O haberleri verirken neler hissettik, neler düşündük?
Malûm, Pazartesi günkü “hasbihal”lerimizde “geçen haftanın değerlendirmesi”ni yapıyoruz... Geçen hafta neler oldu, hangi olaylar öne çıktı, bunlara “Akit’in bakışı” ne; sizlere bunlarla ilgili “duygu”larımızı ve “düşünce”lerimizi aktarıyoruz... Bir anlamda, “haftanın hesabı”nı veriyoruz sizlere...
“Akit ailesi”nin birer ferdi olan sizlerin; “mutfak” görevi yapan “Yayın Kurulu”nda neler düşünüldüğünden, neler tartışıldığından ve neyin niye yapıldığından haberdar olmaya elbette hakkı var... Çünkü biz, siz “okur”larımızla birlikte “büyük bir aile”yiz... Tüm “aile”lerde; her bireyin “ev”de neler olduğunu bilme hakkı olduğu gibi, “Akit ailesi”nin birer ferdi olan sizlerin de, “Akit çatısı” altında neler yaşandığından haberdar olmaya elbette hakkı var.
NİYE “ŞEYTANLAR KUDURDU” DEDİK?
Sizler de biliyorsunuz ki; geçen haftanın “öne çıkan” olayı; önce Bitlis’te, sonra Çukurca’da, “4’ü sivil, toplam 33 polis ve askerin şehit edilmesi” idi.
Akit Yayın Kurulu, bu olayı değerlendirirken elbette üzüldü, elbette yüreği yandı... Ama “öfke”yle bakmadı...
Acı haber geldiğinde, şunu düşündük:
“Bu katliam, kimin işine yarar?.. PKK, böyle bir katliamı gerçekleştirmekle itibar kazanmaz, tam aksine itibar kaybeder!.. Çünkü, katledilen askerler arasında Kürt çocukları da var!.. O halde, Kürt halkı, bu vahşeti onaylamaz!..
Bu katliam, PKK’nın işine yaramayacaksa, kimin işine yarar?..”
İşte “soğukkanlı” bir şekilde, tüm ihtimalleri masaya yatırdık ve ondan sonra 20 Ekim Perşembe günü okuduğunuz o başlığa karar verdik;
“Şeytanlar kudurdu!”
PKK, elbette “şeytanî bir örgüt”tü... Ama, “yalnız değil”di!.. İşin içinde, “başka şeytanlar” da vardı.
İşin içinde; Türkiye’nin “bölgede söz sahibi” olmasını istemeyen ABD vardı...
Davos’taki “One minute” olayından ve “Mavi Marmara gemisi”ne baskın yaparak “9 Türk’ü katletmesi”nden sonra Türkiye ile ilişkileri bozulan ve dolayısıyla “Türkiye’yi zor durumda bırakmak” isteyen İsrail vardı.
“İsrail güdümü”nde hareket eden ve “ekonomi”leri “İsrail işgali” altında bulunan “Batı ülkeleri” vardı!..
Sadece “ABD, Avrupa ve İsrail” değil, bir de onların “yerli işbirlikçileri” olan “TSK içindeki Ergenekon cuntacıları” vardı!..
Ve tabiî;
Bütün bunların “maşa” olarak, “piyon” olarak, “tetikçi” olarak kullandıkları “katil robotlar”dan oluşan PKK vardı!..
Sizin anlayacağınız;
Önce Bitlis’te, sonra Çukurca’da “kanlı eylemler” gerçekleştiren PKK, aslında bir “kukla” idi... Biz, PKK adlı kuklanın iplerini elinde bulunduran ve onu istediği gibi hareket ettiren “kuklacı”lara da dikkat çekip, o başlığı attık;
“Şeytanlar kudurdu!”
PKK, SİVİL ANAYASA İSTEMEZ!
Bu “kanlı saldırı”nın “zamanlama”sı da oldukça manidardı... Çünkü, bu “kanlı, kalleş ve alçak saldırı”nın gerçekleştiği gecenin sabahında “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” ilk toplantısını yapacak ve ilk defa “Askerî vesayet”in dikte ettiği değil, “sivil irade”nin hazırladığı bir “anayasa”ya ilk adım atılmış olacaktı.
Bu “sivil anayasa” elbette “yasakçı” değil, “özgürlükçü” olacaktı... Bir “Halk Anayasası” olacaktı... Bu anayasada; Türkiye’de yaşayan bütün insanlar, “Birinci sınıf vatandaş” sayılacaktı.
Bu anayasa; “Ret, inkâr ve asimilasyon” anlayışına son verecek, bugüne kadar “öteki” muamelesi gören “Kürt halkı”nı da kucaklayacak, “ayrımcılık” ve “ayrıcalık”lara son verecekti.
Ne var ki; böyle bir anayasa PKK’nın işine gelmezdi... Çünkü, yeni anayasa çalışmalarının hedeflerinden biri de, “Kürt realitesini terörden soyutlayacak bir ortam” oluşturmaktı!..
Böyle bir ortam, elbette PKK’nın işine gelmezdi...
Çünkü böyle bir ortam, “PKK’nın varlık sebebi”ni ortadan kaldırırdı!..
PKK’nın “kuruluş amacı” neydi?..
“Silahla” da olsa, “Kürt halkının talepleri”ni devlete kabul ettirmek!..
Bugün, o “talep”lerin çoğu karşılanmış durumda... Artık, “ret, inkâr ve asimilasyon” yok!.. Yeni anayasa ile, herkes “eşit vatandaş” olacak!..
PKK, işte bunu kabullenemiyor!..
İşin ilginç yanı;
Artık “Kürt halkı” da uyandı...
