D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Türkçe Sözlük’te ne bulunur, ne bulunmaz?

Türkçe Sözlük’te ne bulunur, ne bulunmaz?

Türkçe Sözlük’te ‘cihad” yoktur, “cihat” hâline getirilmişini bulursunuz! Buna karşılık Mehmed Âkif’in en meşhur şiirlerinden biri olan “Çanakkale Şehitleri”ndeki “cihat” kelimesini bulamazsınız!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat

Mehmed Âkif’in bu şiirde ne demek istediğini Türkçe Sözlük ne zaman anlatabilecek?

“Bu saatten sonra anlatmasa da olur” diyebilirsiniz! Ama “Türkçe Sözlük” resmî bir iddia taşıyor. Devletin 12 Mart günü kanunla andığı bir büyük şairin bütün kelimeleri, hiç olmazsa en meşhur şiirlerinin kelimeleri bu sözlükte yer almalı değil mi?

Bunu şimdilik bir tarafa bırakalım. Elbette Türkçe Sözlük’te hiçbir sözlükte olmayan kelimeler, deyimler, sözler de var. Mesela “ayazlandırılmış rakı”. Arayın, tarayın hiçbir yerde bulamazsınız! Bu bulunmaz TDK sözünün ne anlama geldiğini beraber okuyalım: “İnanışa göre sıtma tedavisinde kullanılmak üzere rakının açılarak açık havada bekletilmiş biçimi.”

“İnanış” nedir ve bu tarif hangi “inanış”a göredir? Bu kalıp söz Türkçe Sözlüğün ilk defa 9. baskısında (1998) yer alıyor. Oradaki açıklama daha uzun. “Halk inanışına göre” diye başlıyor. Hangi “halk”ın inanışına göre? Böyle rahat bir başlangıç için, Türkiye halkının büyük bir çoğunluğunun bu inanıştan haberdar olması lâzım değil mi? Öyle olsa, biz, siz ve onlar bu kalıp sözü bilmez mi idik? Başka sözlükler de bu sözü sayfalarına almaz mıydı?

Şu sıralar Türkiye’de “sıtma” diye bir hastalık neredeyse hiç olmadığına göre, bunun hayli eski bir söz olması lâzım. Öyleyse, sözlüğe almak için neden 1998’e kadar beklendi?

9. baskıda açıklama daha geniş. Zaten 11. baskıda tarif bu hâliyle tam olarak anlaşılamıyor. Mesela rakının açılmasından kasıt, “rakı şişesi”nin açılması mıdır? Ama “rakı” maddesinde, kelimenin “rakı şişesi” anlamına geldiğine dair bir açıklama yok!

9. baskıda bu madde “isim”miş, 11 baskıda “ad” olmuş. Tabiî bu temel bir tercih. Bir önceki baskıdaki bütün “isim”ler “ad” yapılmış. Neden daha önce “isim” deniliyordu, neden şimdi “ad” yazılıyor? İsim kelimesini neden bir baskıda eskittik? Ciddi bir sözlükte böyle keyfi değişiklik yapılabilir mi?

Sözlük işe 1945’te “isim”le başladı. 1960’lardan sonra “ad” dedi. 90’dan sonra isme döndü. Şimdi neden tekrar “ad”?

Dönelim nâdir bulunan, sadece Türkçe Sözlük’e mahsus kalıp söze. Orada “rakının açılarak balkonda veya dışarıda bekletilmiş hali” açıklaması var. Balkon nere, dışarı nere? Neyse ki yeni tarifte “açık hava” denilerek sarahat getirilmiş! Eh balkon kapalı olabilir! Dışarı, odanın, salonun dışarısı olabilir! Orası da açık hava olmayabilir!

Gelelim “Fâtiha” bahsine. “Sakın o da Türkçe Sözlük’ün yoklarından olmasın” diye aklınızdan geçiyor her halde. Merak etmeyin var!

“Fâtiha” 1998 baskısında “Ölülere Tanrı’nın rahmetini dilemek için dua olarak okunan Kur’an’ın ilk suresi” olarak açıklanıyor! 7. baskıda (1983) benzer bir tarif var. Orada “ilk suresi” yerine “elham” kelimesi geçiyor. Fâtiha’ya halk “elham” der, “elhamdülilahi” sözüyle başladığı için. Bu anlamda “Elham”ın eşanlamlı bir kelime addedilerek 11. baskıdaki tarifin sonuna konulması beklenirdi. Ayrıca “Elham”ın günlük dilde çok kullanılan bir kelime olarak ayrı bir madde şeklinde alınması gerekirdi.

Son baskıda, tarifteki “ölülere okunma” faslı kaldırılmış, “Kur’an’ın ilk suresi” denilmekle yetinilmiş. TDK’nın son model “Fâtiha” tarifini sözlükçülük açısından yeterli görebilir miyiz? Bu tarifte hiç olmazsa, kelime anlamının açıklanması ve namazın her rekatında okunduğunun belirtilmesi gerekmez miydi?

Fâtiha bu haliyle de olsa var, “fâtihan” hiç yok. Tabiatıyla, “evlâd-ı fâtihan” da yok. Yahya Kemal’in “Üsküp ki Yıldırım Bayezid Han diyarıdır/Evlâd-ı fâtihana onun yadigârıdır” mısralarını anlamak imkânı da yok!

Eskilerde kalmayalım. Son yıllarda “marketçilik” aldı yürüdü. Bakkallar market oldu! Elbette marketin “süper”i, “hiper”i ve hatta “gros”u var. TDK sözlüğüne göre, “grosmarket”le “süpermarket” aynı. İkisi de “büyük mağaza” olarak tarif ediliyor.

Mesele büyüklükteyse; evet, ikisi de büyük. Fakat iki “market” arasında fark var, işte marifet bu farkı tarifte göstermek. Grosmarketi süpermarketten ayıran, onun “toptancı mağaza” olması!

Türkçe Sözlük’te hata mı ararsın? Zibil gibi!
İnanmayacaksınız belki, “zibil” yok, “zebil” de!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi