Osmanlı düşmanlığı yapsınlar ama gerekçeleri olsun
Bizans ruhlu kişilerin Osmanlı düşmanlığını anlarız. Konstantiniye, İstanbul oldu çünkü.
Müslüman ruhlu ve mayalı insanlar; İstanbul’un fethini kutlarken, Bizans ruhlular da Kostantiniye’nin düşüşünü anıyorlar.
İçimizdeki Bizans ruhlular ise dışarıdakilerden aşağı kalmıyor ve her fırsatta, Osmanlı düşmanlığı üzerine ellerinden geleni yapıyorlar.
Tabii bu durum gayet normaldir. Biz nasıl İstanbul’un fethini coşkuyla kutluyorsak, elbet onlar da düşüşüne üzülecek ve düşmanlıklarını sergileyeceklerdir.
Yalnız içeridekiler nefretlerini ve kinlerini sergileyip, bu hallerini televizyon dizi ve programlarıyla ekrana taşırken, topluma bir belge sunamıyorlar.
Hiç olmazsa belgelerle hareket etseler, hep hain batılı tarihçiler yerine, yerli tarihçilerden veya arşivlerden yararlansalar, belki de bu kadar düşman olmayacaklar.
İnsan bir şey öğretmek için, önce öğrenir, sonra öğretir. Öğrenmeye direnip, öğretmeye kalkmanın tüm dünyadaki adı “ihanettir.”
Geçelim.
Dün Hürrem ve Mihrimah adlı kitaptan söz etmiş, yarın bazı örnekler vereceğim demiştim.
Yalnız Cihan Padişahı Kanuni’den küçük bir örnek vererek devam etmek istiyorum.
Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye Camii’ni yaptırırken Mimarbaşı Sinan ağayı çağırır ve şu emri verir:
“Camii inşaatına yük taşıyan bütün hayvanların cinsleri ve yaşları tespit edile. Her birinin kilosuna göre yük yüklene. Sekiz saatten fazla iş yaptırılmaya. Yemleri, suları ve bakımları muntazaman yapıla. Ayrıca inşaat etrafında ve civar yerlerde bulunan kedi ve köpeklere de su ve yiyecek verile.”
Hayvan haklarını titizlikle gözeten bir padişahın; “bilinmeyen, görülmeyen ve hiçbir belgesi olmayan haremini,” kendi yaşamak istedikleri ama yaşayamadıkları fantezilerine kurban edenler, acaba nasıl tıynette kişilerdir?
Geçelim.
Haseki Külliyesi, Hürrem Sultan’ın milletimize bir ikramıdır. Bu külliye yüz yıllarca sadece İstanbul’a değil, Osmanlı sınırları içerisinde ve dışında nice milletlere hizmet etmiştir.
Yine Hürrem Sultan’ın Peygamberimiz (s.a.v.)’in;
-“Her kim Kudüs’te bir dirhem sadaka verirse, Cehennem ateşinde yanmaktan kurtulur” buyurarak hususi önem sarf ettiği Kudüs’te yaptırdığı ve hem Hıristiyanlara hem de Müslümanlara eşit miktarda yemek dağıtılmasını şart koştuğu imareti vardır.
Gün yüzüne çıkan ve halen çalışmaları devam eden Osmanlı arşivlerinde daha nice belgeler var. Umarız yakında çıkar. Kısaca Mihrimah Sultan’dan da söz edelim.
Mihrimah Sultan’ın ilk hayır hizmetlerinden birisi, Mekke, Mina ve Arafat hattında Harun Reşid zamanında yaptırılan suyolunu yeniden inşa ettirmesidir.
Külliyeleriyle birlikte Üsküdar Mihrimah Camii ile Edirnekapı Mihrimah Camii de aynı sultanındır.
Geçelim.
“Görülmeyen, duyulmayan, bilinmeyen bir haremi,” ‘böyledir’ diye sunmak frenkizmdir. Frenkizmin ne bize ne başka bir topluma faydası yoktur.
Frenkizmciler oyunda oynaşta iken, bu millet daha nice Bizans’ları fethedecek, nice Fatih’ler yetiştirecektir.
Ve frenkizm zihniyeti, Şanlı Osmanlı’nın ıskartaya çıkarılmış artıklarıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.