Şimdi, daha iyi anlıyor ki; PKK, “Kürt temsilcisi” bir örgüt değil, “uluslararası şebekeler” tarafından “kullanılan” bir “tetikçi”dir!..
Öyle bir “tetikçi” ki;
Kendisine destek vermeyen “Kürt halkı”nı hedef almakta bile beis görmemektedir!..
İşte son 15 günde olanlar:
PKK’nın öldürdüğü “kız”lar, “hamile kadın”lar, “çocuk”lar ve “asker”lerin bazıları birer “Kürt”tür!..
Peki, hem “Kürtlerin temsilcisi” bir örgüt olduğunu iddia edeceksin, hem de “Kürt”leri katledeceksin!.. Hiç olacak şey mi?..
...........
İşte, 19 Ekim Çarşamba günü masanın etrafına oturan Akit Yayın Kurulu, bütün bunları konuştu, tartıştı ve 20 Ekim Perşembe günü gördüğünüz o manşet çıktı ortaya;
“Sivil anayasa istemeyenler işbaşında... Şeytanlar kudurdu.”
HÜKÜMET-MEDYA ZİRVESİ
Bu başlığı kullandığımız gün; malûmlarınız olduğu üzre; İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu ile birlikte, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın davetine icabet edip; “Hükümet-Medya Zirvesi”ne iştirak ettik.
50-60 kadar “medya sahibi ve yöneticisi”nin katıldığı o toplantıda, bütün “patron” ve “yönetici”ler gibi, İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu da, bazı “teklif”lerde bulundu, “çarpıtılan olaylar”dan örnekler verdi...
“2.5 saat” süren toplantı ile “haber”lerimizi, “yorum”larımızı, “izlenim”lerimizi herhalde okumuşsunuzdur... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “medya sahibi ve yöneticileri”nden talebi, özetle şuydu:
“Teröre prim vermeyelim... Reyting ve tiraj uğruna terör örgütünün propagandasını yapmayalım... Ağlayan bir anne görüntüsü ancak PKK’yı sevindirir... Medyada zaten var olan duyarlılığın daha da artmasını istirham ediyoruz.”
Akit olarak, bizim bu konuda ne kadar “hassas” davrandığımızı, “PKK” ile “Kürt halkı”nı aynı kefeye koymamak için nasıl titizlendiğimizi zaten biliyorsunuz!..
Biz, yayın hayatına atıldığımız ilk günden bu yana, “Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK” ile “Müslüman Kürt halkı”nı hep ayrı düşündük, asla “aynı kefede” görmedik, göstermedik... Bundan sonra da bu hassasiyetimiz devam edecektir!..
KÂH SEVİNDİK, KÂH ÜZÜLDÜK
Geçen haftanın önemli gelişmelerinden biri de, “Deniz Feneri Soruşturması” kapsamında tutuklanan “6 kişi”nin “tahliye” edilmeleriydi ki; biz adı geçen kişilerin ve Deniz Feneri’nin böyle bir suça iştirak etmeyeceğini taa başından beri söyledik... Sadece söylemekle kalmadık; Deniz Feneri’ni mahkûm edebilmek için, nasıl “düzmece raporlar” hazırlandığını, “fatura”lar üzerinde nasıl “tahrifat”lar yapıldığını, “belgeleri” ile gözler önüne serdik!..
Sonunda “adalet” yerini buldu... Bizim de yakından tanıdığımız 6 kişi “tahliye” edildi ki, kendilerine “geçmiş olsun” diyoruz.
Bunu söylerken; Filistin’de gerçekleşen “tarihî takas” ve “Kaddafi’nin vahşice öldürülmesi” olaylarını da unutmuş değiliz... Akit’in geçen haftaki sayfalarında her iki olaya da geniş yer ayırdık, “sevinç”lerimizi ve “üzüntü”lerimizi sizlerle paylaştık....
İşin doğrusu;
İsrailli asker Gilad Şalit’in serbest bırakılması karşılığında “1027 Filistinli”nin İsrail zindanlarından kurtulmuş olmasına ne kadar sevindiysek, Kaddafi’nin “öldürülme şekli”ne de o kadar üzüldük... Tamam, Kaddafi “öldürülmeyi” hak etmişti ama böyle “aşağılanarak” öldürülmemeliydi... Onun, hayvan boğazlar gibi öldürülmesi, birer insan olarak vicdanlarımızı sızlattı!.. Ki, bu “duygu”larımızı da, “haber” ve “yorum”larımızda sizlerle paylaştık.
SPONSOR AİLE’DE HEDEF AŞILDI
Dediğimiz gibi;
“Gazete”si ve “okur”larıyla, bizler büyük bir “Akit ailesi”yiz... Bütün “aile”lerin yaptığı veya yapması gerektiği gibi, bizler de sizlerle hem “sevinç”lerimizi, hem “üzüntü”lerimizi paylaşıyoruz ki, ailemiz “sağlam temel”ler üzerinde büyüsün...
İşte bu “karşılıklı güven”dir ki; Akit’in, İHH ile birlikte düzenlediği “Bir yetime de sen sahip çık” şeklinde özetlenebilecek “Sponsor Aile” kampanyasında “5 bin hedefi” aşıldı... Bugün, Akit okurları, tam “5 bin 73 yetim”in her türlü ihtiyacını karşılamaya başladı.
Yetimleri sahiplenme kampanyasında bu kadar büyük bir rakama ulaşmayı nasip ettiği için Cenab-ı Hakk’a şükrediyor, okuyucularımız başta olmak üzere kampanyaya omuz veren bütün destekçilere teşekkür ediyoruz...
Selâm ve saygılarımızla...