Anayasa konusunda yeşeren ve sönmeye yüz tutan ümitler
24. dönem TBMM faaliyetlerine başladı. 24. dönem eğer başarabilir de gerçek manada çağdaş bir anayasa hazırlayabilirse cumhuriyet tarihinin gerçek manada en demokratik meclisi olarak tarihe geçecektir.
Teşekkül etme itibariyle değil ama yapacağı anayasa itibariyle en demokratik dönem olacaktır.
Teşekkülü üzerinde yüzde on barajı gibi parti içi demokrasi gibi itibarına gölge düşüren bazı noksanlıklar var.
Ancak toplumun ezici çoğunluğunun temsil edilmesi itibariyle milli iradeyi yansıtma hususunda bir eksikliği yok.
Üstelik vesayet unsuru da eskisi kadar etkin değil.
Yani yeni anayasa yapma noktasında meclis kendi iradesini yansıtma özelliğini taşıyor.
Ayrıca mecliste temsil edilen ve edilmeyen bütün siyasi partilerin anayasa değişikliği konusunda mutabık kalmaları da işin diğer bir güzel yanı.
Böylesi bir ortam gerçek manada çağdaş bir anayasa yapılması ümitlerini yeşertiyor gibi görünüyor.
Lakin işin detayına indiğimizde yapılacak anayasanın çağdaşlığı üzerinde bir hayli soru işareti duruyor.
Bir defa CHP'nin ilk üç madde konusundaki açıklamaları, MHP'nin anayasanın başlangıç kısmının bile kalması konusundaki yaklaşımı son olarak meclis başkanının ilk üç maddeye dokunulmayacağı beyanatı yapılacak anayasanın çağdaşlığına şimdiden gölge düşürmekte ve yeşeren ümitleri sarartmaktadır.
Anayasa zaten yapılan değişikliklerle büyük oranda tadil edilmiş geriye başlangıç kısmında ve ilk üç maddede temerküz eden felsefesi kalmıştır.
Bu felsefe değişmeden ne çağdaşlığı yakalamak mümkündür, ne başta Kürt sorunu olmak üzere diğer sosyal, siyasal ve kültürel sorunlardan kurtulmak mümkündür.
Başlangıç kısmında dayatılan anlaşılması imkan harici kutsallık ve milliyetçilik mevcut anayasanın çağ dışılığını yüksek sesle haykıran sesidir ve açık seçim görünen etiketidir.
Maalesef hukuk dışı bütün uygulamalar da bu başlangıç kısmından hareketle yapılan uygulamalar olmuştur, bundan sonra olmayacağının bir teminatı da yoktur.
Siyasetçiler ve bürokratlar bu hususta aşırı hassas davrandıkları için aykırı bir yorum getirmekten bile çekinmekte çoğu kez de savuma makamında kalmaktadırlar.
Bence bu çekingenlikten kurtulmanın en etkili yolu kamuoyu baskısıdır.
Kamuoyu baskısının en etkin yolu da sivil toplum örgütlerinin tutumudur.
Bu konuda TÜSİAD geçen Mart ayında yaptığı çalışma ile diğer STK'ların önünü de açmıştır. TÜSİAD cumhuriyet dışında anayasada değişmeyecek madde yoktur açıklamasıyla çağdaş bir anayasanın yoluna ışık tutmuştur.
Bundan sonra da hem TÜSİAD hem de diğer sivil toplum örgütleri çağdaş anayasa önündeki en büyük engel olan anayasanın başlangıç kısmı ve değiştirilemeyecek maddeleri konusunda kanaatlerini açıklamalı ve demokratik tavırlarını koymalıdırlar.
Anayasamıza ideolojik bir elbise giydiren başlangıç kısmı ve ilk üç madde Türkiye'nin çağdaşlaşmasının önündeki en büyük engeldir.
Bu engel kalkmadıkça hangi değişikliği yaparsanız yapın geçmişte yaşadığımız sorunlar tekrar nüksedebilir, şu anda da yamakta olduğumuz sorunlar da çözümsüz kalmaya mahkum olur.
Bunun en etkin yolu da STK'ların demokratik yaklaşım ve eylemleridir.
STK'lar yarın ağlamak istemiyorlarsa bugün çalışmalıdırlar.
Tüm demokratik ülke hakları gibi ideolojisiz anayasa bizim de hakkımızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.