Kocatepe Camii’nin adı Atatürk Camii olsun!
“Kocatepe Camii”nin adının, “Atatürk Camii” olmasını kim istemiş olabilir. Cevap basit. “Darbeciler.”
İsim değişikliği istediklerine göre hiç olmazsa camiye girseler; sadece musalla taşına kadar geliyor ya da getiriliyorlar.
Türkiye yetmiş yıldır, en zor yıllarını darbelerle ve darbe teşebbüsleriyle geçirmiştir.
İşte bu zor yılların yakın şahitlerinden birisi de belli bir dönemin sessiz tanıklarından, eski Diyanet İşleri Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç.
Tayyar Altıkulaç hoca; zor yılların karanlık saatlerini, günlerini, haftalarını, aylarını ve yıllarını aydınlatmış.
Her kesimden diyanetle uğraşanların akıllarına göre diyanet başkanlarının yaşadıkları, düşündükleri, söyledikleri, duydukları, nasıl olsa yazılmaz ve konuşulmaz olarak bilinir.
Ama öyle değilmiş. Tayyar Bey, tarihe doğru tanıklık etmek ve şahitler bırakmak için, “Zorlukları Aşarken” adlı üç ciltlik kitapla ilk perdeyi açtı.
Evet, Tayyar Bey, çocukluğundan başlayarak, devlette ve parlamentoda geçen zorlu yılları belgelemiş.
Ufuk Yayınları’ndan çıkan ve “Zorlukları Aşarken” adı verilen eserde, bir dönemin dinî tarihi anlatılıyor.
Altıkulaç hoca hakkında kim neler söyleyecektir bilemem ama özellikle başkanken bühtanda bulunanların epeyce utanacağı ve taşların yerinden oynayacağı görülüyor.
•
Muhafazakârla muhafazakâr olmayan ve muhafazakârlığa ön yargılı bakan siyaset, iş ve sanat çevrelerinin ve tabii özellikle medyanın, doğru diye bildiği nice yanlışlıklar yazılmış.
Eserin tanıtımında Tayyar Bey’i dinlerken, aklımdan şu geçti.
“Eğer hoca; şahitsiz ve belgesiz, kulaktan dolma bilgilerle kendisine iftira atanlara, dedikodusunu yapanlara hakkını helal etmezse, vay o kişilerin haline” dedim.
“Zorlukları Aşarken” kitabında ayrıca; İslam’a duyarlı belli çevreler ile dine ve diyanete soğuk çevrelerin hiç üstünde durmayıp; “Yazılacak ne var ki” dediği ve ucu kendilerine dokunan daha nice hadiseler var.
Şöyle demek uygun mu bilmiyorum; “Bari dinime söven Müselman olsa” cinsinden olayları okudukça epey insan; “Vay bee” çekecektir.
Ve işin en güzel yanı şu: Bu hatıraları; “belgeli veya şahitli” bir şekilde, kolay kolay kimse inkâr edemez.
Tayyar Bey de zaten inkâr edilecek veya yalanlanacak bir şey yazmaz. Eser okundukça çeşitli kesimlerden fincancı katırlarının ürkeceklerini görüyor gibiyim.
Kitap hakkında biraz iddialı laflar ettiğim ortada. Böyle iddialı oluşumun sebebi şu:
O zorlu yılların pek çoğunu yakından gözlemleme imkânı bulduğum için iddialıyım.
•
Hani gönül ister ki, Tayyar Bey’den önceki ve sonraki başkanlar da anılarını yazsınlar.
Çünkü burası bir İslam ülkesidir ve Diyanet’in tarihi yazılmadan doğru tarih yazılamaz.
Bugüne kadar yazılan tarihler, din ve dinî müesseseler karalanarak yazılmıştır ve lime lime dökülmektedir.
Türkiye gerçeğini doğru anlamak isteyenler için harika bir eser.
Kitap hakkında bilgi.
Ufuk Yayınları: 0216 449 49 09
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.