işaretleri doğurmuyor?
-Bahreyn ve Yemen'deki devrim hareketlerine ABD'nin iltifatı sözkonusu değil. Tunus'taki devrime iş işten geçtikten sonra mecburen ve kerhen -devrimcilerin yüzüne bakabilecek durumda olabilmek için- iltifat etti. Mısır'da da ancak Mübarek'i iktidarda tutamayacağına kani olduktan sonra mecburen ve kerhen devrimcilerden yana tavır koyar gibi yaptı. Libya farklı tabii, orada petrol var; onun için ABD Libya'da kendisinden bağımsız olarak başlayan devrim hareketine hiç vakit kaybetmeden petrol vaadi karşılığında aktif destek verdi. Bu destek elbette içimi burkuyor, Libya Devrimi'ne emperyalistlerin gölgesinin düşmüş olmasından elbette mustaribim, keşke Libyalılar Kaddafi'yi kendi imkânlarıyla devirebilselerdi diyorum, ama bunu yapamadılar ve sıkıştıkları yerde emperyalistlerin yardımını kabul ettiler diye onlara küsecek değilim. Libya'da son söz henüz söylenmedi ve son söz inşaallah hak söz olacaktır. Suriye meselesine gelince: ABD'nin Suriye Devrimi'ne sahip çıktığını söylemek çok zor. Tam tersine, devrimi kan deryasında boğmaya çalışan Beşşar Esed'e karşı fevkalade anlayışlı bir ABD var. Der'a'da olayların başlamasından iki hafta sonra ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Suriye'deki durumun Libya'dan farklı olduğunu, şehirlerin bombalanmadığını, sadece göstericilere ateş edildiğini, dolayısıyla müdahale sebebi görmediklerini söyledi. Baas rejimi şehirleri bombalamaya başlayınca da "Esed meşruiyetini kaybetmiştir" demekle yetindi ABD. Yedi ay boyunca kılını bile kıpırdatmadı Suriye Devrimi için. Şimdi yaptırımdan falan dem vuruyor ama o da havası sönmüş 'Özgürlük ve Demokrasi Havarisi ABD' balonuna biraz hava pompalamak için. Beşşar Esed'e ayaklanmayı bastırması için zaman tanıyor, adeta "Bitir artık şu işi" diyor. Sen de kalkmış "Bu devrimin arkasında ABD var" diyorsun.
-Aynen öyle. Ben bu "Arap Baharı"nda bir piponun sadece bir pipo olduğuna inanmıyorum. Amerika düğmeye bastı ve devrim denilen olaylar zinciri öyle başladı.
-'ABD istediği zaman istediği yerde halk ayaklanmaları çıkarabilir ve rejimleri yıkabilir, bir düğmeye basması yeter' diyorsun; öyle mi?
-Evet.
-Öyleyse söyle bana: Libya'da ayaklanma çıkarıp Kaddafi'yi devirmek için niye şimdiye kadar bekledi? Bu işi niye 1980'lerde yapmadı? 1986'da ABD'nin iddiasına göre Kaddafi'nin ajanları Berlin'de Amerikan askerlerinin uğrak yeri olan bir diskoteğe bomba koydular, iki Amerikan askerini öldürüp 79'unu yaraladılar. Yine o dönemde Ankara Gaziosmanpaşa'da bir grup Libyalı, Amerikan gazinosuna bomba koymaya hazırlanırken yakalandı. Sonra Lockerbie hadisesi. 1988'de Kaddafi rejimi İskoçya semalarında bir Amerikan yolcu uçağını patlattı, 243 yolcuyu öldürdü. Evet; madem Libya halkını ayaklandırıp Kaddafi'den kurtulmak elindeydi, bunu niye o zaman yapmadı ABD? Ve madem Suriye'de devrim başlatmak için bir düğmeye basması yeterliydi, o düğmeye de uzun zaman önce basmış olması gerekmez miydi ABD'nin? Suriye yönetiminin desteklediği, İran'ın Suriye devleti üzerinden silahlandırdığı Lübnan Hizbullahı 1980'lerden 2000 yılının Mayıs ayına kadar Güney Lübnan'da İsrail ordusuna kök söktürdü. Nihayet İsrail ordusu bölgeden çekilmek zorunda kaldı. ABD niye o süreçte basmadı düğmeye? 2006'daki 33 Gün Savaşı'nda Lübnan Hizbullahı İsrail'e binlerce füze attı. ABD niye o günlerde basmadı düğmeye? Dersini alıp hiç değilse o savaştan hemen sonra Suriyelileri ayaklandırmalı değil miydi? Lübnan Hizbullahı'nın ikmal yolunu kesmek için o dönemde düğmeye basmalı değil miydi? Madem bunu istediği zaman yapabilirdi, niye o zaman yapmadı? Ve ABD bilmem hangi kapitalist karın ağrıları yüzünden Hüsnü Mübarek'in devrilmesini istiyordu madem; niye 2004-2005 yıllarındaki "Kifaye" ayaklanmasını desteklemedi?
-Sen ne dersen de, ben bu Arap devrimleri zincirini şüphe çekici buluyorum. Bütün bu devrimlerin aynı zamana denk gelmesini ancak ABD'nin düğmeye basmasıyla izah edebiliyorum.
-'Bu öyle zor bir şey ki ancak Amerika gerçekleştirebilir' diye düşünmeni fena halde yadırgıyorum. "Allah'ın takdiri" demek hiç mi aklına gelmiyor? La havle ve la kuvvete illa billahi'l aliyyi'l azîm.