Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Bu davalar çok uzadı

Bu davalar çok uzadı

Siyasi irade anayasa konusunda, dibi pek de berrak görünmeyen uzlaşmaya kilitlenmişken mahkemelerdeki tıkanmaların halen devam ettiğini izlemekteyiz.

Özellikle Ergenekon ile Balyoz davaları...

Savcı ve hakim değişiklikleri yanı sıra, muhalefetin durmadan özel yetkili mahkemeleri kaldırmaya yönelik istekleri ise işi daha da yokuşa sürüyor.

Özel yetkili mahkeme demek, bu işi bilen ve de uzmanlaşan demektir.

Uzmanlık artık asrın gereğidir.

Kılıçdaroğlu, mahkeme işini Sosyal Sigortalar Kurumu ile karıştırmıyorsa ikide bir özel yetkili mahkemelerin kaldırılması konusundaki söyleşilerini bıraksın.

Aksine, davaların kısadan halledilmesi için uzmanlaşmaya şiddetle ihtiyaç vardır.

Bunu Kılıçdaroğlu ile nazariyeden yetişme ekibi bilemeyebilir ama bizim gibi saçını sakalını bu harmanda ağartanlar bilir.

Vergi, icra, tapu, idare, terfik gibi ille de uzmanlaşma...

Asıl üzerinde durmak istediğim, hangi şart ve de konumda olursa olsun yargılama bu kadar uzunca olmamalı. Uzunca yargılama, hakkını veremeyen adalet demektir.

Suçluların taşıdıkları kimlik bir tarafa, aynı uygulama bize de yapılsa herhalde katlanmak istemeyiz. Hatta, içimizden öylesi adalete isyan bile ederiz.

Sağlıkta, adalette, eğitimde devletin mazereti olmaz...

Mahkeme dediğin makul bir sürede ya beraat diyecek, veya cezasını vererek davasını sonuçlandıracaktır. Şu anda Ergenekon ile Balyoz davaları üç yıldan fazla sürdüğü halde hâlâ sonuç yok. O zaman ortamı yakalayanlar yargının siyasallaştığını ikidebir dürtüp durunca akıllara değişik vesveseler geliyor.

Yoksa bir parmak da buraya mı çalındı?

İş uzasın ki sulandırılsın...

Nedenini sorduğunuzda yetkililerin verecekleri cevabı biliyorum, dosyaların oldukça hacimli olması, olayların iç içe geçmesi, sanık sayısının çok olması, müdafi avukatların gereksiz isteklerde bulunması, muhalefetin baskısı gibi nedenler kısa sürede karar vermeyi engelliyor... Bu çeşit mazeretler davalara bakan hakim ve savcılar açısından makul görülse de, her güçlüğün bir çıkış yolu olmalı, hatta devlet bu yolu ne yapıp yapıp bulmalıdır.

Aksi halde, gidişatın ileride pek de hayra alamet olacağını düşünmüyorum.

Yargılama süresi böylece uzayıp giderse sonuç fiyaskolarla noktalanabilir, hatta bir iktidar boşluğunda ortam birden değişebilir. Nasılı yok, hakim ve savcılar da içimizden birleri. O birilerine ille de iktidarın havası, suyu etki eder. Geçmişte etmedi mi?

Adalet bamteli gibidir, koptu mu sadece kendi yapısına değil, bulunduğu topluma da zarar verir. Dünyadaki itibarımızı sarsar, aleyhimize kullanılır...

O bakımdan, yargı elini çabuk tutarak ne yapacaksa yapsın.

Dosyalar bir mahkemeye yüklü mü geliyor?

Olaylara göre hakim ve savcı sayısı yetersiz mi?

Veya gerekli altyapı çalışmaları hantal mı?

Her ne ise, neresinden bakarsanız bakın, bu davalar başı ile dibi ile ülkenin geleceğini ilgilendiriyor. Bir devre damgasını vuran darbecilerle, yıllardır baş edemediğimiz terör olayının bağlantılarını çözebilmek için bu davaların kısa yoldan sonuçlanmasına ihtiyaç var.

Ak koyun mu, kara koyun mu belli olmalı...

Değilse, eldeki örgütler ile bağlantıları gider hikayeleri kalır...

Hatta setre arkasında bekleyenlere bir başka mağduriyetin kapısını açar.

Şimdiden belli çevrelerin olur olmaz sızlanmaları başladı...

Yargı iktidarın elindeymiş, Erdoğan hükmediyor, hakimler karar veriyormuş...

Yarın da bir başka kulp bularak asılacaklar....

O bakımdan, kötüye meydan vermemek için işi sıkı tutmak ve de sonucu çabuk söylemek gerekiyor. İçeri alınanlar suçlu mu, suçsuz mu?..

Bu sorunun cevabını elbetteki yargı verecektir, ama hantal değil tezelden vermeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi