Erdoğan’la Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri konuştuk
1-2 Kasım’da Almanya’da, “İşçi Göçünün 50. Yılı” münasebetiyle düzenlenen etkinliklere katıldık... 3-4 Kasım’da da Fransa’ya geçip G-20 Zirvesi’ni izledik...
Diğer izlenimlerimi daha sonra anlatacağım, ama, bugün bir gözlemimi aktarmadan geçemem... Almanya’ya gerek gelişimizde, gerek gidişimizde, “sıkı güvenlik tedbirleri” alındı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konvoyu rahat yol alabilsin diye, “yollar trafiğe kapatıldı.”
Öğrendik ki; daha önce bu kadar “ilgi” göstermiyorlarmış...
Bu “ilgi”nin, bu “önem”in sebebi; bütün Avrupa “ekonomik kriz”le boğuşurken, “Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durma başarısını göstermesi” olsa gerek.
DÜNYA CEO’LARINA DERS
Aynı ilgiyi, G-20 Zirvesi’nin yapıldığı Fransa’nın Cannes şehrinde de gördük... Adını “Film Festivali” ile duyuran Cannes, bu defa “dünya liderleri”ni ağırladı... Başbakan Erdoğan, burada da “ilgi odağı” oldu, kendisine “iltifat”lar yağdırıldı.
Hele, “G-20 zirvesi”nden önce düzenlenen “B-20 Zirvesi” vardı ki, izlenmeye değerdi... 20 ülkenin “ticaret odası başkanları”nın ve ünlü “CEO”ların katıldığı “Ekonomik Politikalar Oturumu”nun “onur konuğu” Başbakan Erdoğan’dı...
Hemen herkes, merakla soruyordu:
“Nasıl başardınız?”
Öyle ya; 9 yıl önce IMF’ye 24 milyar dolar borcu olan Türkiye’nin, bugün sadece 4 milyar dolar civarında bir borcu vardı... Erdoğan, bunu nasıl başarmıştı?..
Başbakan Tayyip Erdoğan, “CEO”ların bu sorusuna şu cevabı verdi:
“Sıkıntı var, halimiz ne olacak demeyeceksiniz... İnanıyorum ki, kriz anları iyi değerlendirilirse, fırsata da dönüşebilir...
Ekonomi risktir!..
Ama ben, bir şey daha öğrendim; siyaset de, hayatın kendisi de bir risktir... Bu riskler paylaşılabiliyorsa, o zaman netice alınır!”
Sizin anlayacağınız;
Başbakan, dünya “CEO”larına “kriz ortamında ekonomik büyüme dersi” verdi... O an, bir “Başbakan” değil, sanki “öğrenci”lerine ders veren “ekonomi profesörü” gibiydi.
Diyebilirim ki;
O kocaman kocaman “CEO”lar, Erdoğan’ı, büyük bir dikkatle ve “ağızları açık” dinliyorlardı... Ki, konuşmanın bitiminde çılgınca alkışladılar.
FOTOĞRAFLARDAKİ FARKLILIK
G-20 Zirvesi’nin ana gündemi ise Yunanistan ve İtalya idi... “Borç batağı”nda olan her iki ülke; acayip “fırça” yediler... Papandreu’nun “referanduma gitme resti” tutmayınca “ulusal birlik hükümeti” kurup seçime gitmeye karar vermesi ilginç bir gelişmeydi.
Silvio Berlusconi de, “borçlarını taksit taksit ödeyeceğini ama IMF dayatmalarını kabul edemeyeceğini” söyledi... Fakat, “IMF denetimi”ne açık olduğunu ifade etti.
Sizin anlayacağınız;
“Euoro Zone” denilen “Euro Bölgesi” ülkeleri hayli zor günler yaşıyor... Merkel ve Sarkozy ikilisi, “Euro Bölgesi”ni kurtarmaya çalışırlarken, ABD Başkanı Barack Obama, özellikle Merkel’i uyarıyordu.
Düşünebiliyor musunuz;
Obama, G-20 Zirvesi’nde karşılaştığı Başbakan Erdoğan’la sarmaş-dolaş kucaklaşırken, Merkel’i bir kenara çekiyor ve onu uyarıyordu...
