Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Anlaşılmak hakkım değil mi?

Anlaşılmak hakkım değil mi?

* Şu an on sekiz yaşındayım. Ama bu yaşıma kadar kimsenin beni anladığını düşünmüyorum. Büyüklere konuşmak kolay geliyor, onlar nasıl olsa büyüğüz, her şeye hakkımız var diye düşünerek ağızlarına geleni söylüyorlar. Ama biz taş değiliz ki. Bizim de kalbimiz duygularımız var. Ben küçükken annem bana "senin kafan hiç bir şeye basmaz" derdi. Büyük teyzem, "sen ne kadar sakarsın, her şeyi tepip geçiyorsun" derdi. Öğretmenim ne kadar pasaklısın derdi. Hiç birini unutmadım, aklıma geldiğinde daha dün söylenmiş gibi içerliyorum. Çünkü ben insanım, benim bir kalbim var ama onlar bunu anlayamıyorlar. Ben annemle kaç kere konuştum. Eğer bana tatlı dille yaklaşırsan her şey yaparım ayaklarının altını öperim bir dediğini iki etmem dedim. Ama annem de kendi annesinden öyle öğrenmiş iyi şeyleri bile kötü söz kullanarak söylüyor. Sadece annem değil çevremizdeki insanlardan da aynı şeyleri duyuyorum. Ama biz gençler iyi şeyler duymak istiyoruz, bizlere iyilikle yaklaşmalarını diliyoruz. Bilmiyorum anlatabildim mi? Fatma abla mektubuma cevap verirken büyüklerin bu hatalarına da değinirsen sevinirim. Şimdiden her şey için teşekkür ederim.

S. K.

Sözün gücü vardır

* Senin de ifade ettiğin gibi, söz vardır yaralar, en gelişmiş silahlardan en keskin bıçaktan daha tehlikelidir. Söz vardır, baldan tatlı, pamuktan yumuşak ve kırılgan. Atalarımız "tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır" demişler. Bu söz düşünen insan için önemlidir. Bilindiği üzere yılan, zehirini akıttığında öldürebilen görüntüsüyle de insana ürperti veren bir hayvandır. İnsanlar yılandan, yılan da insanlardan kaçar. Atalarımız yılanın dahi yuvasından çıkabileceğini söyleyerek, tatlı sözün açılmaz sandığımız kapıları açabileceğini ve hısımları bir birine yaklaştırabileceğini ifade ediyorlar. Ancak ne yazık ki senin de ifade ettiğin gibi büyüklerimiz kendi ebeveynlerinden devraldıkları bazı katı tutumları kendi yaşamlarına taşıdıklarından genç nesillerle iletişim kurmakta zorlanıyorlar. Bunun sonucunda ise çatışma kaçınılmaz oluyor. Her şeyden önce iki kuşak arasında vuku bulan çatışmayı ortadan kaldırmaya ve uzlaşmaya çalışmalıyız. Bunun için şu öneriler işimize yarayabilir:

Ebeveynler gençleri anlamaya çalışmalı ve onlarla ilişkilerinde çağımızın sorunlarını ve genel normlarını dikkate almalıdırlar.

Ebeveynler sen diye başlayan cümlelerden uzak durmalı ve genci rencide etmekten uzak durmalıdırlar.

Ebeveynler, gençlere vakit ayırmalı ve onlarla sohbet etmelidirler.

Ebeveynler, bilgi deneyim ve tecrübelerini gençlerle paylaşmalı ve onlara şefkatle muamele etmelidirler.

Ebeveynler gençlere sevgilerini göstermekten kaçınmamalıdırlar.

Ebeveynler gençlerin sevgi ve desteklerine ihtiyaçlarının olduğunu unutmamalıdırlar.

Gençlerin de sorumlulukları var

Gençler büyükleri anlamaya çalışmalı ve onlara saygıda kusur etmemelidirler.

Gençler, büyüklerin bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalı ve onlara saygıda kusur etmemelidirler.

Büyüklere saygının, insanlığımızın bir parçası olduğunu unutmamalıdırlar.

Gençler, büyüklere anlayış göstermeli, kırılsalar da onların iyi niyetli olduklarını bilmelidirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi