Tek taraflı ve kayıtsız şartsız
Arap Birliğinin kararına Suriye'nin verdiği ani tepki ve öfke kısa bir süre sonra o kararı kabule ve diplomatik manevraya dönüştü.
Diplomasi taktiklerini başarılı şekilde uygulamasıyla maruf Suriye yönetimi kararın gereğini yapmak yerine vakit kazanmak için kolları sıvadı.
Evet 2 Kasım'da Arap Birliği'nin şiddeti durdurma, tutukluları serbest bırakma ve muhalefetle uzlaşma kararına on gün içinde yüzden fazla sivili öldürerek cevap veren Suriye yönetimi, üyeliğinin askıya alınması kararına karşı da araştırma komisyonu isteyerek dalgasını geçmeye devam etti.
Bir adım daha attı, Arap Birliği'ni olağanüstü zirveye davet etti. Üyeliği askıya alma kararını birliğin bakanlar kurulu karar vermişti. Suriye meseleyi bakanlar kurulundan, krallar ve başkanlar toplantısına taşıma kurnazlığına sığındı.
Suriye yönetiminin, bu diplomatik ataklarla sivillere karşı kullandığı şiddetten asla taviz vermeyerek vakit kazanıp muhalefeti susturmayı planladığı anlaşılıyor.
İşte yanıldığı ve anlayamadığı nokta da burası.
Halkın korku duvarını aştığının hâlâ idrakinde değiller.
Öyle ki Arap Birliğinin kararına tepki için yönetimin düzenlediği mitinglerden biri aleyhte mitinge dönüştü. Yönetime destek yerine kalabalıklar yönetim aleyhine sloganlar atmaya başladı!
Suriye yönetimi maalesef dostlarının ikazlarına ve nasihatlerine kulak tıkadı tıkamaya devam ediyor.
Hatta en yakın dostlarının ikazlarından sonra batının İslamafobiasına sığınarak ülkedeki mücadelenin İslam ile Arap milliyetçiliği arasında cereyan ettiğini ilan edecek kadar kendisini Suriye halkından ve bölgeden tecrit etti.
Hâlâ o klasik propaganda yöntemiyle kendini avutmaya çalışıyor. Kendilerinin Rusya'nın gölgesine sığındıklarını Çin'den medet umduklarını görmüyorlar, yaşananları Amerika ve İsrail oyunları olarak değerlendirip sözde direniyorlar.
Suriye yönetimini düşürmek İsrail ve Amerika'nın planıymış, Suriye yönetimini ikaz edenler Amerika'nın taşeronluğunu yapıyormuş.
Devekuşu misali başını kuma gömüp saklandığını zanneden Suriye yönetimi sonunun yaklaştığının hâlâ farkında değil.
En azından kendilerini kurtarabilmek için gerekli adımları hemen atacakları yerde Arap Birliği'ne saldırıp Amerika ve İsrail'i bahane ederek altlarından kaymakta olan koltuğa sarılıyorlar.
Tamam Arap Birliği etkisiz, yetkisiz, askeri müeyyide uygulamaktan yoksun, varlığı yokluğuna denk bir birlik. Ama elçilerini Suriye'den çekip ekonomik müeyyideleri uyguladıkları andan itibaren Suriye sorununun çözümünde sıra BM kararları ve muhtemelen Libya benzeri bir müdahaleye gelecektir. Bunu görmemek için kör olmak lazım.
Ordudan kopmaların ve silahlı çatışmaların artması da cabası.
Bunun önüne geçilir mi?
Geçilir ve Suriye'yi Libya benzeri bir müdahaleden ve iç savaştan kurtarmak sadece Esed'in elindedir.
Ne mi yapması gerekir?
Vakit geçirmeden, işi yokuşa sürmeden acilen, tek taraflı olarak, kayıtsız şartsız sivilleri öldürmeye ve takip etmeye son vermelidir. Orduyu kışlasına geri çekmelidir. Gösterilerde tutukladığı sivilleri derhal serbest bırakmalıdır. Muhalefete iç dış ayırımı yapmadan kendini ifade ve faaliyet imkanı tanımalıdır. İfade özgürlüğünün önü açılmalıdır.
Bu saydıklarım akşam emir verdiği takdirde o gece uygulanabilecek adımlardır. Öteki adımların inandırıcılığı için bunlar şarttır:
Zamana yayabileceği ama mutlaka atılması gereken adımları da şöylece özetleyebiliriz:
Mevcut hükümeti görevden alıp hükümeti kurma görevini muhalefete vermelidir.
Mevcut parlamentoyu feshedip muhalefetin ve tüm tarafların serbestçe katılacağı yeni seçimlerin takvimini ilan etmelidir.
Peşinden başkanlık seçiminin takvimini belirlemelidir.
Esed yönetimi bu adımları attığı takdirde varlığını iddia ettiği Amerika komplosu da ortadan kalkmış olur. Aksi takdirde kendisi bizzat o projenin oyuncusu ve uygulayıcısı konuma düşer.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.