Dünya medyası ile birlikte Anadolu Ajansı’ndan Kayhan Özer’in yakaladığı bu görüntü, zirvede günün konusu oldu...
Şu hâle bakın;
Obama, kolundan tuttuğu Merkel’i bir köşeye çekiyor ve ona hesap soruyor...
Merkel de, onun karşısında “el pençe divan” duruyor.
Tıpkı, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın karşısında “el pençe divan” duran Bülent Ecevit gibi!..
Neredeeen, nereye?..
Dün Ecevit’ten hesap soran ABD Başkanı, bugün Merkel’den hesap soruyor ama “Türkiye Başbakanı” ile kucaklaşıyor!..
İşte, Türkiye’nin geldiği nokta...
Ne yalan söyleyeyim;
Gerek Almanya’da, gerek Fransa’da gördüğümüz tablo, gururumu okşadı...
Ülkemin geldiği nokta açısından sevindim, mutlu oldum.
KCK KONUSUNDA HASSAS
Derkeen, zirve sona erdi ve dönüş yoluna geçtik... Türkiye’ye gelirken, hemen her zaman olduğu gibi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “değerlendirme”lerini öğrenmek istedik... Acaba “seyahat” konusunda ne söyleyecekti, “Türkiye’deki gelişmeler”, özellikle de “PKK ve KCK operasyonları” konusunda ne diyecekti?..
Erdoğan’a sorularımız ve verdiği cevaplara geçmeden önce, bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum... Başbakan, “KCK” konusunda son derece duyarlı... Son “KCK operasyonlarında tutuklanan kişiler”e “sahip çıkan” meslektaşlarımıza; “Kendilerini gözden geçirmeleri lâzım” uyarısında bulundu ve ekledi: “KCK denilen örgüt nedir?.. Başında kim vardır, kime dayanmaktadır?.. Bu iş İmralı’ya dayanıyor mu, dayanmıyor mu, ona bakılmalı!”
Bunu ifade ettikten sonra, uçakta sorduğumuz sorulara ve cevaplara geçebiliriz.
EURO ZONE SIKINTILI
¥ G-20 Zirvesi’nden nasıl bir izlenimle dönüyorsunuz? Avrupa kendini kurtarabilecek mi? Çin yardım söz verdi mi? Türkiye ile ilgili düşünceleri nedir?
- Birinci gün de ikinci gün de gündemde ağırlıklı olarak Yunanistan vardı. 27 Ekim’de yaptıkları toplantıda alınan kararlara uyulmadı diye Avrupalı liderlerde ciddi bir sıkıntı vardı. Çünkü referandum olayı, kendilerine dürüst davranılmadığının bir ifadesiydi. Bundan dolayı da ciddi manada hem sıkıntılıydılar hem de Papandreu’ya kızıyorlardı.
Tabii yapılan bu toplantı (Cannes’daki Merkel, Sarkozy, Papandreu zirvesini kastediyor) olağanüstü bir toplantıydı. O toplantıda Papandreu’yu iyice sıkıştırdılar. Ve son aldıkları kararlar neticesinde Papandreu da başka çıkış yolu olmadığını gördü ve referandumdan vazgeçti. Yunanistan’da bundan sonraki süreç ne olur, genel kanaat bir milli mutabakat hükümeti kurulması istikametinde. Papandreu istifa etmeyeceğini zaten açıkladı. Böyle bir şeyin olması halinde çok daha sıkıntılı bir süreç başlar. Parlamentoda sayısal olarak, eğer partisi genel başkanına, liderine sahip çıkarsa, bir sıkıntısı yok.
Onun dışında son gün gündeme İtalya oturdu. İtalya ile ilgili bir toplantı yapıldı. Berlusconi “İtalya’nın borç portföyü benim dönemime ait değil, 18 yılın birikimi... Bu borcu düşüreceğim ama IMF’yle anlaşmam. IMF üç ayda bir hesaplarımızı inceleyebilir” diyor. Borcu düşürmekte kararlı, aralarında bir mutabakat sağladılar...
