Serdar Arseven

Serdar Arseven

Rahmetli Yazıcıoğlu’nun orada ne işi vardı?..

Rahmetli Yazıcıoğlu’nun orada ne işi vardı?..

O’nun nazarında farklı bir yerde olduğumu çok iyi biliyordum... Hoşuna gitmeyeceğini bile bile dostane uyarılarda bulunan üç beş adamdan biriydim zira.

Bilen çoktur, etrafına bugünün Ergenekoncuları ile uzantılarının sızmaları olduğunda ve Merhum Yazıcıoğlu bunlardan etkilenmeye başladığında, kendisini sinirlendirmeyi göze alarak karşı çıktım.

Mesela, 28 Şubat sürecinde Refahyol’u terk ederek Cindoruk’un partisine geçen “derin devlet bakanı”nın kabulüne tepki niteliğinde yazılar kaleme aldım.

Genel Merkez’de kendisini ziyaret edip; “Sizi, yıllar yılı biriktirdiğimiz muazzam itibarı bir çırpıda yok etme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyorlar!” dedim.

Yine 28 Şubat sürecinin “fişçi bürokratı” o kapıdan içeri alındığında, karşı çıktım...

Ve, partiye sızan, sızdırılan çok sayıda isim...

Başkan; “Ya kardeşim; kimseyi almıyoruz, çerçeveyi dar tuttuğumuzu söylüyorlar. Alıyoruz, bu kez de itirazlar yükseliyor” diyerek şikayetçi olsa da...

“Uyarıların için Allah razı olsun” demeyi ihmal etmiyordu.



Evet; bugün...
“Helikopterin kaza değil cinayet sonucu” düştüğüne dair bulguların birbiri ardına geldiği bugün kafayı o dönemin sızmalarına takmış durumdayım...

Kimler niçin sızdırıldı oraya?

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşlarından Ökkeş Şendiller’in soruları mutlaka cevap bulmalı...

En önemli mesele;
Merhum Yazıcıoğlu’nu, BBP’yi bırakın birinci parti, sondan ikinci parti bile yapmadığı ve asla yapmayacağı çok iyi bilinen Çağlayancerit’e, kelleyi koltuğa alarak gitmeye “ikna” edenler üzerinde mutlaka durulmalı.

İşte size bir detay: İlle de helikopterle Çağlayancerit’e gitme baskısı yapan bazı isimler, uçan tabut niteliğindeki helikopterin firmasından evvel bir başka firma ile görüşüyor.

Bu firmanın yetkilisi, “çok çok süper emniyetli bir helikopter” için çok daha fazla paradan bahsediyor...

Bahsediyor ve hemen ardından şunu söylüyor:

“Bu parayı verseniz bile söylediğiniz günlerde Çağlayancerit’e uçamayız. Bu intihar olur!..”


Ve bu arada...
Merhum Yazıcıoğlu’nun “ısrarlar” üzerine “Beni öldürecek misiniz?” dediğini de biliyoruz...

Bir lider, eğer kazanma ümidi varsa, kazanılacak yer, “köy” niteliğinde bile olsa gidebilir.

Ancak, gelin görün ki, Çağlayancerit’te BBP’nin kazanma ihtimali sıfır...

Öyle ki; Merhum Yazıcıoğlu’nın yolunda öldüğü Çağlayancerit, “zerre vefa” kaygısı duymaksızın sonuncu parti yaptı BBP’yi!..

Rahmetli Yazıcıoğlu’nun yolunda ölmesinden sonra bile sonuncu parti olabilen BBP’nin, cinayet öncesinde ne gibi bir “ümidi” vardı ki, böyle bir risk aldırıldı!..


Birileri, Rahmetli’yi “kazanma ümidi” olduğuna nasılsa ikna etmiş demek ki...

Belki ikna edenler de oyuna gelmiştir, onlar da ikna edilmiştir!..


Önce “Ölüm ihtimalinin çok büyük olduğu” bir maceraya itiliyor Merhum Başkan.

Sonra da...
“Helikopterden sağ kurtulsa bile o hava şartlarında en fazla dört, beş saat yaşayabilir” hesabıyla, arama kurtarma faaliyetleri zaafa uğratılıyor...

“Başkan kurtuldu, sadece ayağında kırık var, hastaneye sevk ediliyor” filan... Bir lider, nasıl böylesine hâsılı imkansız bir hedef için böylesine büyük bir riske sürüklenir?

Bakın aklıma şimdi gelene...

Merhum Yazıcıoğlu’nu kaybettiğimiz seçim kampanyası esnasında, Saadet’in başında bulunan Sayın Numan Kurtulmuş’un, “Doğu Seferi”ni izliyoruz...

Saadet, küçük bir uçak tutmuş...

Bayağı sallanıyor, iç ürpertiyor ama havaalanına ulaştırmayı başarıyor bizi.

Piste indiğimizde, bir “cisme” çarpıyor uçağımız...
Biraz savruluyoruz...

İnip baktığımızda görüyoruz ki pervane hafiften eğilmiş...

Neyse, programlar filan derken, geri dönüş zamanı geliyor...

Uçağın durumu hakkında rapor vermek üzere Sayın Kurtulmuş’un yanına gelen arkadaşlardan biri “Efendim, uçak tamir edildi. Verilen bilgiye göre endişelenecek bir durum yok... Ama ben yine de risk olabilir endişesindeyim...” diyor.

Sayın Kurtulmuş düşünürken atılıyorum hemen:

“Öyle şey mi olur... Elbette bu uçağa bir daha binilmeyecek!..”

Sayın Kurtulmuş “Doğru” diyor:
“Böyle bir riski almanın hiçbir manası yok!..”


Sayın Kurtulmuş’a “Efendim, bu uçakla gitmezsek filanca ilçedeki programı kaçırırız” diyen çıkmıyor oradaki topluluktan!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi