Ömer Dinçer’e “Kesintisiz” Hatırlatma
Geçen yıl 01-05 Kasım 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilen 18. Milli Eğitim Şûrası’nda önemli kararlar alınmıştı. Bunlardan biri de şuydu:
“Zorunlu eğitim, öğrencilerin yaş grupları ve bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak; 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi ve 4 yıl ortaöğretim olmak üzere öğrencilere farklı ortamlarda eğitim almaya fırsat verecek şekilde 13 yıl olarak düzenlenmelidir.”
Bu karar alınırken, 28 Şubat ürünü olan 8 yıllık kesintisiz tek tip ve tek mekan eğitim uygulamasının sakıncaları ve olumsuz sonuçları uzun uzun tartışılmıştı. Gerçekten, anaokulunu da sayarsak dokuz yıl boyunca 6 yaşındaki ana kuzusu kız ve erkek çocuklarla birlikte 14-15 yaşındaki ergenlik çağına gelmiş genç kızların ve erkek delikanlıların aynı çatı altında ortak mekanları paylaşarak öğrenim görmeleri, eğitim psikolojisi açısından da büyük mahzurları var.
***
Bizim eğitim tarihimizde ve geleneğimizde böyle bir uygulamaya rastlamak mümkün değil! Girme kararlılığımızdan vazgeçmediğimiz Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin hiçbirinde, böyle zorunlu ve kesintisiz eğitim uygulaması yok! Ama, belli amaçlarla bize dayatılan ve hâlâ uygulanan bu acayip karar, hala okullarımızda tahribatına devam ediyor.
Kendisinden beklentiler hayli yüksek olan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in bu konuya ne zaman el atacağını merakla bekliyoruz. Basına yansıdığı kadarıyla sayın Dinçer’in Bakanlık merkez çalışanları ve taşra personelinin verimliliklerini artırma adına bazı yapısal düzenlemelerle meşgul olduğunu görüyoruz. Hatta, okullara yardım alma gibi bazı istisnalar haricinde bugüne kadar sorunsuz yürütülen lokal hizmetleri engellemeye yönelik sert yaptırımlarla uğraşması, hem personelini karşısına almaya hem de kendi enerjisini kaybetmeye neden olmaktadır.
Oysa, sayın Bakan’ın teorisyen ve reformist kimliğini daha büyük projelerle Milli Eğitim gibi çok önemli bir alanda göstermesini beklemekteyiz. Bunlardan biri de şüphesiz, Şura kararı doğrultusunda “kesintisiz” eğitim uygulamasını kaldırmak ve 1+4+4+4 modelini hayata geçirmektir. Buna göre, meslek öğrenme açısından büyük önem taşıyan ortaokullar yeniden devreye girecek, hem de öğrencilerin farklı ortamlarda özgürce eğitim almaları sağlanacaktır.
Ancak bu modele geçilirken bugünkü “kesintisiz” uygulama devam ederse, işte asıl felaket o zamandır. Konuyla ilgili yazımızı merak edenler, yine bu sitede “yazarın diğer yazıları için tıklayın” bölümüne girerek 09.11.2010 tarihli “13 Yıllık Kesintisiz Felaket” başlıklı yazımıza bakabilirler.
Türkiye’nin iş gücüne darbe vuran, meslek okullarının işlevsel gücünü zayıflatan, vasıflı işçi ve ara elemanı ihtiyacını yok eden ve işsizliği artıran bu “kesintisiz” eğitim uygulamasına önümüzdeki yıl mutlaka son verilmelidir.
Ülkemizde bugün, Meslek okullarının oranı hâlâ %35 seviyelerindedir. Avrupa’da bu oran %65’lerdedir. Bu demektir ki, Avrupa’da vasıfsız düz lise mezunlarının oranı %35, yani bizdeki meslek okulları oranı kadardır. Ülkemizdeki bu ters orantı sebebiyle üniversite kapılarında yığılmalar eksilmezken, iş dünyası da işsiz kalmaktadır. Halbuki, Batıda üniversiteye girişler sınavsız yapılırken, istihdam alanları fazla ve iş gücü de yüksektir.
***
Konu açılmışken bir noktayı daha hatırlatalım.
Sayın Bakan’ın, uygulamaya koymasını beklediğimiz bir “Şura Kararı” daha var:
“Milli güvenlik bilgisi dersi müfredatı diğer derslerin program mantığına paralel olarak yenilenmeli ve bu dersin kadrolu öğretmenlerce okutulması ile ilgili yasal düzenleme yapılmalıdır.”
Bu karar da hayata geçtiğinde, hem öğrenciler psikolojik rahatlığa kavuşacak hem de bu derse giren subaylar haklı veya haksız bazı töhmetlerden kurtulacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.