Bunun dışında bir de şu var; dünya artık egemen para istemiyor. Mesela Euro Zone çok tartışıldı. Euro Zone’un kurucusu ülkeler haklı olarak sahipleniyorlar, savunuyorlar. İngiltere kendi müstakil parasının rahatlığı içinde. Bu arada herkesin kendi parasıyla karşılıklı olarak ticaret yapabilmesi noktasında, bizim attığımız adım da haklılık kazanıyor. Ruslarla şu an başlattığımız süreç, İran’la başlattığımız süreç... Çin’le görüşmelerimiz sürüyor. Bu, merkez bankalarımızın da devreye girmesiyle olacak bir şey.
İklim değişikliği, gıda güvenliği de önemli gündem maddeleriydi.
¥ Uluslararası işlemlerden vergi alınması gündeme geldi mi?
- O değil de, benim bir görüşmeden ötürü katılmadığım bir oturumda, Bill Gates’in şöyle bir açıklaması olmuş; onun bir vakfı var, “Jet yakıtına düşük de olsa belli bir vergi koyalım; yüzde 1 gibi filan, elde edilecek gelirle yoksullara, engellilere bir fon meydana getirelim.” Bana da ikili görüşmemizde “Sigaraya karşı verdiğiniz mücadeleyi biliyorum” dedi. Onu da meğer konuşmasında söylemiş, sigaraya konulacak bir ek verginin de böyle bir fonda toparlanmasını önermiş. Bill Gates’in vakfının ya da ülkelerin bu yönde atacakları adımların isabetli olacağı konusunda bir görüş birliği oluştu.
¥ Bill Gates ile ikili görüşme mi yaptınız?
- Evet, çok kısa. Davet üzerine gelmiş. G-20’lerde gerek bu tür isimler gerekse bazı ülkeler ekstra davet edilir. Mesela Singapur bunlardan bir tanesidir. Birleşik Arap Emirlikleri bu toplantıya davet edildi. Etiyopya zaten birkaç toplantıdır davet ediliyor. Ya paraları bol olduğu ya da bölgelerinde farklı bir konumları olduğu için davet edildiklerini sanıyorum.
ONLARA TERÖRÜ ANLATTIM!
¥ Merkel, Medvedev, Obama ile ikili görüşmelerde hangi konular gündeme geldi?
- ABD ile olan görüşmelerimiz, BM’de yaptığımız görüşmelerin devamı mahiyetindeydi. Daha çok teröre yönelik... Predatör, helikopter gibi konuları sanıyorum kısa zamanda halledecekler.
Merkel’le yaptığımız görüşme de yine ağırlıklı olarak terör konusunda oldu.
Türk-Alman ilişkileri zaten iyi bir noktada.
Bu yıl (ticaret hacmi) 29 milyar doları aşarız. Öyle gözüküyor.
Ama görüşmede ısrarla terör konusu üzerinde durduk. Ve kendisine bazı belgeleri tekrar verdik, hatırlattık. (Başbakan Merkel’e verdiği dosyayı ayrıntılı olarak anlattı. Alman Anayasası’nın PKK bağlantılı yapılanmaları kapatmak için herhangi bir şiddet eylemine karışmaları şartı aramadığını, Alman istihbaratının elinde bu ülkedeki PKK örgütlenmesine ilişkin çok ayrıntılı bir rapor olduğunu söyledi, bu rapordan bölümler okudu.)
Bunları Merkel’e de okudum. Onlara göre Almanya’da 10 bin küsur PKK yanlısı var. “Bunların takipçisiyiz” dedi. Yargıda olan sayısı 4 bin civarında.
Henüz yasaklanmamış KON-KURD (Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu) altında örgütlenmişler. PKK’nın hakim olduğu geniş kitle kuruluşları, bunların bazılarını biliyorlar, bazılarını bilmiyorlar, gençlik, kadın, aile, gazeteci, hukukçu, üniversiteli, öğretmen, Cemaati İslami Kürdistan, Demokrat Aleviler Federasyonu, Kürdistan Yezidiler Birliği... Hepsini kurmuşlar, açıkta kimseyi bırakmamışlar. Fazlası vardır, azı yoktur. Hepsi onların raporlarında var. Gazeteleri, dergileri... Yasaklanma kriterlerini fazlasıyla yerine getiren bir yapı.
¥ Bunları paylaştıktan sonra Merkel’in tepkisi ne oldu?
