Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Deprem deyince vurgun aklıma geliyor

Deprem deyince vurgun aklıma geliyor

Kazalarla tabii afetler “leş kargaları” dediğimiz kitlelerin kapıp kaçma günüdür. Karayolları benzin istasyonunda sırf bu iş için bekleyenler olurdu. Geçmişte tek şerit olan Kırıkkale yolunda çokça kaza olduğundan anında yetişemediysem kazazedelerin kıymetli eşyaları ile paraları kayıplara karışırdı. Deprem günlerinde de öyledir, vicdansızlar yağmalar...

Asıl üzerinde durmak istediğim Van’daki çadır yağmacılarının ekrana düşen konuşmaları.

Yağmaladıkları çadırlar devlet malı imiş...

Terör o bölgede örgütleştiğinden bu tarafa devlet malı üzerindeki anlayış yağmacı fetvaya dönüştü. “Devlet malı ganimettir.”

Aracı taşla, okulu yak, yolu tahrip et, fabrikaya müsaade etme, elektriği bedavadan harca...

Diyeceksiniz ki fırsatçılık sadece bir bölgeye mi mahsus, diğer bölgelerde olmadı mı?

Tabii ki genelleme yapmıyoruz, işin doğrusu bu seferki deprem hırsızları bölge insanından ziyade çevreden gelenlerdi. Oluşan çeteler halktan yüz bulmayınca emniyet tedbirleri ile sindirildiler.

Şu anda bölge sakin...

Halk yardım edenlere dualar ediyor...

1999 depreminde benzer olayları yaşadık.

Yardım diyerekten kapıyorlardı, bir başka yerde para ile satıyorlardı.

Öyle ya, neden böyleyiz?

Çünkü 88. yılını kutlamakta olduğumuz ideolojik cumhuriyetin yetiştirmek istediği insan tipindeki helal ve haram mantığı bu kadar basıyor.

Yağmalama eskiden sokak kültürü idi, günümüzde bu kültür hem teröre bulaştı, hem de diplomaya kavuştu, az bilen simit çalıyor, çok bilen devleti soyuyor...

1930’lardan sonrasında CHP’nin altı oktan birisi olan laiklik anlayışı ile yatıp kalkmanın elbette ki bir bedeli olmalı. Haram diye çekinmek yerine yakalanmak, yakalanmadın mı senindir!

Öyle olunca da hırsız ile namussuzun kökü kurur mu?..

O dönem Kızılay’ın deprem hırsızlarını (genel başkan da dahil) bulunduğum ağır ceza mahkemesinde yargılayarak mahkûm ettik. Mahkûm edemediğimiz siyasiler, dokunulmazlığın ayrıcalığında yatıp kalkıp dua ettiler...

Böylesi ayrıcalıklı yollar varken hem yaşamında liberal olanlar, hem de halkı soyanlar neden laikçi, cumhuriyetçi, devletçi olmasın... İslam deseler, çalanın kolu gidecek, zina yapan da 100 değnek yiyecek. Askere kıyan da asılacak...

İşte kaçış o kaçış, laik dedin mi bütün günahların diğer tarafa kalır...

Mezara kadar yırtarsın...

Şimdi zina yapan meşhur oluyor, bina yapan zengin oluyor...

1999 depreminde asıl soygun, depremden zarar gören evlerin onarımında oldu.

İhaleler Bayındırlık Bakanlığı yönetiminde birkaç yandaş şirkete.

İhale verilen şirketlerin dışında hiçbir firma deprem onarımı yapamıyordu.

Yapsa deprem yardımı alamazdı, hem de olur verilmeyince iskan da yoktu, su ve elektrik de yoktu. Bolu’da iken kurmuş olduğum kooperatif evlerinde ufak sıva çatlaklıklarından başka hasar olmadığı halde tespite gelenler yöneticiyi kandırarak “hasarlı” diye rapor tutmuşlar.

Hasarlı olunca sözde karşılıksız yardım alacaklar!

Hasarı giderecek şirketten Ankara’daki adresime bir kağıt geldi, onarım için 3000 TL istiyordu. 1500 TL’si deprem fonundan, 1500 TL’si banka kredisi...

Banka kredisi faizli, deprem yardımı faizsiz...

Soygunu görüyor musunuz?.. Hasarımız olmadığı halde 3000 TL ödeyeceğiz...

Şirketi aradım ve sordum: “Sizde hiç Allah korkusu yok mu? Üç bloğun girişlerinde sadece sıva çatlakları var, bunları biz de gideririz, üç bin TL nereye istiyorsunuz?”

“İşinize gelirse, tutanaklar bize öyle geldi, sizin evleriniz hasarlı görülüyor...”

Üç kuruşluk iş yüz kuruşa...

İşte düzen bu, bazen deprem vurgunu, bazen de ihaleler vurgunu.

Bakıyorsun daha dün çürük yumurta satarak geçinenler, bugün milyarder, kapılarında tek domuzları eksik, onun da fetvasını almışlardır sanırım.

Haram yiyen neden domuz yemesin?

İşte deprem deyince ben hep korkarım...

Bilirim ki vatandaş enkazın altında kalmakla bitmiyor, sağ kaldığı taktirde üzerine vergilerle banka kredileri de biner. Evi gider, ömrü gider, yardımları yağmalanır...

Umarım bu sefer geçmişteki gibi olmaz, Van depremi yeni binalar, yeni köyler ve parklarla ayağa kalkarak yüzümüzün akı olur, dünyada beraat ederiz, ahrette hesap vermeyiz...

O zaman ben de korkuyu atarım, sağlığıma kavuşurum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi