Masonluğun Üç Sarıklı Şövalyesi Afganî, Abduh, Reşid Rıza
Şu üç ismi hiçbir uyanık ve şuurlu Ehl-i Sünnet Müslümanı hatırından çıkartmamalıdır: Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh, Reşid Rıza.
Bunların müşterek özelliği üçünün de sarıklı Farmason olmasıdır.
Bunların üçü de İslam'da reform, yenilik, değişim taraftarıdır.
Afganî, asıl kimliğini gizleyerek Müslümanları aldatmıştır.
O, aslen İran'ın Esedabad şehrine mensup olduğu halde kendisini Afgan göstermiştir.
O, aslen Şiî olduğu halde kendisini Sünnî göstermiştir.
Böylece "Bizi aldatan bizden değildir" hadîsinin tehdidi altına girmiştir.
Bunların üçü de Osmanlı Hilafetinin yıkılmasında, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak rol oynamıştır.
Bunların üçü de Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslamlığına büyük zarar vermiştir.
Masonluk nedir?.. Evrensel, gizli ve özel bir kardeşlik hareketi perdesi altında dünyayı ve insanlığı hakimiyeti altına almak isteyen bir tür dindir. Masonlar iki ana gruba ayrılır: Allah'a inanan Masonlar. Allah'a inanmayan, kimi agnostik, kimi ateist Masonlar.
İki Mason grubu da İslam'a, Kur'ana, Şeriata, Hilafete karşıdır.
Masonlar kendi aralarına Hıristiyanları ve Müslümanları alırlar ama Masonluğu diğer dinlerden üstün kabul ederler.
Afganî, Abduh, Reşid Rıza Masonluğun İslam dünyasında üç büyük ajanı, üç şövalyesi olmuştur.
Afganî ve Abduh'un Masonlukları dışında Bahailikle de alakaları olduğuna dair iddialar ve belgeler vardır.
Hindistan arşivlerindeki şu belge hayli dikkat çekicidir:
(C:S:B) Report of D. E. McCracken, dated 14 August 1897, in file foreign: Secret E, Sept. 1898, no. 100. pp. 13-14; national archives of the governement of India, New Delhi.
Abduh Abdul Baha ile şahsen görüşmüş ve onun hakkında sitayişkar cümleler yazmıştır.
(Colm Juan R. I., "Rashid Rida on the Bahai Faith: A Utilitarian Theory of the Spread of Religions", Arab Studies Quarterly 5, 3 (Summer 1983): 278)
Bugünkü İslam dünyasındaki modernist, reformist, bazısı aşırı, bazısı ılımlı akım ve hareketlerde bu üçlünün büyük tesirleri ve tuzu biberi vardır.
Ehl-i Sünnet uleması, fukahası ve mürşidleri Masonluğa karşı olmuş, onu bir küfür ve fesat hareketi olarak görmüştür.
Hiçbir İslam aliminin, fakihinin, mürşidinin Bahailiğe en ufak bir sempatisi olmamış, görülmemiştir.
(Türkiye'de Bahaî cemaati vardır. Hattâ son birkaç yıl içinde onlardarn birinin bir üniversiteye rektör tayin edildiğini duymuştum.)
Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin yıkılmasında Masonlar büyük rol oynamıştır.
Hilafetin yıkılmasında Masonlar büyük rol oynamıştır.
Şeriatın kaldırılmasında Masonların büyük rolü vardır.
İslam medreselerinin kapatılmasında Masonların rolü büyüktür.
Bugün Türkiye'de bazı reformcu ve aykırı ilahiyatçılar Afganî'nin, Abduh'un, Reşid Rıza'nın hayranıdır ve onların izinden gitmektedir.
Alim, fakih, arif bir Müslümanın bu üç Masonun peşinden gitmesi, onları sevmesi, onların metot ve doktrinini benimsemesi dinen caiz olur mu?
Âqil ve bilge Müslümanların bu konuyu tartışmaları gerekir.
Kur'an tek hak, muteber, geçerli dinin İslam olduğunu, Allah'ın İslam'dan başka din kabul etmeyeceğini çok açık, çok seçik, çok vâzıh, çok sarih şekilde bildirmektedir.
Bir insan nasıl, hem Müslüman, hem Hıristiyan olamazsa; hem Mason, hem Müslüman olabilir mi?
Birtakım reformcu, yenilikçi, değişimci, yeni İslamcı ilahiyatçıların, Afganî, Abduh ve Reşid Rıza sevgilerini Ümmet'e açıklamaları ve savunabilirlerse kendilerini savunmaları onlar için bir vicdan vazifesidir.
