BJK’li Tayfur çeteci, Susurlukçu İbrahim Şahin değil, öyle mi!

BJK’li Tayfur çeteci, Susurlukçu İbrahim Şahin değil, öyle mi!

Askeri vesayet rejimine kızgınlığımızın nedenlerinden biri, hepimizi aptal yerine koymasıydı.

16 Mart’ta ne olduğunu bilirdik, Hrant Dink suikastini anlardık.

Ama devlet denilen organizasyon, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile, jandarma ve polisle gerçeğe, mutlak gerçeğe ulaşmamızı engelleyici bir işlev görürdü.

Mahkemeler ya davaları zamanaşımına uğratır ya da soruşturmanın derinleştirilmesi engellenirdi.

16 Mart Katliamı davası kamu görevlilerinin rolü aydınlatılmasın diye zamanaşımına uğratıldı mesela.

Dink Suikasti’nde de soruşturmanın derinleştirilmesi engellendi özenle.

Jandarma ile polis arasında gerilim havası yaratıldı ve devletin başrolde olduğu anlaşılan bir eylem okeyci çocuklara yıkıldı.

Cumhurbaşkanı Gül olmasa, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun davası da benzer bir akıbete uğrayacaktı.

Bu nedenle Anayasa referandumunda ‘’Yetmez ama evet’’ dedik.

Şimdi acaba bizi eleştirenler haklı mıydı acaba diye düşünmeden edemiyorum.

Çünkü bir vesayet bitti, yenisi başladı izlenimine kapılıyorum giderek.

İşte Susurluk Davası...

Ayhan Çarkın itiraflarıyla bir dönemi aydınlatacak bilgiler ortaya çıkardı.

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel soruşturmayı derinleştirme kararı aldı ama İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Karaali, Ayhan Efeoğlu cinayetini ‘’Çete suçu’’ saymadı.

Futbolda şike soruşturması, ele geçen korsan silahlarıyla örgütlü suç olarak niteleniyor...

Aynı mahkeme, ellerinde silahla örgütlenen ve çok sayıda insanı öldüren bir mekanizmayı çete olarak kabul etmiyor.

Bu özel yetkili mahkeme, haydi Fenerbahçe’yi bir kenara bırakalım ama Beşiktaş Yöneticisi Serdar Adalı ile Teknik Direktörü Tayfur Havutçu’yu bir telefon görüşmesine istinaden tutukladı.

Bu insanları hangi savcı soruşturdu?

Özel yetkili savcı...

Hangi mahkeme tutuklama kararı verdi?

Özel yetkili mahkeme...

Şimdi aynı mahkemede görevli bir savcı, polislerin suç işlemek için organize olmasını çete suçu olarak değerlendirmiyorsa, yine zekamıza hakaretle karşı karşıyayız demektir.

Hakimler ve Savcılar Kurulu herhalde bu kararla bir ilgilerinin olmadığını açıklayacak, biz de yiyeceğiz.



Kılıçdaroğlu’na taktik önerisi

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu birileri AK Parti’yi yolsuzlukla yıkarsın diye ikna etmiş herhalde, eline gelen dosyayla ekrana çıkıyor.

Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki konusunda böyle dolduruşa geldi, şimdi o iddiaları hatırlamıyor bile.

Ama Özhaseki imajı bir takım insanların nezdinde yara aldı.

Kılıçdaroğlu da hem insanlar hakkında kolay ithamda bulunan, hem de aslını araştırmadan suçlamada bulunan ve fikrini takip edemeyen bir siyasetçi konumuna düştü.

Şimdi, Deniz Feneri’nde benzer bir oyuna geldiği anlaşılıyor.

Deniz Feneri’nde yanlış yoktur demiyorum.

Ana muhalefet partisi lideri, bu konuda bir yanlışı seslendirecekse, kılı kırk yarmalı diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi