“Anayasa” neden eskidi?
Nasıl yenilenir?Türkiye 1960’a kadar Cumhuriyetin ilk anayasası olan 1924 Teşkilat-ı Esasiye’si ile idare edildi. 1924 Anayasası başlangıçta ideolojisiz bir anayasa idi. Devletin idare şeklinin “cumhuriyet” olduğu ilk maddede belitildikten sonra ikinci maddede “Türkiye devletinin dini din-i İslâmdır; resmî dili türkçedir ve makarrı (merkezi) Ankara şehridir” ibaresi yer alıyordu.
Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve gerçek meşruiyet tanımlaması idi. Fakat, birkaç yıl içinde Türkiye Devleti’nin meşruiyet ilişkilerini değiştirici, aidiyetle meşruiyetin alâkasını koparan, sonradan “devrim” adı verilen uygulamalara girişildi. Ve 1928’de Anayasa’dan “Türkiye devletinin dini din-i İslâmdır” ibaresi çıkarıldı.
Bu arada devleti yöneten tek parti, yani Cumhuriyet Halk Fırkası ideolojisini belirginleştirdi, Avrupa’daki faşist partilere benzer bir yapı kazandı ve 6 ok ilkelerini benimsedi. Türkiye, devleti yöneten partiden ötürü, gayri resmî bir ideoloji devleti hâline geldi. Parti ideolojisi, 1937’de Anayasa’ya ithal edildi, Türkiye böylece resmen bir “ideoloji devleti” oldu.
İşin ilginç tarafı, “din”in yerine “ideoloji”nin konulmasıydı!
1924 Anayasası uygulaması bir yana bırakılırsa, oldukça objektif bir anayasa idi ve milletin hâkimiyet yetkisini Meclis dışındaki organlara paylaştırmıyordu.
Halkın CHP’yi seçmekten imtina etmesi, 1960 anayasasını yapanların, milletin seçimine karşı mekanizmalar oluşturmasına yol açtı. Millet adına hâkimiyet yetkisi kullanacak organlar çeşitlendirildi, TBMM Anayasa Mahkemesi ile kontrol altına alındı. Askerî bürokrasi paralel bir iktidar mekanizması olarak teşkilâtlandırıldı. 1980 anayasası, 1960 anayasasının zayıf noktalarını tahkim edici unsurlara sahipti. Bu arada ideolojik ağırlık tedricen artırıldı.
Türkiye Devleti yola İslâm devleti olarak çıkmışken, İslâm karşıtı bir ideoloji devletine dönüştürüldü ve din kurallarının “kısmen dahi” etkisinin olmayacağı yönünde hükümler Anayasa’ya konuldu.
1980 Anayasası Türkiye oligarşisinin kendini sağlama alma ve seçilmiş siyasî iktidarları kontrol etme kararlılığı üzerine bina edilmiş olmasına rağmen, 1980’den sonra tek başına güçlü iktidar olarak beliren Turgut Özal’ın ANAP’ı ve 2000’li yıllarda Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’si beklentileri boşa çıkardı. Özal, ihtilalin cumhurbaşkanı ile çalışmak zorunda kalan bir lider olarak köklü anayasa değişikliği yapacak durumda değildi. Ancak AB’nin zorladığı hususlarda bazı değişiklikler yapıldı.
Bugün ülkenin önceliği olarak yeni bir anayasadan söz ediyoruz, bu mevcut anayasanın o kadar değişikliğe rağmen eskidiğinin bir ölçüsü sayılmalı. Darbecilerin anayasası ilk defa toptan değiştirilmek isteniyor. Burada en sıkıntılı mesele, “ideoloji”nin ne olacağıdır. Bu hususta verilecek karar veya varılacak uzlaşma, bütün sistemi belirleyecektir.
İdeolojik hükümler korunarak gerçekten yeni bir anayasa yapılabilir mi? Anayasa’nın değişmez maddeleri olduğu gibi yeni anayasaya aktarılarak ortaya konulacak metin yeni bir anayasa sayılabilir mi? Dahası, anayasanın sonunda devrim kanunlarına yapılan atıf korunarak gerçek bir anayasa meydana getirebilir mi?
Son yıllarda, ideolojiye dokunulmadan bir hayli anayasa değişikliği yapıldı, fakat ideolojiyi dayanak yaparak var olan kurumlar gözden geçirildi. Bilhassa yüksek hukuk kurumları ciddi değişikliklere maruz kaldı.
Anayasa’nın temelinde değişmez ideolojik hükümler var oldukça, yüksek hukuk kurumları bu yüzden, objektif hukuk ilkelerini, adalet ölçülerini, hatta kanun metinlerini değil, ideolojiyi en yukarıya koymak durumunda kalabilirler.
Bu bize anayasada asıl eskiyen tarafın ideoloji olduğunu apaçık gösteriyor. “Her şeyin önünde veya üstünde ideoloji” anlayışı, anayasada makes bulmamalıdır.
Anayasa’nın ideolojiden arındırılması, elbette ciddi mukavemetle karşılaşacaktır. Meclis’te rejimin partisi konumundaki CHP ile bazı hususlarda CHP’nin paralelinde yürüyen MHP ideolojisiz bir anayasaya hayır diyeceklerini her halleriyle gösteriyorlar.
Bu durumda ne olacak? Ya iktidar ideolojik maddelere –ki bunlar baştan beri CHP’nin ideolojik hükümleridir- boyun eğecek, yine bildik anayasa metinlerinden birisi önümüze konulacak, ya da iktidar partisi ağırlığını koyup, objektif hukuk ölçülerine uygun bir anayasa metni ile halkın karşısına çıkıp sonuç almaya çalışacak.
Tabii burada, devletin idare şekli, dili vb. birtakım değişmezleri değil, doğrudan tek parti ideolojisi eksenli hükümlerin korunmasından söz ediyoruz. Mesela, bu anlamda mevcut anayasanın ikinci maddesinin korunması demek devletin ideolojik taraflığının sürmesi demektir.
“Cumhuriyet”le birlikte yalnızca hukukun üstünlüğü ve demokrasi vurgusu olan bir madde yapılabilecek mi? Bunu yapacak güç yoksa, gerçekten yeni bir anayasanın yapılabileceğine inanmak zordur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.