Sünnî Müslümanlar bu üç ismi, bu sacayağını, Masonluk dininin bu üç şövalyesini bir an bile hatırlarından çıkartmamalıdır.
Onlar Osmanlı Hilafetini yıkarak, Müslümanlık alemini perişanlığa, esarete, zillete sürüklemiştir.
İslam alemi onların ektikleri zehirli tohumların ekinleriyle kaplanmıştır.
Onlar, bilerek veya bilmeyerek emperyalizme, sömürgeciliğe, global Kapitalizme ve Liberalizme hizmet etmiştir.
Ehl-i Sünnet Müslümanları böyle şâibeli, bulaşık, karışık, bulanık adamların peşinden gitmez.
Bizim yakın tarihteki imamlarımız Şeyhülislam Mustafa Sabri, Muhammed Zâhid el-Kevserî, Yusuf İsmail en-Nebhanî, Halid-i Bağdadî, Şeyh/İmam Şâmil, Ahmed Zeyni Dahlan, Bediüzzaman, Abdülhakim Arvasî, Muhammed Zâfir el-Medenî, Ebu'l-Hüda es-Sayyadî ve benzeri ehl-i Sünnet uleması, mürşidleri ve mücahidleridir.
Peygamberimizin zuhurundan, risaletini ilanından, tebligatından itibaren önceki dinler ve şeriatlar nesh olunmuş, yürürlüktan kaldırılmıştır.
İslam, tek hak din oluşunda hiçbir ortaklık kabul etmez.
Masonluk, kendini dinlerin üzerinde gören bir doktrin olarak Kur'ana, Sünnete, Şeriata göre merduttur.
Afganî, Abduh, Reşid Rıza merduttur.
Onlan Müslümanlara önder olmaz, baş olmaz, örnek olmaz.
Onların yolundan gidilmez.
Onların eteklerini tutarak Mevla bulunmaz.
Gerçek, icazetli, muhlis, muttaki Ehl-i Sünnet ulemasının, fukahasının, mürşidlerinin peşinden gidenler Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) hidayet yolunda olur ve Mevlasını bulur.
Afganî'nin, Abduh'un, Reşid Rıza'nın yolundan gidenler, silsilenin sonunda Masonların Hiram Ustasını bulur. Hiram Usta'nın yolu necat yolu değildir. Hiram Usta'nın eteğine tutunarak ebedî saadet bulunmaz, Cennete girilmez.
Fa'tebirû yâ ülü'l-ebsar...
* (İkinci yazı)
Kulağından Tutup Atmışlar!
FİLAN Parti'nin bir üyesi bir belediye kararına itiraz şerhi koymuş. Sonra iş sahibi ile anlaşmışlar. Elli bin lira karşılığında itirazını geri çekmeye razı olmuş. Bu para 10'ar bin liralık beş taksitte ödenecekmiş. Birinci taksit ödenmiş, sonra iş açığa çıkmış. Filan parti hemen apar topar üyeyi ihraç etmiş.
Buraya kadar normal... Rüşvetçiyi ihraç ettikleri için tebrik ediyorum.
Yalnız işin gerisi de var.
Partinin sözcüsü "Îşte biz rüşvet alanı, yolsuzluk yapanı böyle kulağından tutup atarız. Öteki partiler de böyle yapsalar ya!.." demiş.
İşte buna çok güldüm.
Yahu bu gibi işler, uzun süreden beri yapılıp duran işlerdir.
Bir değil, iki değil, on değil, binlercedir.
Bu konuda kamuoyunda tevatür derecesine varmış rivayetler, dedikodular vardır. Pis kokular vardır.
Kararlara itiraz edenler, imzalarının altına cep telefonu numalarınıı yazıyormuş... Bu ne demektir?
Birbirleriyle kanlı bıçaklı bazı partililer bu gibi konularda sıkı fıkı can ciğer kuzu sarması işbirliği yapıyormuş.
İçişleri ve Adalet Bakanlığı'nın bu konuda çok geniş, çok kapsamlı, çok amansız bir araştırma ve soruşturma yapması gerekmez mi?
Bu gibi konular yekun olarak yüz milyarlarca dolarlık bir sektör haline gelmiştir.
Bu konuda dönen dolapları Mısır'da Sağır Sultan bile duymuştur.
Bu gibi işler istisnâî suçlar olmaktan çıkmış genelleşmiş, kurallaşmıştır.
Bu yollarla muazzam paralar kazanılmış, kirli kara necis haram servetlere sahip olunmuştur.
Rezaletler ayyuka çıkmıştır.
"İşte biz yolsuzluk ve yamukluk yapanı ensesinden tutup böyle atarız..."
Yok canım!..
Öyle mi?