Gördünüz mü nasıl oluyormuş!..
Gazetecilik “masa başında” servis bekleme işi değildir.
Sen olmasan da olsan da olacak olan işlerin işçisi olmaktansa, “Hakka hizmet için halka hizmeti vesile kılan” bir anlayış içinde yapmak lazım bu işi...
Yoksa çokça kullanılır ve bir dolu vebal yüklenirsin!..
Şükür, çoğu zaman bu şuurla hareket ettik...
Bağcı dövmeyi değil, üzüm yemeyi hedefledik...
Son misal;
Türk Hava Kurumu ile ilişkiler...
Bir zamanlar, çok gittik geldik Türk Hava Kurumu’na...
O müteveffa Atilla Taçoy’la defalarca konuştuk...
Tehdit bile ettik;
“Milletin kurbanlarını gaspa devam edecek, bu ahlaksızlığı daha fazla sürdürecek olursanız, bu kahvenin hatırını da es geçer, darmadağın ederiz sizi!..”
Aynen bunu dedik...
Güldü...
Allah’ın izniyle güldüğüne, güleceğine pişman ettik!..
O yönetim, milletten aldıklarını en rezil yollarda tüketirken yakalandı!..
O yönetim, tam da işaret ettiğimiz gibi, kurban paralarını içki, fuhuş alemlerinde ezerken yakalandı!..
O yönetim, Diyanet Vakfı’na, Kızılay’a, Çocuk Esirgeme Kurumu’na vermesi gereken payları “eritirken” yakalandı!..
Bu kardeşiniz, o günlerde elindeki belgeleri Genelkurmay’a kadar ulaştırdı ve “Hadi bakalım, savunabiliyorsanız savunun adamlarınızı!” dedi.
Ve şükür Cumhur Asparuk Paşa duruma el koydu, o yönetim gitti...
Her Kurban Bayramı öncesinde, ‘Derilerinizi Türk Hava Kurumu’na bağışlayın’ yazısı kaleme almayı adet edinen Emin Çölaşan da bir köşe yazısında, “Lan oğlum, amma da rezil olduk, meğer bizimkiler amma da yolsuzmuş!..” makamında bir şeyler şey etmek mecburiyetinde kaldı.
O günden sonra deri kavgası gittikçe azalan bir şiddetle devam etti...
Biz de her sene THK yöneticilerini ziyaret etmeyi ve “Ülkenin gerilimi kendine yeter, bir de siz çıkmayın. Bırakın millet ağız tadıyla ibadetini ifa etsin. Bunca belgeye rağmen hâlâ size vermek isteyen de buyursun versin!” demeyi adet edindik.
Ve bugün...
Koca ülkede yer yer sıkıntı olsa da, Ankara’da şahit olduğumuz manzara:
THK kamyonları sessiz sedasız geçiyor, gürültü kirliliği meydana getirmemeye dikkat ederek ve varsa veren alarak yoluna devam ediyor.
Türk Hava Kurumu önce gazetemiz Yeni Akit, sonra Bugün gazetesi aracılığı ile sesleniyor:
“Artık deri kapmanın değil, yerli uçak yapmanın derdindeyiz!..”
Yerli otodan önce yerli uçak!..
Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ünsal Ban, bizden sonra, Bugün’den başarılı meslektaşımız Seda Şimşek’e konuşmuş...
Hedefleri:
1-Pilot açığını kapatmak,
2-Profesör Pilot, Doçent Pilot unvanları altında personel yetiştirmek,
3-Yerli uçaklarımızı yapmak,
4-Kurumu, ‘kendi alanından’ kazanır hale getirmek,
5-Bu kaynaklarla sosyal sorumluluk projeleri organize etmek, organize edilmekte olanlara katkıda bulunmak.
¥
Dünkü THK ve bugünkü THK...
Biz olduğumuz yerdeyiz; dün olduğu gibi bugün de üretenin yanında...
Gasp edenin karşısında!..
¥
Kırıp dökmeden, konuşa konuşa, anlaşa anlaşa oluyor bu işler...
İşte, aha, böyle!..
Bizim usûl; demiri döve döve!..