- Bunları yakın takibe alma noktasında talimat verdi. Ve ilgili arkadaşlarımızla bu konuda daha sıkı bir işbirliği içerisinde olacaklar.
KENDİ İSTİHBARATIMIZLA VURDUK
¥ Kazan operasyonunda istihbarat desteği verdiler mi?
- Orada tamamen kendi istihbaratımızı kullandık... İnsani istihbarat da orada iyiydi.
¥ PKK kaynakları 450-500 arasında kayıptan söz ediyor. Size böyle bir bilgi geldi mi?
- Kendilerine göre, kimyasal silah türünden bir iftirayla kamuoyu oluşturmak istiyorlar. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. Kazan Vadisi’ndeki operasyon, insani istihbaratla, insansız hava araçlarıyla tespit edilen grupların, mağaraların uçaklarla bombalanmasıdır. Bunun neticesinde orada ölenlerin cesetleri alınmış, Malatya Adli Tıp’a getirilmiştir... DNA testine varıncaya kadar çalışma yapılıyor.
¥ Son yılların en etkili hava operasyonu ve bombalaması yapıldı. Afganistan’da Bin Ladin için kullanılan sığınak delen bombalar mı kullanıldı?
- Hayır, bunlar bizde olanlar. ABD bu tür bombaları bize vermiş değil.
ASKER-POLİS DAYANIŞMASI
¥ Son harekatın eylem caydırıcılığı oldu. Bugüne kadar sağlanamayan askeri başarı sağlanmış oldu. Genelkurmay başarılı diyebilir miyiz?
- Diyebiliriz, çünkü üzerine çok daha sıkı gidiyor. Kararlı gidiyor. Şu anda kırsalda özellikle son harekat, öyle zannediyorum ki son yıllarda hiç yapılmayan harekattır.
¥ Ne değişti? Operasyona katılan asker sayısı mı?
- Anlayış değişti. Daha önce de 150 bin 200 bin asker, hep oraya giderdi. Kırsaldaki PKK’lıların üzerine üzerine gitme olayı var. Bir iyi taraf da şu an polis ve asker iyi bir dayanışma sergiliyor. İstihbarat paylaşımı dahil, arazi, şehir merkezi, kırsal, güzel bir dayanışmaları var.
¥ Asker siyasetten çekildi, olması gerektiği gibi tamamen askeri stratejiye yöneldi. Tamamen kendi işini yaptığı için başarılı diyebilir miyiz?
- Burası da önemli... Bir de, eskiden mesleki taassup vardı. Güvenlikte bakıyorsun birileri polisi tahrik ediyordu, işte biz çalışıyoruz, biz canla başla varız ama asker yok... Asker diyordu ki biz varız, polis yok. Şu anda o meslek taassubu ortadan kalktı. Şimdi taassup ortadan kalkınca dayanışma süreci başladı. Tabii istihbarat paylaşımı da işimizi çok kolaylaştırdı. Geleceğe yönelik de daha iyi neticeler alacağımızın umudunu veriyor.
EMİR İMRALI VE KANDİL’DEN
¥ Bu başarıda; KCK tutuklamalarının da etkisi olabilir mi sizce?
- Olay sadece İmralı değil, Kandil’den de emir geliyor... Böyle bir örgütü, neredeyse sivil toplum kuruluşu gösterecekler ki, ben bunu anlayamıyorum.
YENİ ANAYASA 2012’DE BİTER
¥ Yeni anayasa ile ilgili neler söyleyeceksiniz? Bu süreç nasıl gidecek? Başlangıçta hiçbir parti şart öne sürmedi ama şimdi 12 Eylül Referandumu’nda değişen maddelerin yeniden değişmesi gibi konular konuşulmaya başlandı. Umutlu musunuz?
- Biz yeni anayasayı gerçekleştirmek için yola çıktık. Meydanlarda söz verdik. Diğerleri de söz verdi. Biz ön kabulle gelmiyoruz, siz de ön kabulle gelmeyin. Buraya geldiğinizde de anayasa dışı konuları konuşmayın. Diğer konular parlamentoda görüşülebilir. Temennim, hiçbir önyargıya yeni anayasayı kurban etmeden bu çalışma sürdürülür. Ve böylece inşallah 2012 sonuna kadar da netice alırız. 2012’yi uygun bir süre olarak görüyorum. Rahat rahat o zamana kadar bitirilebilir. Seçim yok, gündem rahat, bitirebiliriz.
