Yüksek Mahkeme’yi Millet’e bağlamak!..
Mevzu açık...
“CHP”li (Ya da SHP’li, ne fark eder!) Adalet Bakanı “çatır çatır” kadrolaştıklarını ve yargıyı arka bahçe olarak gördüklerini ilan etmemiş miydi!..
Haklarını teslim etmek gerek;
Bunun aksini söyledikleri hiç olmadı ki!..
AK Partililerin gözünde Eğitim-Bir Sen neyse, CHP’lilerin gözünde de, yargı o!..
Dolayısıyla...
“Başörtüsünün mahkum edilmesinde” şaşılacak bir durum yok!..
Esas şaşırtıcı olan; AK Parti’nin “son derece hayati bir konuyu” tutup, bu yapının “sağ duyusuna” teslim etmesi!..
AK Parti’nin, birkaç ay sonra tam 22 rektör değişecekken...
Ve mevzuat da, başörtüsü konusunda yasağı değil, serbestiyi öngörüyorken...
“Bir süre daha top dolaştırmak” yerine...
Meseleyi, Anayasa Mahkemesi üyelerinin inisiyatifine bırakmış olmasını, “Naaapalım, MHP tuzak kurdu kardeşim”le açıklamak mümkün mü?..
Evet, MHP tuzak kurdu da...
AK Parti’nin o tuzağı göremediği öne sürülebilir mi?..
Neyse efendim...
Buraları zamanı geldiğinde ve kısmetse, “bol bol” yazarız...
Şimdi...
Yapılacak olana bakmak gerek!..
Dün, AK Parti’ye ve daha çok da Sayın Gül’e çok yakın bir meslektaşımız, “Meclis isterse Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini ve yapısını değiştirebilir” dedi...
Ve hükümete açık çağrıda bulundu!..
Aklına yeni gelmiş, ne güzel!..
Bakın;
Size bu konuya ilişkin yazılarımdan sadece üçünü hatırlatacağım...
Biri, 12 Mart 2008 tarihli...
Başlığı da:
“T.C. Anayasa Mahkemesi, dünyada yok böylesi!..”
Diğeri;
1 Nisan 2008’de yayımlandı...
Onun başlığı da:
“Savun-‘ma!’”
Ve üçüncüsü...
Aynı mevzuda:
“Anayasa Mahkemesi üyeliklerine çeki düzen!..”
Bu üç yazıda da...
Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak kararların belli olduğunun, “yapıyı” değiştirmekten başka bir çarenin bulunmadığının altını çizmişiz...
Sadece yazarak değil tabii...
AK Parti’nin hemen bütün kademelerindeki yöneticileriyle sohbetlerimizde, “Başka çıkış yolu yok” fikrini savunmuşuz!..
Ne yazık ki;
Bu partinin iktidara gelişinden fena halde istifade etmiş bulunan yazarlar ise ancak bugün gelebildiler o noktaya!..
Eh ne yapalım...
Bu da bir şeydir...
Belki de geç kalınmış değildir!..
Evet...
Daha önce de yazdığımız gibi; Mustafa Bumin’in Mahkeme Başkanı olduğu 2004’te bir teklif hazırlayan Anayasa Mahkemesi, “üye sayısının artırılmasını” ve bu üyelerden bir bölümünün “Meclis tarafından belirlenmesini” talep etmişti!..
Ve hemen ekleyelim...
Türkiye Barolar Birliği de bu teklife bir teklifle destek vermişti...
O günlerde, şartlar böylesine uygundu...
AK Parti, bu çevrelerin böyle bir teklifte bulunmuş olmasını fırsat bilerek, harekete geçebilir;
Ve “Mahkeme üyelerinden en az yarısının TBMM tarafından tayin edilmesini” hükme bağlayabilirdi...
O gün, AB rüzgârı esiyordu...
Şartlar uygundu ve tekrar edelim bizzat Anayasa Mahkemesi, “Bazı üyelerin Meclis tarafından belirlenmesini” teklif ediyordu...
Ne yazık ki;
Sayın Erdoğan, “bir bölümünü daha sonra yakın çevresinden uzaklaştırdığı” zatların etkisinde kaldı...
Ve...
O treni kaçırdı!..
Yüzde 47’lik sonuçla çıkılan seçimlerin hemen sonrasında da bu imkân önündeydi...
Hele...
Kapatma davası açıldığında...
Yüksek Mahkeme’nin özellikle Sezer tarafından atanan üyelerinin “eğilimleri” de açık seçik ortadayken...
“Mahkeme üye sayısının artırılması” ve “bunlardan bir bölümünün Meclis tarafından tayin edilmesi” parlamento gündemine getirilebilirdi...
Bu durumda...
Türkiye’yi;
“Anayasa Mahkemesi üyeliklerinden birini dahi parlamentosu”nun belirleyemediği tek ülke” olma ayıbından...
Başörtülü mağdureleri;
İçine düşürüldükleri vaziyetten...
Ve AK Parti’yi;
Kesinleşmiş gibi görünen “kapatma kararı”ndan kurtarabilirdi...
MHP’nin buna destek vermemesi halinde, “referandum” meselesi gündeme gelirdi...
O takdirde;
CHP yine Anayasa Mahkemesi’ne başvurur, iptal davası açardı da...
Yüksek Mahkeme’nin bugünkü “başörtüsü” kararında olduğu gibi bu düzenlemeyi Anayasa’nın 2. maddesindeki “laiklik ilkesine aykırılıktan” mahkûm etme ihtimali “her şeye rağmen” yoktu...
Anayasa Mahkemesi’ne dair “üyelik tespit düzenlemesi”nin neresini laikliğe bağlayacaktı?..
Ve, kendi teklifini nasıl hiçe sayacaktı?..
•
Evet...
Oldu bitti...
Geldiğimiz noktada...
“Anayasa Mahkemesi” üyeliklerine ilişkin bir tasarrufta bulunmak mümkün mü?..
Onu düşünüyoruz!..
Birileri, “üzerine düşeni” yapmıyor...
Israrla, inatla yapmıyor...
Ve burada oturmuş, yine biz düşünüyoruz!..
Ne biçim mevzu!..
BİR öZüR
Dünkü yazımda, “esasa” olması gereken kelimeyi “şekle” olarak yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.