Neye Değer Veriyorsun?
“Oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede olur” derler.
Herkes,işine yarayan şeye dikkat kesiliyor, meraklı olduğu alana yoğunlaşıyor.
Hedefinde ne varsa ona odaklaşıyor, hayatını da ona göre kuruyor.
İnsanların birbirinden farklı dünyalarının olmasının sebebi de bu:
Herkes değer verdiği şeye göre yaşıyor.
***
Bir toplumda bir olaya farklı tepkiler verilmesi, değer yargısının farklılığından kaynaklanır.
Mesela, bir yerde aynı anda birkaç etkinlik birden yapılıyor:
Birinde bir müzik marketinden gelen şarkı sesi, diğerinde stadyumdan gelen seyirci uğultusu, öbüründe de minarelerden yükselen ezan sesi…
Herkes, bu seslere verdiği değere göre dikkat kesilecektir.
Bu kadar ses armonisinin içinden herkes ilgi alanına göre ve ruh dünyasına uygun olan sesi seçer ve o sese göre tavır sergiler.
Mesela, duyduğu şarkı sesine iştahla eşlik eden bir kişi için, stadyumdan gelen gol sesinin ya da minareden yükselen ezan sesinin kendi dünyasında bir değeri yoktur.
“Mesai saatlerini erkene alalım” diyen bir Bakan’ın bu teklifinin gerekçesi her ne kadar “verimlilik” de olsa, “aman dikkat, mesai namaz vakitlerine göre ayarlanıyor” diye karşı çıkanların değer yargıları da buna benziyor.
İslamofobya dediğimiz şey böyle olsa gerek!
Kişi bilmediğinin düşmanı olurmuş ya!
Bildiklerinin temelinde İslami değerler olmayınca, başka değerler bu gibilerin hayat görüşü olup çıkıyor!
Sonuçta, İslam dışı ne varsa, onlara değer veriyor ve onları önemsiyorlar.
***
Bu bir sosyolojik gerçektir.
Bu yüzden oduncunun gözü hep omçada, dilencinin gözü de hep çömçede oluyor ya!
Herkes inandığı ve o inancı doğrultusunda yaşadığı ve alıştığı şeylere değer vermeye başlıyor.
Tıpkı, Kızılderili örneğinde olduğu gibi:
Bir gün New-York'ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir.
Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır aramaya başlar.
Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder.
Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder.
Kızılderili, yolun karsı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder.
Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar.
Arkadaşı, Kızılderili’ye: "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar.
Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler.
Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar.
Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder.
Kızılderili, arkadaşına dönerek: "Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin." der.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.