Öfke baldan tatlıdır
“Kadife Devrim”di, “demokratik talepler”di, “Arap Baharı” idi, derken, Wall Street’tekiler de sokağa döküldü. Bu insanlar ne istiyor olabilirler? Bunlar “radikal dinci” değil, El Kaideciler hiç değil. Zenciler de.. Evsizler, işsizler, sokak çocukları da değiller.. Ortak ideolojik bir kimlikleri de yok. Tek başına sağcı, solcu, milliyetçi, dindar, liberal olarak da tanımlanamazlar.. Herkes var. Bunları bir örgüt sokağa dökmüyor.. Merkez media ya da aydınlar da desteklemiyor. Üniversite bahçesinde toplanan gençler de değil bunlar.. 100’e yakın ülkede, en az 200 şehirde aynı zamanda sokağa çıkıyorlar.. Mısır bir başlangıçtı. Tahrir Meydanı okul oldu..
Tahrir’de İsrail’e karşı yükselen öfke, Wall Street’te kapitalizme karşı öfkeye dönüştü..
Öfke baldan tatlıdır.. Bu insanlar def-i mazarrat için bir araya geldiler. Celbi menafi için ortak bir fikirleri ya da hayalleri yok gibi. Genel olarak adalet, barış, özgürlük istiyor olsalar da. Kapitalizme karşı, finansal tetikçilere karşı vicdan temelli bir isyandan söz edebiliriz belki.
Duyarlı, vicdanını kaybetmemiş insanlar bu işlerin böyle gitmeyeceğini görmeye başladılar..
Batı demokrasi insanlara umut vermiyor artık.. Başkalarının kanları ve gözyaşları üzerine kurulu bir zenginlik ve iktididarları vardı. Batı demokrasisinin arka pahçesinde darbeci generaller, diktatörlerlerle sömürü temelli sıcak bir işbirliği vardı. Finansal tetikçiler, silah tüccarları hepsi kol kola idi. Uluslararası finans kapital dedikleri, dünya derin devletinin örtülü KİT’i idi aslında!
Terör, soğuk savaş döneminde ustalıkla kullanılan, hedef ülkeleri dize getirmek için bir enstrümandı. Adına “kontrollü bunalım stratejisi” diyorlardı..
Dünyaya kalkınma, insan hakları notu verenler, çevre standartları oluşturanlar, kendileri havayı, suyu, toprağı acımasızca kirletmeye devam ettiler.. İnsan haklarını ayaklar altına aldılar, darbecilerle kol kola demokrasiye ve insan haklarına karşı cinayetler işleme konusunda hiç tereddüt etmediler.
İran’a karşı nükleer bahaneler bulanlar, İsrail’in nükleer silahları karşısında 3 maymunu oynamaya devam ettiler.. Irak’ı ve Afganistan’ı nasıl işgal ettiklerini biliyoruz..
Çıkarları söz konusu olduğunda ilkelerini nasıl ayaklar altına aldıklarını biliyoruz..
Şimdi, güçlerinin zirvesinde iken bir anda derinden gelen bir dalga ile sarsılmaya başladılar.
ABD ilk büyük şoku 11 Eylül’de yaşadı. İkiz Kuleler’den dumanlar yükselirken bile kimse bu kulelerin kendi üzerine çökeceğini düşünmüyordu. Sonra bir anda çökmeye başladı. Ve ardından ötekisi..
ABD ve AB, bana kalırsa bir süre daha ayakta kalacak ve arka arkaya ansızın yıkılacaklar.
Bu Amerikan yüzyılının sonudur. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gelen günler geçen günleri aratacak... Bu AB için ise sonun başlangıcıdır.
Daha trajik olanı ise ABD ve AB’nin ardından bu ülkelerle derin bağları olan ülkeler de aynı girdaba sürüklenecek. Çöken sadece ABD ve AB değil, dayandıkları kavram ve kurumları, ütopyaları, paradigmaları, bilimi, sanatı, felsefesi, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel değerleri, mimarisi, değer yargıları, normları ile bir çöküştür.. Bu çöküş Çin, Hindistan ve Rusya’yı, Latin Amerika, Afrika, Balkanlar ve Kafkaslar’ı da etkileyecek.
BM, AB, OECD, G20, NATO gibi uluslararası örgütler de bu durumdan etkilenecekler.
Bana kalırsa Batı toparlanmaya çalıştıkça süreç daha da hızlanacak. Öfke ve tepki büyüyecek. Dindarlar, sosyalistler, liberaller, azınlıklar, işsizler, aydınlar, yoksullar, değişimden yana olan, bu gidiş ve gelecekle ilgili korkuları umutlarından daha büyük olan herkes bir araya gelecek. Bu düzen değişmesine değişecek de, yerine ne koyacağız? Bu boşluğu kimler, nasıl dolduracak, yeni uluslararası düzeni kimler, nasıl kuracak? Büyük değişim hukuk düzeni, siyasal düzende, ekonomik düzen, çevre politikalarında radikal değişikliklere, bir çok ülkenin sınırlarında, rejimlerinda, servet ve iktidar sahiplerinde değişikliklere sebep olacak.
Öfkeyle kalkanlardan bazıları, gün gelir zararla oturabilirler. O gün kaybedenler arasında yer aldıklarında başka tartışmalar başlayabilir.. Bu işlerde Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak vardır.. Yapmak, yıkmaktan zordur.. Yapmak için bilgi, emek, sabır, cesaret gerek.
Yeni felsefi bir döneme ihtiyaç var.. Demokrasinin biçim ve öz olarak yeniden tanımlanması gerek. Laiklik de öyle. Özgürlüklerin de aynı şekilde yeniden tanımlanması gerekecek.
Şimdi, herkesin daha dikkatli, akıllı, dürüst, cesur, sabırlı olması gerek.
Bu arada Türkiye bu öfke patlamasından niye etkilenmiyor derseniz, etkileniyoruz aslında. Ama bizim şansımız, biz akıntıya karşı, ya da rüzgara karşı yol almıyoruz. Aksine, rüzgar arkamızdan esiyor. Türkiye başta İsrail olmak üzere dünya egemenlerine karşı duruyor, mazlum halkların sesi oluyor. Türkiye egemenlerin işbirlikçisi darbeci çetelere karşı bir tavır içinde.. Onun için en az etkilenen ülke olarak, ülkemiz kriz ortasında güvenli bir adaya dönüşüyor. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.