2015’TE G-20 ZİRVESİ
¥ 2015’teki G-20 Zirvesi’ni Türkiye düzenleyecek. Ev sahibi siz mi olacaksınız?
- İnşallah. Zirveyi illa yıl sonu yapmak zorunda değiliz. Seçim öncesi yapabiliriz.
BEDELLİ ASKERLİK ACİL BİR KONU
¥ Milli Savunma Bakanı’ndan bedelli askerlik bayramdan sonra diye bir açıklama var.
- Bir tarih yok da, benim için önemli bir konu, acil bir konu. Bütçe öncesine sıkıştırabilir miyiz bilmiyorum. Genelkurmay Başkanı ile de çalışmalar belli bir olgunluğa geldi. Bir an önce bitirip, beklentiler var, o beklentileri karşılarız, bir rahatlama sağlarız.
¥ Herkese mi, yoksa belli bir yaş üstüne mi bedelli askerlik gelecek?
- Belli bir yaşın üstü. Yoksa çok büyük bir haksızlık, adaletsizlik olur.
¥ Para nerede kullanılacak?
- Benim gönlümde bir şey var, açıklamayı ben yapacağım.
KILIÇDAROĞLU’NA CEVAP
¥ CHP lideri Kılıçdaroğlu bir terör komisyonu kurulsun, biz üye vermeye hazırız diyor.
- Şimdi komisyonların bir kıymeti harbiyesi var mı? Komisyona havale derler ya, hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Terör denilen olayı, bu tür komisyonlarda gelir sadece konuşursun... Sen genel başkansın, konuşuyorsun zaten, komisyonlarda konuşacak olanlar daha üst değil... Seni dinliyoruz. Ne söyleyeceğiniz belli. Terörle mücadelede zaten ne yapacağımız belli. Ne yapmakta olduğumuz da belli. Bahçeli aradı, tebrik etti sınırötesi operasyonu yaptığımızdan ötürü. Ama Kılıçdaroğlu, o harekatlar yapılırken, hâlâ bize saldırıyor. Benimle ilgili gensoru veriyor. O gensorudan ne çıkacak ya?
......
Mübarek Kurban Bayramı’nızı tebrik ediyor, bu bayramın barış ve kardeşliğe vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum...
Almanya’ya “insan”lar gelmiş!
Açık söyleyeyim, Angela Merkel’i pek sevmem... Ama, ondan önceki Alman Başbakanı Gerhard Schröder ve hele onun İçişleri Bakanı Otto Schily denilen adamları hiç sevmedim... Çünkü bu iki adam; Almanya’daki “yabancı”lara, özellikle de “Türk”lere, tam bir “28 Şubat zulmü” yaşattılar...
Merkel dönemi ise, “mengene”ni nisbeten gevşetildiği bir dönem olmuş... Görüştüğüm Türkler; “Nisbeten rahatladık” diyorlar...
Başbakan Tayyip Erdoğan ve Angela Merkel; 2 Kasım günü; Almanya Dışişleri Bakanlığı Konferans Salonu’nda; “İş Anlaşması’nın 50. Yılı” dolayısıyla düzenlenen bir toplantıya katıldılar... Her iki lider birer konuşma yaptı, ardından da soruları cevaplandırdılar.
Merkel; “1961’den 1971’e kadar Almanya’ya 1 milyon insan geldiğini” anlatırken; “ilk yıllar” konusunda öyle bir “tasvir” yaptı ki, hayli duygulandım...
Almanya’ya ilk giren Türkler, Pazar günleri “gar”lara gidip, “ray”lara bakarlarmış... Almanya’yı pek sevmemişler, gidecekleri günü beklerlermiş... “Ray”lara bakıp, Türkiye’yi düşünürlermiş...
“Ama” dedi Merkel; “Şimdi, hepsi Almanya’yı vatan bildi, sıla bildi.” O zaman “göçmen işçi” idiler... Biz onlara “işgücü” olarak bakıyorduk, sonra anladık ki; “insanlar” gelmiş ülkemize!..”
Bunu anlamışlar ya; o da, çok büyük bir aşamadır!..